TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA RAD SURESİ 11. VE 15. AYETLER

11- İnsanı, önünden ve arkasından takibeden ve Allahın emriyle onu koruyan Melekler vardır. Şüphesiz ki bir millet kendisini değiştirmedikçe Allah onu değiştirmez. Allah bir milletin kötülüğünü istediğinde kimse ona karşı duramaz. O millet için, Allahtan başka bir koruyacak ta bulunmaz.
İnsanı önünden ve arkasından takibeden ve onu koruyan Melekler hakkında başka âyet-i Kerimelerde de şöyle buyuruluyor: “Onun sağında ve solunda oturan iki alıcı Melek, yaptıklarını kaydetmektedirler.” “İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyici hazır bir Melek bulunmasın. [1][16]
Bu hususta Peygamber efendimiz (s.a.v.) de bir Hadis-İ Şerifinde şöyle buyuruyor:
“Sizleri hem gece hem de gündüz takibeden Melekler vardır. Bunlar, sabah ve ikindi namazlarında (Nöbet değiştirmek için) bir araya gelirler. Sonra sizinle beraber geceleyenler yukarı çıkarlar. Rabbiniz daha iyi bildiği halde, onlardan: “Kullarımı nasıl bıraktınız?” diye sorar. Onlar da: “Biz onları namaz kılarken bıraktık. Gittiğimizde de namaz kılıyorlardı.” derler. [2][17]
Peygamber efendimiz diğer bir Hadis-i Şerifinde de şöyle buyuruyor:
“Çıplak durmaktan kaçının. Zira sizden hiç ayrılmayan, sadece tuvalette bir de kişinin, ailesiyle cinsî münasebette bulunduğu sırada ayrılan Melekler vardır, onlardan utanın ve onlara saygı gösterin. [3][18]
Ayet-i Kerimede: “Şüphesizki bir millet kenidisin değiştirmedikçe, Allah onu değiştirmez.” Duyurulmaktadır. Buradan anlaşılıyor ki, esas olan, insanların kendi davranışlarıdır. Dnlar kendilerini değiştirmeyip, hak yolda devam ettikleri sürece Allah teala onları.saptırmaz. Ancak, insanlar iradelerini kullanmaz, hak yoldan çıkma eğilimi gösterirlerse Allah da onları doğru yolda tutmaz. Böylece. sapıklığa düşerler.
Bu hususta diğer âyetlerde de şöyle buyurulmaktadır: “Sana ne iyilik gelirse AUahtandır. Sana ne kötülük te gelirse kendi nefsindendir. Biz seni insanalara Peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. [4][19]“Başınıza gelen bir musibet, kendi ellerinizle kazandığınız günahlar yüzündendir. Oş işlenenlerin birçoğunu da affeder. [5][20]
12- Size korku ve ümit vermek İçin şimşeği gösteren ve o yağmurla yüklü bulutlan meydana getiren Allahtır.
Sizlere yıldırım düşme korkusunu salan ve yağmur yağdırma ümidini veren, şimşeği gösteren ve yağmur dolu bulutları meydana getiren Allahtır.
İnsanlar şimşekten hem korkar hem de ümitlenirler. Korkmaları, yıldırım düşmesinden ve benzeri âfetlerden dolayıdır. Bu nedenle Peygamber efendimiz (s.a.v.), gök gürlediğinde, Allah tealaya şöyle dua ederdi:
“Ey Allahım, sen bizi gazabınla öldürme, azabınla heiak etme. Bunlardan önce bize afiyet ver. [6][21]
13- Gök gürlerken, Allah; ha m d ile teşbih eder. Mdekîer de AUahtan korkarak onu hamd ile teşbih ederler. Allah, yıldırımlar gönderir, onları dilediğine çarptırır. Kâfirler, Allah hakkında mücadele ederler. Halbuki Allah, büyük kudret sahibidir.
Ayet-i Kerimede, gök gürültüsünün ve Meleklerin, Allahı hamd ile teşbih ettikleri beyan edilmektedir. Aslında, kâinatta nievcud olan herşey, Allaha hemd eder ve onu teşbih eder. Bu hususta diğer bir âyette de şöyle buyurulmaktadır: “Yedi gök, yer ve onlarda bulunan varlıklar, Allahı teşbih ve tenzih ederler. Aslında hiçbirşey yoktur ki, hamd ile Allahı teşbih etmesin. Ne var ki siz onların teşbih etmesini anlamazsınız. Şüphesiz ki Allah, yarattıklarına çok yumuşak davranan ve çok affedendir. [7][22]
Ayet-i Kerimede, Allah tealanın, yıldırımlar göndererek onları, dilediğine çarptıracağı da beyan edilmektedir. Bu âyetin nüzul sebebi hakkında, Özet olarak zikredilecek olan şu olay rivayet edilmektedir: Erbed b. Rebia ile Amir b.Tufeyl, Resulullah efendimiz Mescidde iken yanma gelmişler. Amir b.Tufeyl, arkadaşı Erbed’e daha önce demiş ki: “Ben Muhammedle konuşurken sen arkasını dolaş ve kılınanla vurarak onu öldür.” Fakat onların bu niyetini anlayan Resulullah: “Allahım.sen dilediğin bir şeyle bunların şerrini benden uzaklaştır.” diye dua etmiş onlar da bu işte muvaffak oîamayarak çekip gitmişler. İşte bunlardan, Erbed b.Rebia’nın üzerine, açık bir yaz gününde yıldırım düşmüş ve onu yakmıştır. İşte Resulullahm duası böylece yerine gelmiş, Allahm teala dilediği bir sebeple bu adamı helak etmiştir.
