ÜMMÜ SİNAN (R.ANHUME)
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd alemlerin Rabbi, rahman ,Rahim, hesap gününün sahibi olan ALLAH azze ve celle’ye Salat Rasulullah (s.a.v)’e Selam da müminlerin üzerine olsun. İnşaAllah
Hazreti Safiyye radıyallahu anha annemizin mutlu gününde beraber olan, düğün hazırlıklarında candan koşturan, onun saçını başını tarayan, güzel kokular sürerek elbisesini giydiren ve ona en yakın hizmet etme fırsatını yakalayan bir bahtiyar!..
O, Medineli olup Eslemoğulları kabilesine mensuptur. Asıl adı ve nesebi hakkında kaynaklarda geniş bir bilgiye rastlanmamaktadır. Eslemiyye ve Ensariyye şeklinde iki ayrı isim gibi gösterilmektedir. İkisi de Ümmü Sinan künyesiyle geçmektedir.
Ümmü Sinan, Sevgili Peygamberimizin hicretinden sonra İslâm’dan haberdar olmuştur. Son din ve son Peygamber ile ilgili bilgileri duyunca; Ensar’dan bir gurup hanımla Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin huzuruna gelerek biat etmiş ve İslâm’la şereflenmiştir.
İki Cihan Güneşi Efendimiz bey’at için gelen Ensar hanımlardan;
Allah’tan başka hiç bir ilâha inanmayacaklarına, ibadet etmeyeceklerine, Allah’a ve Rasûlüne itaat edeceklerine, yalan konuşmayacaklarına, içki içmeyeceklerine, zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine dâir söz almıştır.
Ümmü Sinan (r.anha) ilim sevdalısı bir hanımdı. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden yeni şeyler öğrenmek için mescide giderdi. Vaaz ve nasîhatlarını dinlerdi. Kütüb-i sitte hadisleri arasında bir tane hadis rivayeti geçmektedir. O da şudur:
Abdullah ibni Abbas (r.anhümâ) anlatıyor:
“- Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Ensar’dan Ümmü Sinan adındaki bir kadına:
“- Bizimle haccetmekten seni ne alıkoydu?” diye sordu.
Kadın:
“- Ebû Fülânın (kocasını kastederek) sadece iki sulama devesi var. Birine o ve oğlu biniyor. Öbürü ile de arazimi suluyorum” dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“- Öyleyse Ramazan gelince umre yap. Zira Ramazanda yapacağın bir umre, nafile haccın sevabına muâdil olur” buyurdu. (Buhari)
Ümmü Sinan(r.anha) hizmet ehli, becerikli, kahraman ruhlu, gözü pek bir hanımdı. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin Hayber Savaşı için hazırlık yaptığı haberini aldı. Bir çok hanım sahabenin de katılacağını duydu. Kendisi de bu savaşta hizmet etmek istiyordu. Efendimiz’in huzuruna giderek talebini şöyle arz eyledi:
“ – Yâ Rasûlallah seninle birlikte savaşa çıkmak istiyorum. Orada su taşır, hasta ve yaralıları tedâvi ederim” dedi.
O dönemlerde yapılan savaşlara kadınlar da iştirak ederdi. Hastaların bakımını yapar, ordunun su ihtiyacını giderirlerdi. Bu sebebten Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, Ümmü Sinan (r.anha)’nın savaşa katılarak hizmet etme isteğinden memnun kaldı. Ona izin verdi ve şöyle buyurdu:
“ – Allah’ın bereketi üzerine olsun. Senin için kadın arkadaş da var. Dilersen kavminle birlikte, dilersen bizim beraberimizde savaşa katılırsın.”
O da:
“- Sizinle, beraberinizde olmak istiyorum” dedi.
Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz:
“- O halde zevcem Ümmü Seleme ile beraber bulun” buyurdu.
Ümmü Sinan(r.anha) harbe katıldı ve büyük hizmetler gördü.
O, Hayber Savaşı hatıralarını şöyle anlatır:
“- Savaşta yaralananları yanımızda bulunan ilaçlarla tedâvi ediyordum. Onlar da iyileşiyordu.”
Savaş sonrasında kendisine ganimet olarak; gümüş takılar, Fedek kadifesi, Yemen elbiseleri ve bir deve verildi.
Ümmü Sinan (r.anha) bu savaşta esir düşen, sonradan Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimizle evlenen Hazreti Safiyye (r.anha) annemizin düğün hazırlıklarında candan hizmet etmiştir. Onu süsleyerek, saçını, başını tarayarak ve güzel kokular sürerek hazırlamıştır.
Ümmü Sinan (r. anha)’nın kocası Ebû Sinan (r.a) ‘ın rivayet ettiği bir hadis de kaynaklarda şöyle geçmektedir:
“- Oğlum Sinan’ı defnettiğimde kabrin kenarında Ebu Talha el-Havlânî oturuyordu. Defin işi bitince bana:
“-Sana müjde vereyim mi?” dedi. Ben:
“- Tabi, söyle!” dedim.
“- Ebu Musa el- Eş’arî (r.a)bana anlattı” diye söze başlayıp Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şu sözlerini nakletti:
“- Bir kulun çocuğu ölürse, Allah meleklere:
“- Kulumun çocuğunu mu kabzettiniz?” der.
Melekler de: “ – Evet “ derler.
Allah Teâlâ tekrar:“- Yani kalbinin meyvesini mi elinden aldınız?” diye sorar.
Melekler yine: “ Evet” derler.
Allah Teâlâ:
“- Kulum bu esnada ne dedi?” diye sorar.
Melekler de:“- Sana hamdetti ve istircâda bulundu.” ( yani, biz Allah’ın kuluyuz ve O’na dönücüleriz) âyetini okudu derler.
Bunun üzerine Allah Teâlâ şöyle emreder:
“- Öyleyse, kulum için cennette bir köşk inşâ edin ve bunu Beytü’l-hamd(hamd evi) diye isimlendirin.” (Tirmizi, Cenâiz 36)
Hz. Peygamber’in( s.a.v )davetine ilk icabet eden öncü Müslümanları temsil eden sahabe nesli; O’na gösterdiği sadakat,teslimiyet ve itaati hem hayatında hemde vefatından sonra islamın yayılmas ıve doğru anlaşılması adına harcadıkları olağanüstü çabaları sebebiyle bütün Müslümanların nazarında eşsiz bir değere sahiptir . Sahabe neslinin esasında fert olarak diğer insanlardan farklı bir üstünlüğü olmadığı gibi, onlar günahsız da değillerdi. Ancak onların büyük bir kısmı daha önce yaşadığı şirk hayatından Rasulullah s.a.v ‘in daveti sayesinde kurtulmak suretiyle yepyeni bir hayata kavuşmuş, ardından öğrendikleri islamı en güzel bir şekilde yaşamışlar bu şekilde kendilerinden sonra gelenlere örnek bir hayat sunmuşlardır. Rasulullah s.a.v sahabeye önce imanı öğretti sonra kuran’ı öğretti. İmanı muhafaza etmek, inancı kurumak, dinin en zor kısmıdır. Onlar imanlarıyla zulümleri ve zulmedenleri bertaraf ettiler. Hiçbir zulme boyun eğmediler.şehid oldular, malları gitti yinede ufak bir taviz vermediler. Sahabeler imanı, çok çetin imtihanlar karşısında dahi muhafaza etmeyi bildiler. Bütün nefsani engelleri, gönüllerindeki imanla aştılar. Şehadetleri esnasında gösterdikleri iman dirayeti bizim için büyük bir fazilet sahnesidir.
Allah azze ve celle o müminler için ayeti kerimede şöyle buyuruyor;
ALLAH MÜMİNLERDEN, CANLARINI VE MALLARINI KENDİLERİNEVERİLECEK CENNET KARŞILIĞINDA SATIN ALMIŞTIR. (Tevbe 111)
Yani onların imanları her şeyin önüne geçmiştir.
Rabbim örnek alabilmeyi nasip etsin.
VELHAMDULİLLAHİ RABBİL ALEMİN