sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUNUS SURESİ 26. VE 30. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUNUS SURESİ 26. VE 30. AYETLER
02.05.2025
5
A+
A-

26- iyilik edenlere en güzel mükâfaat ve daha fazlası vardır. Onların yüzlerinde keder ve zilletten eser yoktur, işte bunlar cennetliklerdir ve ora­da devamlı kalacaklardır.

Dünyada Allaha kulluk ederek güzel amel işleyenlere âhirette güzel bir mükâfaata vardır. O da cennettir. Bundan daha fazlası da vardır ki o da Allanın affı ve onun cemalini görmektir. Kıyamet gününde bu insanların yüzlerini tozlar bürümeyecek, yüzlerinde bir zillet eseri görülmeyecektir. İşte onlar, Cennetlik­lerdir. Ve orada ebedi olarak kalacaklardır.

Âyet-i kerime’de geçen ve “En güzel mükâfaat ve daha fazlası” diye ter-cüm edilen ifadesi, müfessirler tarafından farklı şekillerde izah edilmiştir.

a- Ebubekir es-Sıddıyk, Âmir b. Sâd, Huzeyfetül Yeman, Ebu İshak, Ebu Musa, Abdurrahman b. Ebi Leyla, Hasan-ı Basri, Abdurrahman b. Mehdi, Sü-heyb-i Rumî, Katade, Kâ’b b. Ucre ve Ubey b. Ka’b’a göre bu âyette geçen ve “En güzel mükâfaat” diye tercüme edilen ifadesinden maksat cennet’tir. Ve “Daha fazlası” diye tercüme edilen ifadesinden maksat ise, Allanın yüzünü görmektir.

Bu hususta, Süheyb-i Rûmî, Resulullah’tan şu hadis-i şerifi rivayet et­mektedir:

“Cennettekiler cennete girdikten sonra Allah teala onlara şöyle diyecek­tir: “Size daha bir şey artırmamı istermiş iniz?” Cennettekiler: “Yüzlerimizi ak etmedin mi? Bizi cennete koymadın mı? ve bizi cehennem atşinden kurtarmadın mı? derler. Bundan sonra Allah teala üzerinden perdeyi kaldırır. Cennetlikler, rablerine bakmaktan daha büyük bir nimetin kendilerine verilmediğini anarlar.” Resulullah (s.a.v.) sözünü bitirdikten sonra işte bu âyet-i kerimeyi okudu. [1][34]

Taberi bu hadisin benzerini, Ebu Musa el-Eş’arî, Abdurrahman b. Mehdi, Kâb b. Ucre ve Ubey b. Ka’bdan da rivayet edilmiştir.

b- Hz Ali’den rivayet edilen diğer bir görüşe göre burada zikredilen “Da­ha fazlası” ifadesinden maksat, tek inci’den oluşan ve dört kapısı bulunan bir oda’dir. Müminlere, cennette bütün mükâfaatlara ilaveten böyle bir orda da veri­lecektir. Âyet-i kerime bunu beyan etmektedir.

c- Abdullah b. Abbas, Alkame b. Kays ve Hasan-ı Basri’den nakledilen diğer bir görüşe göre burada zikredilen ve “En güzel mükâfaat” diye tercüme edilen  ifadesinden maksat, kulun, yaptığı iyiliklere karşı aynı iyiliklerle mükâfaatlandınlmasidır. “Daha fazlası”ndan maksat ise yapılan iyi­liklere karşı daha fazla mükâfaatlann verilmesidir.

