TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUNUS SURESİ 21. VE 25. AYETLER

21- İnsanlara bir zarar dokunduktan sonra, rahmetimizi tattırdığımızda hemen âyetlerimiz hakkında bir hileye baş vururlar. Ey Muhammed, de ki: “Allanın, tuzağı boşa çıkarması daha sür’atlidir. “Şüphesiz ki elçilerimiz, yaptığına hileleri yazmaktadır.
İnsanlara, felaketten sonra bir iyilik ve saadet, sıkıntıdan sonra da bir genişlik ve ferahlık gelince, âyetlerimizle alay edip onlan yalanlamaya çalışırlar. Ey Muhammed, âyetlerimizle alay eden bu müşriklere de ki: “Allanın, sizin hilelerinize vereceği ceza, sizin hiİdelerinizden daha şiddetli, Allanın sizi tuzağa düşürmesi daha beterdir.” Şüphesiz ki bizim, Meleklerden olan elçilerimiz, yaptığınız amelleri ve âyetlerimizi alaya almanızı yazıp zaptetmektedirler. Buna göre cezalandırılacaksınız.
Âyet-i kerime, mücrimlere ve zalimlere, Allah tealanın mühlet verdiğini, zalimlerin de buna aldanarak kendilerine azap edilmeyeceğini zannettiklerini, Allahm tayin ettiği mühlet bitince onlan aniden yaklayacağını ifade etmektedir.
Bu hususta Peygamber efendimiz bir Iladis-i Şerifinde şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz ki Allah, zalime mühlet verir.Bir de onu yakalayınca artık bir daha bırakmaz.” [1][25]
22- Sizi karada ve denizde yürüten Allah’tır. Bulunduğunuz gemi, içindekileri tatlı bir rüzgarla muntazam götürürken ve yolcular da neşeli iken bir fırtına çıkarak onlara her taraftan dalgalar gelip, çepeçevre kuşatıldıklarını anlayınca, dini sadece Allaha tahsis ederek ona şöyle dua ederler. “Yemin olsun kî sen bizi bu durumdan kurtarırsan şükrcdcnlerdcn oluruz.”
Ey insanlar, sizleri karada ve denizde çeşitli vasıtalarla yürüten Allah’tır. Eğer Allah bunları sizin emrinize vermemiş olsaydı, karada, denizde ve havada yolculuk yapmanız güç olurdu. Sizler, gemide bulunduğunuz zaman, gemi taşıdığı yolcuları güzel bir rüzgarla alıp götürürken size bu duruma çok sevinirsiniz. Fakat fırtınalar gelipsizleri her taraftan dalgalar kuşatınca ve helak olacağınızı anlayınca, samimi olarak Allaha kulluk edip ona yalvarırsınız ve şöyle dersiniz: “Ey Allahım, yemin olsun ki eğer bizi buradan kurtaracak olursan mutlaka sana şükredenl erden oluruz”
Bu âyet-i kerime, insanların daraldıklarında hemen Aliaha yönelip ona yalvardıklanni, sıkışık zamanlarında ona iltica ettiklerini beyan etmektedir. Halbuki kul rabbine hem geniş hem de sıkıntılı zamanlarında yalvrapı iltica etmeli, bu sığınmayı sadece sıkıntılı zamanlarında yapmamalıdır.
Peygamber efendimiz bir Hadis-i Şerifinde, Abdullah b. Abbas’a hitaben buyurmuştur ki:
“Sen geniş zamanında Allahı tanı ki, sıkıntı halinde de Allah seni tanısın[2][26]
23- Allah onları kurtarınca, hemen yeryüzünde haksız yere azgınlık ederler. Ey insanlar, azgınlığınız ancak kendinizedir. İstediğiniz şey, dünya hayatının gcçimlliğidir. Sonra dönüşünüz bizdedir.Yaptıklarınızı size haber vereceğiz.
