sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA RAD SURESİ 1. VE 5. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA RAD SURESİ 1. VE 5. AYETLER
05.07.2025
6
A+
A-

RA’D SURESİ

 

Ra’d Sûresi kırk üç âyettir. Mekkede mi yoksa Medinede mi nazil olduğu hususunda çeşitli rivayetler vardır. Bazı âyetlerinin Mekkede diğer bir kısım âyetlerinin de Medinede nazil olduğu rivayet edilmektedir.

Bu Sûre-i Celile, daha ziyadet inanç mevzuunu işlemekte, Allah tealanın bir olduğu inancını telkin etmektedir. Mevcudatı yoktan var eden Allah tealanın, varlık, birlik ve kudretine delil olarak ta bütün kâinatı takdim bütün bu mevcudatı meydana getirne tek bir yaratıcı olduğunu beyan etmektedir.

Direksiz olarak yaratılmış gökler, Allanın takdir edeceği bir güne kadar, tayin edildiği şekilde hareketine devam eden güneş, ay, birbirini takibeden gece ve gündüz, göklere doğru yükselen muhteşem dağlar, durup dinlenmeden akışına devam eden nehirler, çeşitli meyve bahçeleri, ekinler, çeşitli tatlardaki yiyecekler, insanı korku ve ümide sevkeden gök gürültüsü ve şimşek, cenab-ı Hakkı teşbih eden yıldırım, rahmet yüklü bulutlar vb. bütün eşya ve olaylar, Allah tealanın birliğine ve sonsuz kudretine delil olarak gösterilmektedir.

Bu sûre-i Celilede, gök gürültüsünün, Allahı teşbih ettiği ifade edilmekte ve “Gök gürültüsü Allahı hamd ile teşbih eder…[1][1] bu vurulmaktadır. Ayet-i Kerimede, “Gök gürültüsü” anlamına gelen “Ra’d” kelimesi geçmekte Sûre-i Celile de “Ra’d” ismini buradan almaktadır.

Sûre-i Celilede, Allanın’ ilminin herşeyi kuşattığı ifade edilmekte, bir dişinin karnında taşıdığı şeyin ne olduğunu, yine rahimlerde artan ve eksilen şeyin de ne olduğunu, Allah tealanın, ilm-i Ezelîsi ile bilmekte olduğu ifade edilmektedir.

Sûre-i Celilede, kâinatta cereyan eden bütün bu olaylara ibret nazarıyla bakılması öğütlenmekte ve insan idrakini, bütün bu olaylara hakim olan yüce yaratıcının varlığını kabule yaklaştırmakta ve insanı imana götüren yollan aydınlatmaktadır.

İşte bu aydınlığın parıltıları olan yüce âyetlerin teker teker izahı…[2][2]

 

Rahman ve Rahim olan Allahın adıvla.

 

1- Elif, Lâm, Mîm, Râ. bunlar, kitabın âyetleridir. Ey Muhammed, rabbinden sana indirilen Kıır’an haktır. Fakat insanların çoğu iman etmezler.

Ey Muhammed, bunlar, sana indirdiğimiz Kur’anın âyetleridir. Sana, rabbin tarafından indirilen bu Kur’an haktır. O halde sen, bunun hükümleriyle amel et ve buna sımsıkı sarıl. Fakat ne yazık ki insanların çoğu, bu Kur’ana iman etmezler. İnkârın bataklığına saplanıp kalırlar.

Elif, Lâm, Mîm, Râ. ve benzeri Hurufu mukatta’a hakkında Bakara Suresi ve diğer Surelerin başında yeteri kadar açıklama yapılmıştır. Ancak Taberi, diğer Surelerin başında geçen, Elif, Lâm, Râ, harflerine ilaveten burada Mim, harfinin de zikredilmesi sebebiyle, Abdullah b.Abbas’dan bu harflerin mânâsı hakkında şu rivayeti nakletmiştir. “Elif, Lâm, Mim, Râ’nın mânâsı: “Ben, Allahım görürüm.” demektir. [3][3]

 

2- Gökleri, gördüğünüz bir direk olmadan yükselten, sonra arşa hakim olan, belli bir zaman kadar hareket eden güneşi ve ay’ı hizmetinize âmâde kılan, Allahtır. Göklerde ve yerde ne varsa hepsini o idare eder. Rabbinizin huzuruna kesinlikle çıkacağınızı bilmeniz için Allah, âyetleri açıklıyor.