Abdullah b. Abbas, bu hususu izah ederek şu âyeti okumuştur: “Kim, bir iyilik ortaya koyarsa ona o iyiliğin on katı vardır. Kim de bir kötülük işlerse sa­dece o kötülüğün misliyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.” [2][35]

d- Mücahide göre ise burada zikredilen “En güzel mükafaaf’dan maksat, yapılan iyiliğe karşılık aynı derecede mükâfaat verilmesidir. “Daha fazlası”ndan maksat ise, Allattın affı ve nzasıdir.

e- İbn-i Zeyd’e göre ise burada zikredilen “Engüzel mükâfaat’dan maksat, cennettir. “Deha fazlasf’ndan maksat ise dünyada verilen nimetler’dir. Aliah,bu nimetlerden dolayı, kıyamet gününde kulundan hesap sormayacaktır. İbn-i Zeyd, bu izahtan sonra şu âyeti okumuştur: “… İbrahimi dünyada mükâfaatlandırdık. Şüphesiz o, âhirette de saiihierdendir.

Taberi, bu hususlta şunları söylemenin daha isabetli olacağını söylemiş­tir. “Allah teala, iyilikte bulunan kullarına, iyilik yapmaları ve itaatte bulunma­larına karşılık, cenneti vereceğini, yüzlerini ak edeceğini vaadetmiş buna ilave­ten daha başka şeyler de vereceğini vaadetmiştir. Fazla olarak vereceği bu şey, cennete koyduktan sonra kendisini görme lütfunda bulunma da olabilir, inci’den meydana gelen bir oda’nın verilmesi de olabilir, onun af ve rızası da olabilir.Bü-tün bunlar, Allah teala’nın, cennetlilere vereceği fazladan mükâfaat!ardır. Bun­ların hespi de olabilir. Allah teala, âyeti, umumi olarak zikretmiş yukarıda adı geçen hususlardan herhangi birine tahsis etmemiştir. Bu itibarla, Allah teala’nın, lütfuyla zikredilen bu fazladan nimetlerin tümünü iyilikte bulunan mümin kul­larına vermesi, uzak bir ihtimal değil aksine hepsinin birden verilmesi ümit edil­mektedir. [3][36]

 

27- Kötü amel işleyenlerin cezaları ise kötülükleri kadardır. Onların yüzlerinizi zillet bürüyecek ve kendilerini Allahın azabından koruyucak kimse de bulunmayacak tır. Yüzler ini,san ki gecenin karanlığından bir parça kaplamıştır. İşte bunlar, cehenemliktirler. Orada devamlı kalacaklardır.

Dünyada kötü amel işleyenlerin Shiretteki cezalan da yaptıklarının karşı­lığı kadardır. Onlan zillet bürüyecek, kendilerini Allahın azabından koruyacak birisi de bulunmayacaktır. Sanki onların yüzünü, karanlık gecenin bir parçası bürümüş olacaktır.İşte cehennemlik olanlar bu tür insanlardır. Onlar, cehennem­de ebedi olarak kalacaklardır.

Bu âyet-i kerime, kötü amel işleyenlerin, kıyamet günündeki kütü du­rumlarını tasvir etmektedir. Kur’an-ı kerimde buna benzer âyetler pek çotur.Bu âyetlerden bazılarında şöyle buyuru I maktadır: “O gün bazı yüzler ağaracak, bazı yüzler kararacaktır. Yüzleri kararanlara şöyle denecektir: “İman ettikten sonra inkâr mı ettiniz? O halde inkârınızdan dolayı tadın azabı.” “Yüzleri ağaranlar ise, Allahın rahmetindedirler. Onlan sana hak olarak okuyoruz. Allah, âlemlere zultmetmek istemez. [4][37] O gün parlayan, gülen ve sevinen yüzler vardıre” “O gün tozlanmış ve karanlık bürümüş yüzler de vardır.” İşte bunlar, kafirler ve facirlerdir.” [5][38]

 

28- Kıyamet günü, bütün insanları bir araya toplarız. Sonra Allaha ortak koşanlara şöyle deriz “Siz ve Allaha ortak koştuklarınız yerinizden kımıldamayın.” Sonra müşriklerle ortak koştuklarını birbirinden ayırırız. Ortak koştukları şeyler, kendilerine tapanlara şöyle derler: “Siz bize tap­mıyordunuz.”

