TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUNUS SURESİ 87. VE 90. AYETLER

87- Musa ve kardeşine: “Kavminiz için Mısırda evler yapın, bu evleri de (kıbleye yönelen) namazgahlar yapın. Namazı dosdoğru kılın.” diye vahyettik. Ayrıca Musa’ya “Müminleri müjdele” dedik.
Biz Musaya ve kardeşi Haruna: “Mısırda kavminize evler yapın. Evlerinizi mescitler haline getirip oralarda namaz kılın, namazınızdan dolayı Firavunun zulmünden korkmayın. Ayrıca müminleri büyük sevaplarla ve gelecekteki büyük zaferlerle müjdeleyin.” diye vahyettik.
Âyet-i kerimede geçen ve “Evlerinizi namazgahlar yapın.” diye tercüme edilen cümlesi müfessirler tarafından çeşitli şe-killerrde izah edilmiştir.
a- Abdullah b. Abbas,- İbrahim en-Nehai, Mücahid, Ebu Malik, Rebi’ b. Enes, Dehhak ve İbn-i Zeyd, bu ifadeyi şu şekilde izah etmişlerdir: “Evlerinizi mescitler yapıp onlarda namaz kılın.” İsrailoğullan, sadece havralarda namaz kılıyor ve oralarda namaz kılarken de Firavun ve kavminden korkuyorlardı. Bunun üzerine Allah teala onlara, evlerini namazgah edinip oralarda namaz kılmalarını emretti.
b- Abdullah b. Abbaş, Mücahid, Katade ve Dehhaktan nakledilen diğer bir görüşe göre bu ifadenin izahı şöyledir: “Mescitlerinizin yönünü Kâbeye doğru yöneltin.” İsrailoğullan, Firavunun işkencesinden şikayetçi olunca, Allah teala onlara, evlerini mescitler yapıp mescitlerinin yönlerini de Kâbeye doğru yöneltmelerini emretmiştir.
c- Said b. Cübeyre göre ise “bu ifadenin izahı şöyledir: “Siz evlerinizi birbirlerine karşı vaziyette yapın.
Taberi, birinci görüşün tercihe şayan olduğunu, çünkü âyetin metninden ilk anlaşılan mananın bu olduğunu, Allah teala’nın kelamını en çok kullanılan ifadelere göre izah etmenin isabetli olduğunu söylemiştir. [1][113]
88- Musa şöyle dua etti: “Rabbimiz şüphesiz ki sen, Firavun ve ileri gelenlerine, dünya hayatında ziynet ve inallar verdin. Rabbimiz, neticede bunlar, yolundan saptırsınlar diye mî? Rabbimiz, onların mallarını yok et, kalblerini katılaştır ki onlar, can yakıcı azabı gözleriyle görmedikçe iman etmesinler.”
Hz. Musa bu bedduayı, Firavun ve topluluğunun inkarlanndaki inatçılıklarına kızarak Allah nzası için yapmıştır. Zira, Hz. Musa, Firavun ve adamlarından hayır beklemediğini, onların iman etmelerinde ümit kalmadığını anlamış» bunların, azgınlıklarında devam ettikleri takdirde İsrailoğullannı da saptıracaklarından korkmuş ve bu sebeple Firavun ve topluluğu aleyhine bedduada bulunmuştur.
Nitekim daha önce Hz. Nuh da kavmi aleyhine böyle bir bedduada bulunmuş Allah da kavminin iman etmeyenlerini tufan ile boğmuştur. Bu hususu beyan eden âyetlerde buyunıluyor ki: “Nuh şöyle dedi: “Rabbim, kâfirlerden, yeryüzünde dolaşan tek kiş. bırakma.” “Eğer onları yeryüzünde bırakırsan kullarım saptırırlar ve ancak günahkâr ve kâfir çocuklar doğururlar. [2][114]
Âyeti kerimede geçen ve “Mallarını yok et” diye tercüme edilen badesi, Abdullah b. Kesir, Rebi b. Enes, Katade Süfyan es-Sevlri.Ebu Salih, Dehiıak ve İbn-i Zeyd tarafından, “Ey rabbimiz, sen onların mallarını başka şeylere çevir.” şeklinde izah edilmiştir. Hz. Musa’nın bu duası üzerine, İsrailoğullannm şekerlerinin, ekinlerinin, altın ve gümüşlerinin ve diğer mallarının taş olduğu rivayet edilmiştir.