Ayet-i Kerimenin son bölümünde: “Kâfirler, Allah hakkında mücadele ederler. Halbuki Allah, büyük kudret sahibidir.” buyurulmaktadır. Bu hususta da Taberi şu olayı zikretmektedir: “Resulullah (s.a.v.), zulmüyle tanınmış bir kimseye birisini göndererek onu yanına çağırtmış, giden adam: “Allahm Peygamberi seni yanına çağırıyor.” demiş. Adam da ona şu cevabı vermiştir: “Allanın Peygamberi kim? Allah kim? O, altından mı gümüşten mi? Yoksa bakırdan mı? “Bunlar aralarında tartışırlarken Allah teaîa, gürültülerle bir bulut göndermiş, buluttan çıkan bir şimşek, bunları söyleyen kişinin kafa tasını dağıtmıştır. İşte bu olay üzerine bu âyet nazil olmuştur. [8][23]
14- Doğru dua ancak Allaha yapılandır. Allanın haricindeki dua ettikleri varlıklar ise, dua edenlerin hiçbirşeylcrine cevap veremezler. Allahtan başkasından yardım isteyenlerin durumu: Ellerini tamamen açarak suya uzatan kimseye benzer. Ağzına su götürmek ister fakat götüremez. Şu halde kâfirlerin duası, sapıklıktan başka birşey değildir.
“Doğru dua ancak Allaha yapılan duadır.” Ayetin bu kısmı çeşitli şekillerde tefsir edilmiştir. Bu izah şekillerindenbirisi Mealde yapılan izah şeklidir. Diğer bir açıklama şekline göre de âyetin bu kısmının açıklaması şöyledir: “İnsanları hakka çağırmak, ancak Allaha çağırmaktır. AUahtan başkasına davet etmek ise bâtıldır.
Bir başka izah şekline göre de bu kısmın açıklaması şöyledir: “Hakka davet etmek Allaha mahsustur. Çünkü o, tevhide davet eder. Allahtan başka varlıklar ise bâtıla davet edeler. Asılsız şeyleri kabullenmeye çağırırlar.
Ayet-i Kerime, Allahtan başkasına yalvaran ve onlardan birşeyler isteyenleri, ellerini açarak uzakta bulunan bir suyu alıp ağzına götürmek isteyen kimsenin durumuna benzetiyor ve diyor ki: “Müşriklerin, Allahı bırakıp da kendilerine yalvardıklan putlar, onların dualarına cevap veremezler. Onlara ne bir menfaat sağlayabilirler ne de bir zararı onlardan uzaklaştırabilirler. Bunların durumu, susuz bir adamın durumuna benzer ki, o adam, ellerini açarak derin bir kuyunun dibindeki suya uzatır, diliyle suyun gelmesi için çağırır, elleriyle ona işaret eder. Fakat su, kendiliğinden yükselip onun ağzından içeri girmez. Allahı inkâr edenlerin duası, sapıklıktan başka birşey değildir. [9][24]
15- Göklerde ve yerde olanlar, ister istemez Allaha secde ederler. Gölgeleri de sabah akşam Allaha boyun eğer.
Göklerde bulunan Melekler ve benzeri varlıklar, Allaha, isteyerek secde ederler. Yeryüzündeki müminler de Allaha, isteyerek secde ederler. Kâfirler ise, sıkışınca istemeseler de Allaha boyun eğerler. Hatta bütün bunların gölgeleri bile sabah ve akşam, Allaha secde ederler.
Allah teala bu âyet-i Kerimede, yüceliğini ve kahredici bir güce sahibolduğunu beyan etmektedir. Herşey, Allahm hükümranlığı ve kontrolü altındadır, bütün yaratıklar ister istemez sonunda ona boyun eğmek ve onun önünde secdeye kapanmak zorundadırlar.
Bu konuda başka bir âyet-i Kerimede de şöyle buyuruluyor: “Onlar, Allahm yarattığı eşyanın gölgelerinin, Allaha boyun eğip secde ederek, sağa sola vurmasını görmezler[10][25]