VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 113. VE 115. AYETLER

Kitap Ehli’nden İman Edenler Ve Amellerine Mükâfaat
113- Onlar bir değillerdir. Kitap Ehli’nden bir zümre vardır ki (Allah’ın huzurunda) ayaktadırlar. Gecenin saatlerinde secde ederek Allah’ın ayetlerini okurlar.
114- Allah’a ve ahiret gününe iman ederler. İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirirler. Hayırlı işlerde de yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir.
115- Ve onlar işledikleri hayırdan mahııını hıı*nltılıifffiym»filrlfliılır. Allah talrpn sahiplerini çok iyi bilendir.
Nüzul Sebebi
- ayet-i kerimenin nüzulü ile ilgili olarak İbni Ebi Hatim, Taberanî ve İbni Mende, İbni Abbas’tan ashab-ı kiram hakkında şöyle dediğini nakletmektedirler: Abdullah b. Seleme, Salebe b. Sa’ne (yahut Sa’ye), Esid b. Sa’ne (Yahut Sa’ye), Esed b. Ubeyd ve onlarla birlikte Yahudilerden İslâm’a girenler gereği gibi iman ettiler, tasdik ettiler ve İslâm’a bağlanmak arzusunu açığa vurdular. Bu sefer Yahudilerin alimleri ile Yahudiler aralarından kâfir olanlar şöyle dediler: “Muhammed’e iman edip tabi olanlar ancak bizim en kötülerimizdir. Eğer bunlar bizim hayırlılarımız olsalardı atalarının dinini terk etmez ve başka bir dine gitmezlerdi.” Yüce Allah da, “Onlar bir değillerdir. Kitap Ehli’nden bir zümre vardır ki…” ayetini bu konuda indirdi. Bunun benzeri bir rivayet de Mukâtil’den nakledilmiştir.
Ahmed ve başkaları ise İbni Mes’ud’dan Peygamber (s.a.)’in şöyle dediğini nakletmektedirler: Resulullah (s.a.) yatsı namazını erteledi. Sonra mescide çıktı. Cemaatın namazı beklemekte olduklarını gördü. Şöyle buyurdu: “Şunu bilin ki bu din mensupları arasında sizden başka bu saatte Allah’ı anan hiç bir kimse yoktur.” Bunun üzerine, “Onlar bir değillerdir… Allah takva sahiplerini çok iyi bilendir.” buyruğu nazil oldu. İbni Mes’ud’un bir diğer ifadesi de şöyledir: Bu ayet-i kerime yatsı namazı hakkında nazil olmuştur. Müslümanlar bu namazı kılarlar. Onların dışında kalan Kitap Ehli’nden olanlar ise bu namazı kılmazlar. [1][91]
Açıklaması
Az önce yergi ile kendilerinden söz edilen Kitap Ehli’ne mensup kimseler birbirine eşit değillerdir; yahut da fasıldık ve inkârda aynı seviyede değillerdir. Aksine onlardan kimisi mümindir, kimisi günahkârdır. Aralarından bir kesim Allah’ın emrini dimdik ayakta tutmakta, Allah’ın dini üzere dosdoğru yürümekte, şeriatına itaat etmekte, Allah’ın peygamberine uymaktadır. Bunlar geceleyin kıldıkları namazda Kur’an-ı Kerim’den ayetler okurlar, çokça teheccüt kılarlar.
Bunlar Allah’a ve ahiret gününe en ufak bir şüphe olmaksızın samimi ve gerçek bir iman ile inanırlar. Başkalarına iyiliği emreder, münkerden alıkoyar-lar. Hayırlı işleri yapmakta acele davranırlar. Tereddütsüz olarak iyi işler yaparlar. Onlar Allah nezdinde durumları salâha eren ve amelleri güzel salihler-den olmakla nitelendirilmişlerdir.
Sözü geçen bu kimseler Yahudi alimleri arasında yer alan Abdullah b. Selâm, Esed b. Ubeyd, Salebe b. Sa’ne ve bunların dışında kalan bu ayet-i kerimenin haklarında nazil olduğu diğer kimselerdir. Bu buyruklar, aralarından iman edenlerin, kendilerinin en hayırlıları değil, en kötüleri olduğunu ve hayırlı kimseler olsalardı iman etmeyeceklerini ileri süren Yahudileri reddetmek üzere nazil olmuştur.
Böyleleri işledikleri itaatin sevabından mahrum edilmezler. Bu itaatler Allah nezdinde boşa çıkmaz. Aksine yüce Allah en geniş bir şekilde onları mükâ-fatlandıracaktır. Allah iyi amellere karşılık verendir, takva sahiplerini çok iyi bilendir. Yani kimsenin ameli ona gizli kalmaz ve güzel iş yapanın ecri onun nezdinde zayi olmaz. [2][92]