Allah, sıkıntı içinde kendisine yavaranlan kurtarınca daha önceki yalvarmalarını unuturlar. Allahı inkâr ederek ve günahlar işleyerek yeryüzünde bozgunculuğa girişirler. Ey insanlar, sizin bozgunculuğunuzun cezası sizedir. Bu bozgunculuğu ancak dünyada yaşadığınız müddetçe yapabilirsiniz. Sonra bize döneceksiniz. Biz sizi başıboş bırakmayacağız. Yaptıklarınızı size bildirip ona göre sizi hesaba çekeceğiz. Herkese layık olduğu ceza veya mükâfaatı vereceğiz.
Allah teala bu âyet-i kerimede, insanoğlunun kararsız ve tutarsız olduğunu sık sık yön değiştirdiğini, daralınca hemen Allaha sığınmasına rağmen selamete kavuşunca da Önceki halini unutup şımardığını, fakat bütün bunlara rağmen onun, başıboş bırakılmayacağını, yaptıklarından veya yapması gerekeni yapmadıklarından hesaba çekileceğini beyan etmektedir.
Allah teala, insanoğlunun bu halini başka bir âyet-i kerimede de tasvir ederek buyuruyor ki: “Denizde herhangi bir tehlikeye maruz kaldığınızda, Al-lahtan başka yardımını istediğiniz bütün putlara hatırınızdan silinir gider. Allah sizi tehlikeden kurtarıp karaya çıkarınca da yüz çevirirsiniz. Zaten insanoğlu nankördür. [3][27]
24- Dünya hayatı ancak gökten indirdiğimiz şu suya benzer. O su, insanların ve hayvanların yediği, birbirine girmiş yeryüzü bitkilerinin meydana gelmesine sebep olur. Yeryüzü, ziynetini alıp o bitkilerle süslendiği zaman ve yeryüzü halkı da bunları elde etmeye kadir olduklarını zannettitikleri bir sırada, gece veya gündüz, emrimiz gelir de orasını, birgün önce hiç yokmuş gibi kökünden biçilmiş bir hale getiririz. İşte biz âyetleri, düşünen bir topluluk için böyle açıklarız.
Ey insanlar, ziynetlerine ve mallarına aldanıp kendisiyle övündüğünüz bu dünya hayatı, gökten indirdiğimiz şu yağmura benzer ki, onunla yeryüzünde sarmaş dolaş olan çeşitli bitkiler biter. Onlardan insanlar ve hayvanlar yerler. Bir zaman gelip yeryüzü bu bitkilerle tam bezenip süslenince ve yeryüzü sakinleri de bunları hasat edip toplayacaklarını sanınca bizim, gece veya gündüzleyin o mahsullerin helak edilmesine dair emrimiz gelir. Biz onları sanki birgün önce hiç yokmuşçasına köklerinden kuruturuz. İşte biz, süslenip bezendikten sonra bu yeryüzünü helak ettiğimiz gibi bu dünyayı da sonunda helak edeceğiz. Bundan ibret alın. İşte biz, âyetlerimizi, düşünen bir topluluk için böyle açıklarız.