Mücahid ve Abdullah b. Abbas ise bu ifadeyi şu şekilde izah etmişlerdir. “Rabbimiz,sen onların mallarını yok et”
Âyet-i kerimede geçen ve “Kalblerini katılaştır.” şeklinde tercüme edilene ifadesi Abdullah b. Abbas tarafından şöyle izah . edilmiştir. “Sen onların kalblerini mühürle de imana karşı yumuşamasını ar ve gönüllerini ona açmasınlar.” Abdullah b. Abbas demiştir ki: “Allah teala, Hz. Musa’nın bu duasını kabul etti. Firavuna, boğulma ânına kadar iman nasip etmedi. Boğulma anındaki imanı ise ona fayda sağlamadı.
Âyeti- kerimede geçen ve “îman etmesinler” diye tercüme edilen cümlesi çeşitli gramer tahlilerine tabi tutulmuş ve her bir tahlil şekline göre bu cümleye, az da olsa farklı manalar verilmiştir.
a- Bazılarına göre bu cümle cümlesine atfedilmiştir.
Bu tahlile göre âyetin bu bölümünün manası şöyledir. “Rabbimiz, neticede bunlar, insanları, yolundan saptırmasınlar ve can yakıcı azabı görmedikçe iman etmesinler diye mi Firavun ve ileri gelenlerine, dünya hayatında zinet ve mallar verdin?”
b- Diğer bir kısım âlimlere göre cümlesi emrinin cevabıdır.Bu nedenle başına harfi gelmiştir. Bu tahlile göre âyetin bu bölümünün manası şöyledir: “Rabbimiz, onların mallarım yok et. Kalblerini katılaştır ki, onlar can yakıcı azabı görünceye kadar iman etmesinler.
c- Başka bir kısım alimlere göre cümlesi, nehy-i hazır şeklinde istek cümlesidir. Bu tahlile göre ise âyetin bu bölümünün manası şöyledir: “Rabbimiz onların malarını yok et. Kalblerini kaülaştır, iman etmesinler.” Taberi bu son izah şekiini tercih etmiştir. Zira âyetin bundan önceki bö-lümleride dilek mahiyetinde olduğundan bu kısmının da dilek anlamında olması, âyetin akışına daha uygundur. [3][115]
89- Allah da: “İkinizin duası da kabul edildi. Doğru yolda yürümeye devam edin. (İşin içyüzünü) bilmeyenlerin yoluna uymayın.” dedi.
Ey Musa senin ve kardeşin Hanımın, Firavun ve ileri geîen adamları aleyhine bedduanız kabul edilmiştir. İkiniz de emrimi yerine getirmeye devam edin. Göndereceğim ceza gelinceye kadar Firavun ve kavmini imana davet etmekte kararlı olun. Hükmümün hemen gelmesini isteyen cahillerin yolunu tutmayın. Zira benim vereceğim ceza derhal gelmese de vaadimden asla dönmem, o cezayı mutlaka veririm.
İbn-i Cüreyc diyor ki: “Firavun, aleyhine yapılan bedduadan sonra kırk yıl yaşamış ve sonunda denizde boğularak helak edilmiştir. Hz. Musa bedduada bulunurken Hz. Harun da “Amin” dediği için ayette “ikinizin duası da kabul edildi” Duyurulmuştur. [4][116]
90- İsrail oğulIarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu, onlara zulmetmek ve saldırmak maksadıyla peşlerine düşmüşlerdi. Firavun boğulacağı anda: “İsrailoğullannın iman ettiğinden başka Hah olmadığına iman ettim ve ben Müslümanlardanım.” dedi.
Biz, İsrailoğullan için denizi yardık, onları denizden geçirdik. Firavun ve ordusu ise, İsralioğullanna zulmetmek ve onlara saldırıda bulunmak için onların peşini takibetti. Denizde açılan yoldan geçerken deniz sulan kendisini kaplayıp boğulacağını kesin olarak anlayınca şöyle dedi: “İsrailoğullannın iman ettikleri ilah dışında hiçbir ilah olmadığına iman ettim. Ben, ona kul olmayı kabul eden ve boyun eğenlerdenim.”