Biz, kıyamet gününde, insanları, cinleri ve bütün yeryüzü sakinlerini bir araya getireceğiz, onlardan hiçbirini bırakmayacağız. Sonra, herhangi bir şeyi Allaha ortak koşanlara: “Siz de ortak koştuğunuz şeyler de olduğunuz yerde ka­lın.” diyeceğiz. Bunları birbirlerinden ayınp hesaba çekeceğiz. Ortak koşanla­rın: “Biz bunlara tapıyorduk.” demeleri üzerine, ortak koşulan varlıklar: “Hayır, yalan söylüyorsunuz, siz bize tapmıyordunuz,” diyeceklerdir.

Allah teala bu âyet-i kerimede, Allaha ortak koşanmüşriklerle ortak ko­şulan tağutlar arasında kıyamette meydana gelecek olan tartışmayı zikrediyor. O gün onların birbirlerinden kaçacaklarını beyan ediyor. Nitekim diğer âyet-i keri­melerde de şöyle buyuruluyor: “İşte o zaman, tâbi olunanlar, kendilerine tâbi olanlardan uzaklaşacaklar, azabı görecekler ve aralarındaki bağlar kopacaktır.” “Tâbi olanlar şöyle derler: “Keşke bizim için tekrar dünyaya dönüş olsa da, on­ların, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak.” îte böylece Allah, amellerini bir pişmanlık kaynağı olarak kendilerine gösterecektir. Ve onlar, ce­hennem ateşinden çıkacak ta değillerdir. [6][39]

 

29- Bizimle aranızda Allanın şahit olması yeter. Bize taptığınızdan da hiç haberimiz yoktu.”

Allaha ortak koşulan şeyle, yine şöyle diyeceklerdir: “Ey müşrikler .bi-zimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Doğrusu sizin bize taptığınızı ne biliyor ne de hissediyorduk;

Mücahit! bu âyetin tefsirinde şöyle diyor: “Kıyamet gününde müşrikle­rin önüne, Allah’tan başka taptıkları tanrıları getirilip dikilir ve müşriklere: “İşte Allah’tan başka taptığınız şeyler.” denilir. Kendilerine tapınılan putlar ve benze­ri şeyler ise: “Vallahi bizler duymuyor ve görmüyorduk. Sizin bize taptığınızı da bilmiyorduk.” derler. Müşkirler ise: “Hayır biz size ibadet ediyorduk.” derler. Put vb. şeyler de cevaben derler ki: “Bizimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter.” [7][40]

 

30- Orada herkes, daha önce yaptıklarından dolayı imtihan verir. Hak olan mevlaları Allaha döndürülürler. Uydurdukları şeyler de kendile­rinden kaybolur.

Kıyamet gününde herkes, daha önce işlediği hayır ve serden haberdar olacaktır. İnsanlar rablerinin huzuruna çıkarılacaklardır. Müşriklerin, Allah ile birlikte ilah edindikleri ve Allaha denk tuttukları şeyler, o sıkıntılı hallerinde kendileriden kaçıp kaybolacaklanr. Rableri de kendilerini, yaptıklarına göre ce­zalandıracak veya mükâfaatlandıracaktır.

Bu âyet-i kerime, insanalnn bu dünyadaki davranışlarından âhirette ha­berdar edileceklerini ve ondan sonra da yaptıklarının karşılığını göreceklerini beyan etmektedir. Bu hususta diğer âyetlerde de şöyle buyuruluyor: “O gün in­sana yaptığı ve yapmadığı herşey haber verilir.” Daha doğrusu insan, özürlerini ortaya koysa bile, kendi yaptığını gözüyle görür. [8][41]“Biz, her insanın amelini kendi boynuna taktık. Kıyamet gününde onun için bir kitap çıkaracağız. O, kita­bını açık bulacak.” “Ogün insana: “Kitabım oku, bugün hesap görme bakımın­dan sen kendine yetersin.” denilir[9][42]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.