TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA RAD SURESİ 26. VE 30. AYETLER

26- Allah, dilediğinin rızkını genişletir, dilediğininkini de daraltır. Onlar, dünya hayatıyla sevinirler. Halbuki dünya hayatı, âhirete göre ancak gelip geçici bir maldır.
Kâfirler, Allahm, dünyada kendilerine vermiş olduğu mallarla sevinip kendilerini mutlu hissederler. Halbuki Allah bu malları onlara, imtihan için vermiştir. Ve Allah, dilediğini zengin, dilediğini fakir kılar. Kâfirlerin zengin olmaları, kendi meziyetlerinden dolayı değildir. Ayrıca kâfirlerin dünya hayatındaki üstünlükleri, gelip yeçici bir şeydir. Ahi ret nimetleriyle karşılaştırıldığında, geçici bir azıktan başka bir/şey değildir. Bu itibarla kâfirler, dünya hayatına mağrur olmamalıdırlar.
Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir Hadis-i. Şerifinde, dünya hayatıyla âhiret hayatını karşılaştırarak şöyle buyurmuştur:
“Allaha yemin olsun ki, âhirete göre dünya hayatı, denizin suyuna nisbetle, sizden birinizin şehadct parmağını uzatarak dalgadan kaptığı su kadardır.” [1][35]
27- KaHrlcr, Peygambere: “Rabbindcn bir mucize inse ya.” derler. Ey Peygamber de ki: “Allah dilediğini saptırır. Kendisine yöneleni doğru yola sevkeder.”
Ey MuhammeU, kavminin, Allaha ortak koşanları senin için şöyle derler: “Ona rabbi katından, kendisiyle birlikte insanları uyaran bir Melek veya be..ze bir mucize verilse ya.11 Onlara de ki: “Allah, sizin gibileri saptırır da bana benimle gönderilenlere iman etmezler. Yaptıklarından vaz geçip tevbe edenleri ise doğru yoluna iletir. Bana teklif ettiğiniz mucizenin gelip gelmemesi, sizin iman etmenizi sağlamayacaktır. [2][36]
28- Allaha yönelenler, iman edip Allahı zikrederek kalbkri huzura kavuşanlardır. İyi bilinmelidir ki, kalblcr Allahı zikretmekle huzura kavuşur.
Allah teala bu âyet-i Kerimede, gerçekten kendisine yönelenleri beyan ederek bunların iki önemli sıfatlarını zikretmekte ve bu sıfatların, önce iman etmek sonra da Allahı anarak kalbini huzura kavuşturmak olduğunu bildirmektedir. Ayrıca bundan sonra gelen âyette de, imanla birlikte salih amel işlemenin de Allaha yönelmeyi gösteren bir sıfat olduğunu açıklamaktadır. [3][37]
29- İman edip salih amel işleyenlere ne mutlu. Hayırlı akıbet de onlar içindir.
Ayette geçen ve “Ne mutlu” diye tercüme edilen “TÛB” kelimesinin ne anlama geldiği hususunda farklı görüşler zikredilmiştir. Bazılarına göre “TUBA” cennet demektir. Buna göre âyetin mânâsı: “Salih amel işleyenlere cennet vardır.” demektir. Bazılarına göre de “TÛB” cennette bulunan ve müminlerin, altında gölgelenecekleri büyük bir ağacın ismidir. Buna göre de âyetin mânâsı şöyledir: “Salih amel işleyenlere cennette Tûbâ ağacı vardır.” Bazılarına göre ise Tûbâ nın mânâsı, “Ne mutlu, müjdeler olsun, gözün aydın olsun” şeklinde müjde ifadeleridir. Meal de bu görüşe göre hazırlanmıştır. [4][38]
30- Ey Peygamber, böylece seni de, sana vahyettiğimizi onlara okuyasın diye, kendilerinden önce birçok ümmetler geçmiş ümmete, Peygamber olarak gönderdik. Onlarsa rahman olan Aîlahı İnkâr ederler. De ki: “O benim rabbimdir. Ondan başka ilah yoktur. Ben ancak ona tevekkül ettim. Tevbem de yalnız onadır.”
Ayet-i Kerimede “…Onlarsa rahman olan Allahı inkâr ettiler…” ifadesi zikredilmektedir. Mücahid bu hususta şunları söylemektedir: “Resulullah (s.a.v.) müşriklerle antlaşma yaparken, antlaşmanın başına “Bismillahirrahmanirrahim” yazılmasını emretmiş, Kureyşli müşrikler ise “Rahmanı yazma biz onun ne olduğunu bilmiyoruz. Ey Allahim senin adınla diye yaz.” demişler. İşte bunun üzerine bu âyet-i Kerime onlara cebap vererek buyurmuştur ki: “Ey Muhammed, de ki: “O rahman benim rabbimdir. Ondan başka ilah yoktur.. [5][39]