TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUNUS SURESİ 41. VE 45. AYETLER

41- Ey Muhammed, seni yalanlarlarsa, onlara de ki: “Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız da sizedir. Siz, benim yaptıklarımdan uzaksınız, ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım.”
Ey Muhammed, eğer bu müşrikler seni ve dinini yalanlayacak olurlarsa sen onlarda de ki: “Benim dinim ve amelim bana ait, sizin dininiz ve ameliniz de size aittir. Sizler, benim yaptığım amellerden dolayı hesaba çekilecek değilsiniz. Ben de sizin yaptıklarınızdan hesaba çekilecek değilim. Herkes kendi yaptığından sorumludur.”
Bir kısım âlimler bu âyet-i kerime’nin, cihadı emreden âyetlerle neshe-dildiğini söylememektedirler.tbn-i Zeyd, bunlardandır. [1][56]
42- Onlardan bir kısmı seni dinler. Hiç sen, sağırlara işittircbilirmi-sin? Hele sağırlıkları yanında bir de akıllarını kullanmazlarsa?
Ey Muhammed, bu müşriklerden bazıları, okuduğun kuranı, senin güzel sözlerini, kalblere ve bedenlere şifa olan hadislerini dinlerler. Bu, onların doğru yola gelmeleri için kâfidir. Fakat onlan doğru yola getirmek senin elinde değildir, Allahın iznine bağlıdır. Çünkü sen, manen sağır olanlara, sözlerini işittire-mezsin. İşte onlar bu sebeple iman edemezler.
Bu âyet-i Kerime, insanların, kendi istekleriyle kimseyi hidayete erdiremeyeceklerini, hidayetin, Allahm elinde olduğunu, tebliğden netice alınmadığı takdirde tebliğde bulunanın üzülmemesi gerektiğini ve hakkı söylemekten de geri durması icabettiğini ifade etmektedir. [2][57]
43- Onlardan bir kimi da sana bakıp dururlar. Hiç sen, körlere doğru yolu gösterebilir misin? Hele körlükleri yanında bir de basiretsiz olurlarsa.
Ey Muharamed, bu müşriklerden bazıları senin ortaya koyduğun delillerini, peygamberlik alametlerini senin vakarını ve iyi ahlakını, güzel görünümünü görürler. Bunlar, senin Peygamber olduğunu gösteren delillerdir. Fakat bunlar, müminlerin sana baktığı gibi takdir gözüyle değil, tahkir gözüyle bakarlar Bu itibarla onlar, gerçeği göremeyen körlerdir. Sen, körlere doğru yolu nasıl göstereceksin? Hele bunlar bir de basiretsiz olurlarsa.
Bu âyet-i Kerime, Peygamber efendimizin Peygamberliğini inkâr eden ve onu yalanlayan kavmine karşi onu teselli etmekte ve kavmine İslamı tebliğ etmesine rağmen onların iman etmelerine üzülmemesini, zira hidayetin, ancak Allahm elinde olduğunu bildirmektedir. [3][58]
44- Allah insanlara asla zulmetmez. Fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.
Şüphesiz ki Allah, yarattıklarından herhangibirine, günah işlemediği halde ceza vererek zulmetmez. Fakat insanlar, Allanın gazabını icabettiren günahları işleyerek kendi kendilerine zulmetmiş olurlar. Allah teala bu âyet-i keri-me’den iman etmeyenlerin bu hallerinin kendi suçlarından kaynaklandığını beyan etmektedir.
Bu hususta bir Hadis-i Kudside şöyle buyuruluyor:
“Ey kullarım ben zulmü hem kendime hem de kullarıma haram kıl-dim.Siz de birbirinize zulmetmeyin… [4][59]
45- Onları bir araya toplayacağımız gün, dünyada sanki gündüzün bir anı kadar kalmış olduklarını sanacaklar. Aralarında tanışacaklar. Allanın huzuruna çıkacaklarını yalanlayanlar o gün hüsrandadırlar. Çünkü doğru yolda değillerdi.
Kıyamet gününde kabirlerinden kalkıp, Allanın onları bir araya topladığı zaman dünya hayatını çok kısa bulacaklar, onu gündüzün bir bölümü kadar sanacaklardır. Onlar, mahşer meydanında birbirleriyle tanışacaklar, fakat birbirlerine zarar gelir korkusuyla yine birbirlerinden kaçacaklardır. Şüphesiz ki Allanın huzuruna çıkacaklarını yalanlayanlar, hüsrana uğrayarak helak olmuş olacaklardır. Çünkü onlar, dünyada iken doğru yolda değillerdi.
Kur’an-ı Kerimin birçok âyetinde, âhirette, dünya hayatının çok az bir süre olarak bulunacağı beyan edilmektedir. Bu âyetlerde şöyle buyuruluyor: “ey Muhammed, sen de “Azim ve sebat” sahibi Peygamberlerin sabrettiği gibi sabret. Kâfirler için acele azap isteme, Onlar, kendilerine vaadolunan günün dehşetini gördükleri zaman, dünyada sadece gündüzün bir anı kadar kaldıklarını sanacaklardır. Bu, apaçık bir tebliğdir. Dinden ayrılan bir topluluktan başka kim helak edilir? [5][60]“Onlar kıyameti gördükleri gün, dünyada ancak bir akşam ve bir kuşluk vakti kadar kaldıklarını sanarlar. [6][61]Onlar aralarında” Siz dünya hayatında ancak on gün kadar bir şey kaldınız.” diye fısıldaşılarlar.” “Biz onların ne söylediklerini çok iyi biliriz. O gün onlarm en akıllıları “Siz ancak dünyada birgün kadar birşey kaldmız.”der. [7][62]“Kıyamet koptuğu gün, günahkârlar, dünyada kısa bir bir zamanda fazla kalmadıklarına yemin ederler. Onlar, dünyada da haktan böyle döndürülüyorlardı. [8][63]