Allah teala bu âyet-i kerimede, yeryüzünde bulunan çeşitli bitkilerin gerek birtakım âfetlerle gerekse değişen mevsimler sonunda yok olup gittiklerini ve dünyanın da birgün yok olup gideceğini, bu itibarla insanların, geçici dünya hayatına aldanıp ebedi olan âhiret hayatı için çalışmayı ihmal etmemeleri gerektiğini beyan etmektedir. Bu hususta diğer âyet-j_kerimelerde de şöyle buyurulu-yor: “Sen onlarla dünya hayatının misalini ver. Geçici dünya hayatı, tıpkı şuna benzer: Biz gökten yağmur indiririz, yeryüzündeki bitkiler onunla karışıp yemyeşil kesilir. En sonunda da kuruyup rüzgarın savurduğu çerçöp haline gelir.AI-lan, herşeye muktedirdir. [4][28] “Görmez misin? Allah, gökten su indirip onu, yer altındaki kaynaklara katar sonra, onunla çeşitli renklerde bitkiler çıkarır. Sonra o bitkileri kurur, sararıp solduklarını görürsün. Sonra da Allah onları çerçöp haline getirir. Şüphesiz ki bunda, akıl sahipleri için ibret vardı. [5][29]“Bilin ki dünya hayatı sadece bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda bir övünme vesilesi, mal ve evlatların çoğalmasından ibarettir. Bu, bir yağmura benzer ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra o bitki kurmaya yüz tutar, bir de bakarsanız ki sapsan kesilmiş, daha sonra da çer çöp haline gelir. Âhirette ise şiddetli bir azap, Allanın bağışlaması ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka birşey değildir. [6][30]
25- Allah kullarını, emniyet ve huzur yurdu olan cennetine davet eder ve dilediğini doğru yola sevkeder.
Ey insanlar,sizler dünyayı ve onun zilletlerini istemeyin. Çünkü onlar, Allanın beyan ettiği gibi, dünyadaki bitkiler gibi, sonunda yok olacaklardır. Fakat sizler, devamlı kalan âhireti İsteyin. Ve onun için amel işleyin. Allaha itaat etmeye koyulun. Zira Allah sizleri, dostları için hazırladığı cennetlerine çağırmaktadır. Sizler, cennetlere girdiğiniz takdirde sıkıntı ve kederlerden kurtulmuş olacaksınız. Orada bulunan nimetlerin yok olmayacağından emin olacaksınız. Allah, kullarından dilediğini, doğru yol olan İslama muvaffak kılar o da müslü-man olur. Böylece rabbinin rızasına ulaşır.
Dünyanın geçici oluşu, âhiretin ebediliğine ve Allah teulanın, kullarını, âhirete yönelmeye davet ettiği hususunu izah eden bir hadis-i şerifle Ebudderda, Resulullahın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.
“Güneşin doğduğu hiçbir gün yoktur ki, o günün iki tarafında (sabahında, akşamında) insan ve cinlerin dışında bütün yeryüzü sakinlerinin işittiği şu çağı-nyı yapan iki melek gönderilmiş olmasın “Ey insanlar rabbinize yönelin. Az ve yeterli olan dünya malı, çok ve meşgul eden mal’dan daha hayırlıdır. [7][31]Ebudderda işte bu hususta Allah teala’nın, Kur’an-ı Kerimde “Allah, kullarını emniyet ve huzur yurdu olan cennetine davet edr.” âyetini indirdiğini söylemiştir.
Cabirb. Abdullah da şunu rivayet etmektedir:
“Birgün Resulullah çıkıp yanımza geldi ve buyurdu ki: “Ben rüyada gürdüm ki, Cebrail başucumda, Mikail de ayaklarımın yanında. Onlardan biri diğerine diyor ki: “Sen buna misali anlat.” Oda dedi ki: “Dinle, kulağın dinlemiş olsun. Düşün, kalbin düşünmüş olsun. Senin ve ümmetinin misali, bir külliye yaptıran Krala benzer Kral, küüüyede bir ev yaptırır. Orada bir sofra kurar. Sonra elçisini gönderip insanları yemeğe davet eder. Onlardan bazıları davete icabet eder, bazıları da etmezler. Bu misalde, davet eden Kral, Allahtır. Külliye îslam-dır. Ondaki ev, cennettir. Ey Muhammed, sen de davet eden o elçisin. Kim, senin davetini kabul ederse İslama girer, kim de İslama girerse cennete girer ve kim de cennete girerse oradaki nimetlerden yer. [8][32]
Taberi buna benzer bir hadis-i şerifi, Ebu Kılabeden de rivayet etmiştir. [9][33]