Yedi göğü direksiz olarak yükselten Allahtır. Sizler de göklerin direksiz olduğunu ve Allahın, o gökleri yeryüzü için âdeta bir tavan gibi yaptığını görmektesiniz. Allah,” arşa”hakim olandır. Güneşi ve ay’ı emrine boyun eğdirmiştir. Onlar, dünyanın sonu gelinceye kadar, yaratılanların menfaatlan için yörüngelerinde hareket etmeye devam edeceklerdir. Bütün işleri düzene koyan ancak Allahtır. O, âyetlerini size açıklar ki, rabbinizin huzuruna çıkacağınızı kesinlikle bilmiş olasınız. Onun vaad ve tehditlerinin gerçekliğine iman edesiniz.

Ayet-i Kerimede “Allah, arşa hakim olandır.” diye tercüme edilen İstiva ve arş” kelimelerinin daha geniş izahı için, A’raf Suresinin elli dördüncü âyetinin izahına bakılabilir. [4][4]

 

3- Yeryüzünü döşeyen, orada sabit dağlar ve ırmaklar yaratan ve her türlü mahsulden çift çift yetiştiren AllahUr. O, geceyle gündüzü perdeler. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir kavim için nice deliller vardır.

Yeryüzünü enine boyuna döşeyen, onun sarsılmasını önlemek için sabit dağlar yaratan, orada yaşayan canlılar için akar sular var eden Allahür. O, yeryüzündeki hertürlü mahsulü, siyah-beyaz, Tatİı:acı, erkek-dişi şeklinde çift çift yaratan o’dur. Gecenin karanlığı ile gündüzü, gündüzün ışığı ile de geceyi örter. Şüphesiz ki, Allahın yarattığı bu şeylerde, düşünüp ibret alan bir topluluk için, Allahın kuvvet ve kudretini gösteren alâmet ve deliller vardır. [5][5]

 

4- Yeryüzünde birbirine komşu birçok toprak parçaları, uzum bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurma ağaçları vardır. Onlar, aynı su ile sulanırlar. Bununla beraber biz onların mahsullerini birbirinden üstün kılarız. Şüphesiz ki bunda, aklını kullanan bir kavim için nice ibretter vardır.

Yeryüzünde birbirine komşu nice topraklar vardır ki, birbirlerinden farklıdır. Bazıları verimli bazıları çoraktır. Bazılarının rengi kırmızı, bazılarının ki boz, diğerleri karadır. Bazıları dağlık diğerleri ovadır. Bazıları kumsal, diğerleri balçıktır. Bütün bunlar, kendilerini farklı şekilde meydana getiren büyük bir kudret sahibinin bulunduğunu gösterir.

Yine yeryüzünde çeşitli üzüm bağlan, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalar vardır. Bunlar, aynı su ile sulandıkları halde, kendilerinden meydana gelen mahsullerin, tatlan, kokuları, renkleri ve şekilleri birbirinden farklıdır. Bu farlılıklar da yine yaratıcının yüceliğini göstermektedir. Şüphesiz ki bütün bunlarda, aklını kullanan bir topluluk için bir delil ve ibret vardır.

Bu hususta diğer âyet-i Kerimelerde de şöyle buyurulmaktadır: “Sonra ben’, o inkâr edenleri azabımla yakaladım. Yaptıklarını reddederek cezalandırmam nasilmış bir bak.” “Allanın, gökten su indirdiğini görmedin mi? Biz onunla değişik renklerde meyveler çıkarmışızdir. Dağlardan da beyaz, kırmızı, simsiyah ve türlü renkte tabakalar yaratmışızdır.” [6][6]

 

5- Ey Peygamber, eğer şaşacağın bişey varsa, aslında şaşılacak şey, onların: “Öldükten ve toprak olduktan sonra mı, biz mi yeniden yaratılacağız?” demeleridir. İşte onlar, rablcrini inkâr edenlerdir. İşte onlar, boyunlarına zincirler vurulanlardır.’ İşte onlar, cehennemliklerdir. Orada devamlı kalacaklardır.

Ey Muhammed, eğer sen, herhangi bir zarar veya menfaat veremeyecek olan bir takım şeylere tapan müşriklere şaşıyorsan, bil ki daha çok şaşılacak şey, onların şu sözleridir. “Öldükten ve toprak olduktan sonra mı? Biz mi yeniden yaratılacağız?”

İşte öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden bu insanlar, rablerinin kudretini inkâr eden kimselerdir, kıyamet günü boyunlarına demir bukağılar takılacak olanlar da işte bunlardır.” Bunlar, cehennemliklerdir. Orada ebedi olarak kalacaklardır. Ne ölüp kurtulacaklar ne de cehennemden çıkarılacaklardır.

Öldükten sonra dirilmenin imkânsız olduğunu iddia eden gafillerin gafletine işaret eden bir âyet-i Kerimede de şöyle Duyuruluyor: “Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmada hiçbir güçlük çekmeyen Allahın, ölüleri tekrar diriltmeye kadir olduğunu görmüyorlar mı? Evet, elbette o, herşeye kadirdir. [7][7]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.