Firavun iman ettiğini söylemiş fakat bu sözü tam ölüm anında zorunlu olarak söylemiştir ki böyle bir anda iman kabul edilmez. Bu sebeple Fiavun imansız olarak ölmüştür.
Tam can çekişirken iman etmenin fayda vermediği ve bu halde iman eden kimsenin imansız olarak öleceği hususunda diğer âyetlerde de şöyle Duyurulmaktadır: “Onlar, azabımızın şiddetini gördükleri zaman “Biz sadece Allaha iman ettik. Ona ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik.” dediler.” “Azabımızın şiddetini görünce imana gelmeleri onlara hiçbir fayda sağlamadı. Allahm, kulan hakkında ötedenberi uygulana gelen kanunu budur. İşte kâfirler o zaman hüsra [5][117]
Abdullah b. Şeddad, Firavun ve kavminin nasıl boğulduklanni izah ederek şunlan söylemiştir: “Adı aslında” İsrail” olan Yakup, oğullarıyla birlikte Mısırdaki oğlu Yusuf a gittikleri zaman, ailenin fertlerinin sayısı, yetmiş iki kişiydi. İsrailin (Yakubun) oğullan, Musa ile birlikte Mısırdan çıktıklan zaman ise sayılan altı yüz bin’e ulaşmıştı. Firavun onlara kavuşup onlar da Firavunu görünce Musa’ya şöyle demişlerdi. “Nereye gideceğiz? O bize kavuştu. Bundan önce de Firavundan işkenceler görüyorduk.” Bunun üzerine Allah teala, Hz. Musaya, “Asanı denize vur” diye emretti. Deniz yarıldı. Her parçası büyük bir dağ gibi oldu. Denizin dibi kurudu. Allah onlara yeryüzünü açtı. Firavun da yağız bir aygır’a binmiş onlan takibediyordu. Aynı renkte sekiz yüz bin at bulunuyordu. Diğer renklerde olan binekler bu sayının dışındaydı. Cebrailin altında besili bir kısrak bulunuyordu. Orada ondan başka kısrak yoktu. Mikail de Firavun kavminin arkadan sürüyordu. Onlardan ayrılan herkesi tekrar onlara katıyordu. İsrailoğullannın son kişisi de denizi geçtikten sonra Cebrail, Firavuna yaklaştı. Firavunun aygın, kısrağın kokusunu aldı. O anda insiyatif Firavunun elinden çıktı. Cebrail “Haydi yürüyün, bu insanlar denize daha layık değiller.” dedi. Bunun üzerine Firavun îsraitoğullannın peşinden denize daldı. Firavun kavminin ilk adamı denizden çıkmaya yeltenince deniz, üzerlerine kapandı. İşte o anda Firavun “İsrailoğullannın iman ettiğinden başka İlah olmadığına iman ettim ve ben müslümanlardanım.” dedi. Bunun üzerine ona: “Şimdi mi iman ediyorsun? Halbuki bundan önce isyan ettin ve fesat çıkaranlardandın.” diye nida edildi.
Abdullah b.. Abbas, bu hususta Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Cebrail (a.s.) Firavunun, “Lailahe illallah” (Allahtan başka ilah yoktur) deyip Allahın da ona merhamet edeceğinden korktuğundan onun ağzına çamur doldurmuştur[6][118]Hadis-i şerifin diğer bir rivayeti şöyledir Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
“Allah, Firavunu suda boğunca o, “İsrailoğullannın iman ettiğinden başka ilah olmadığına iman ettim ve ben müslümanlardanım.” dedi. Cebrail de dedi ki “Ey Muhammed, benim, Allahın rahmeti, Firavuna erişir korkusuyla denizin çamurlarından alıp onun ağzına nasıl doldurduğunu bir görseydin! [7][119]
Taberu bu hadis-i şerifin benzerini Ebu Hureyre ve İbrahim et-Teymin-den de rivayet etmiştir. [8][120]