ÜMMÜ’S-SAİB EL-ENSARİYYE(R.ANHA)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيم

Hamd Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, Din gününün sahibi Allah azze ve celle’ye mahsustur. Salat ve Selam kendisine itaat edilmediği sürece kurtuluşun asla mümkün olmadığı yaşayan Kuran, son rasul, son nebi Hz Muhammed(s.a.v)’e, Onun Ehli Beytine ve sahabesine, derdi yalnızca Allah’ın rızası olan bütün mümin kulların üzerine olsun inşAllah.

Allah azze ve celle kullarına karşı o kadar merhametlidir ki onlardan kulluk isteyip onları kendi hallerine bırakmamıştır. Kitap göndermiş, peygamber göndermiş ve bu peygamberin izini adım adım takip eden sahabesi bizler için rehberdir. Bugün bu hanım sahabe vesilesiyle bir olaya daha bakış açımız değişecek inşAllah.

Rasulullah(s.a.v) yoksulları sever, onlarla birlikte otururdu. Rasulullah(s.a.v), Ümmü Saib(r.anha)  Müslüman olmadan öncede onu ziyaret ederdi. Rasulullah(s.a.v) bir gün onun evine geldi ve titrediğini gördü. Rasulullah(s.a.v): ”Neyin var Ümmü Saib neden titriyorsun?” dedi. Ümmü Saib: “ Sıtmadan dolayı Allah ona bereket vermesin. “ dedi. Peygamber(s.a.v):” Sıtmaya sövme çünkü o körüğün demirin pisliğini giderdiği gibi Adem oğlunun günahlarını giderir” buyurdu. Cabir b. Abdullah bu hadisi Ümmü Saib’ten rivayet etmiştir. Cabir’den de Ebuz Zubeyr rivayet etmiştir.

Allah azze ve celle insanı yaşadığı hayatta sınamaktadır. Bu ömür sonunda sağlığını, ömrünü nasıl geçirdiğini kendisine soracaktır. Her şey gibi hastalıkta bir imtihandır. Peki bizim Allah’ın hastalık imtihanına karşı tavrımız ne olmakta? Allah azze ve celle’ ye isyan içinde mi bir tavır sergilemekteyiz yoksa Allah’tan diyerek sabır, şükür, hamdimizi arttırarak mı karşılık vermekteyiz? Bu kadar günahımız varken, günahlarımızın affedilmesi için de elimizde bir o kadar fırsat vardır aslında. İnsan olduğumuz için günahlara düşmek bizler için olağan bir haldir. Fakat bu günahlarımızı Allah azze ve celle affetsin diye ne kadar çaba harcamaktayız? Başımıza gelen her zorlukta “ Rabbim senin için sabrediyorum sende benim günahlarımı bağışla. Ben bu yaptıklarımın veya yapmadıklarımın hesabını nasıl öderim” diye düşünüyor muyuz? Başımıza gelen her zorluğa en küçüğünden en büyüğüne kadar, elimize batan dikenden, elimizin kopmasına kadar her olaya günahlarımızın bağışlanması için sebep gözüyle bakalım. Eğer böyle olursa hastalık bizler için isyan dolu bir hal olmaktan çıkar, günahlarımızın bağışlanması için nimet olur.

EY GÜNAHKAR OLANLAR! Şu hadisi kalplerimize kazıyalım!

Allah Rasulu(s.a.v) şöyle buyurmaktadır: ‘ Müslümanın başına gelen bir meşakkat, bir sızı, bir hüzün, bir keder, bir eziyet hatta ayağına bakan bir diken bile olmasın ki, Allah onu günahlarından bir kısmına kefaret kılmış olmasın’

Bu imtihanlara karşı en önemli iki silahımız dua ve sabırdır. Nasıl ki düşman bir kimseye karşı elimizdeki kılıç ile mücadele ederiz, imtihanları da ancak sabır ve dua kılıcıyla kazanabiliriz. Sabrederek ve yalnızca Allah’a dua ederek. Unutma ki Allah sana şifa vermeyecekse bütün dünya içindeki en iyi doktorlar bir araya gelse, tek bir hücrendeki ağrıyı geçirmekte aciz kalırlar. O yüzden tek Vekil’in kainatın sahibi Allah olsun. Allah azze ve celle Ümmü Saib(r.anha)’den razı olsun, onun gibi olaylara, musibetlere, hastalıklara bakış açımızın değişmesini bizlere nasip etsin inşAllah.

VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN