ÜMMÜ ALİ (R.A.)

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd Alemlerin Rabbi, Maliki, ölümü ve hayatı biz kullarının hangisinin daha iyi amel işleyeceğini belirlemek için yaratan, bizlere çeşitli ibretler ve öğütler ile yolunu gösteren Allah (cc)’a aittir.

Salat ve selam rehberimiz ve önderimiz, Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav)’e onun ehli beytine, dinin yaşanması konusunda bizlere örneklik teşkil eden Ashabına(ra), bugüne kadar yaşamış ve bugün yaşamakta olan tüm Müslümanların üzerine olsun. İNŞAALLAH

Kuran_ı Kerim’in gösterdiği nurlu yoldan yürüyenler vücud kalıbının basit zevklerine takılıp kalmazlar.Kalbin manevi tecellilerine değer verenler,ruhun nurani zevklerine rağbet etmişlerdir.

Bu tercih sebebiyle dünya aleminin ayak bağlayıcı alakalarını kırıp, ilahi alemde kanat çırpma imkanına ulaşmış ruhun nefse karşı yaptığı savaşta muzaffer olmuş nice örnek şahsiyetler vardır.

Hakka karşı ‘LA’ diye direten nefsi ‘İLLA’ kılıcıyla ile terbiye eden ve Allah’a kullukla dolu bir hayata nail olan bir şahsiyet’te ÜMMÜ ALİ’dir.

Kendisi şam’da doğmuş bulunmaktadır.Hayrı çok seven bir kimse olduğu için malının pek çoğunu fakirlere dağıtmıştır. O mala değil Malik’ül mülk’e yani mülkün sahibine rağbet gösterirdi.

BAYEZİD BİSTAMİ onun hakkında şöyle demiştir.

-Kim tasavvufi bir hayat yaşamak dilerse, Ahmed Hadraveyh’in Hanımının himmet ve gayreti,hal ve zühdü gibi bir hale sahip olmalıdır,demiştir.

ŞEYH EBU HAFS:

-Ben  Ahmed hadraveyh’in zevcesini göresiye kadar kadınları hakir görürdüm. Onunla karşılaştıktan sonra anladım ki Allah ma’rifetullah nurunu kime dilerse ihsan buyurmaktadır,demiştir.

Gözdeki tozu, özdeki gafleti kovmaya muvaffak olanlar,hak ve hakikatleri bütün incelikleriyle müşahede imkanına erişirler. Belalardaki faydalı noktaları görenler, felaketler birbirini kovalarken,şikayet yerine sabrı tavsiye etmiş bulunmaktadırlar.Kemal sahibi olanlar yücelmesine sebep olan hadiselere kucak açıp “HEL MIN MEZİD”=Daha fazla yok mu? demişlerdir. İşte Ümmü Ali de ilahi sır noktasında şu sözleriyle bizlere ışık tutmuşlardır.

-Allah Teala , çeşitli nimet ve lutufları ile kullarını kendine davet etti. Onlar kabul etmediler. Bu defa onların üzerine birçok belalar gönderdi. Ta ki kendi tarafına dönsünler diye.  Bu Cenab_ı Hakkın kullarını sevdiğinin alametidir.

O İslam hanımı, şöyle ifade eder:”Bir mal ve servet, elden çıkıp fakir olmak, ona sahip iken hakir olmaktan daha hafif bir iştir”.

Her şeyin para ve mal ile olacağını sananlar para ve mal uğruna her türlü fedakarlığa rıza gösteririler. Bu zaafın esiri olanlar baş aşağı sükut ederken semaya yükseldiklerini zannederler. Malı elde edeyim derken, manevi değerleri bir bir feda edip, hakir ve rezil olmaktan kendilerini kurtaramazlar. İşte Ümmü  Ali, bu noktanın tahlilini en güzel bir şekilde yapmış ve ayak kayacak noktaya manevi bir işaret dikmiş bulunmaktadır.

Belh şehrinden kendisini ziyarete gelen bir kadın, onun sohbetlerini dinleyince kendisine hayran olmuştu. Orada onun yanında kalmak hizmetinde bulunmak ve bu suretle onun sohbetinden her an faydalanmak istiyordu. Bu arzusunu kendisine açıp ”Senin hizmetinde bulunmak ve bu vesile ile yüce Allah’a yaklaşmak istiyorum” deyince

ÜMMÜ ALİ şöyle dedi:

-Neden Allah Teala’nın zatına hizmet ederek ona yaklaşmak istemiyorsun? cevabını verdi.

O sayılı nefeslerini nefis mücadelesi içinde geçirdi. Allah’ın rızasına talip olup hep bu uğurda mücadele verdi. Zafere ulaşmıştır İnşaAllah.

VELHAMDULİLLAHİ RABBİL ALEMİN