TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA İBRAHİM SURESİ 6. VE 10. AYETLER

6- Hani bir zaman Musa kavmine şöyle demişti: “Allahın sizlere verdiği nimeti hatırlayın. Allah, bir zamanlar size, en kötü işkenceler yapan, oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı sağ bırakan Firavun ailesinden sizi kurtarmıştı. Bütün bunlarda, sizin için, rabbinizden büyük bir imtihan vardır.
Hz.Musa, kavminden, Allahın, kendilerine vermiş olduğu nimetleri hatırlamalarını istiyor böyece hakka yönelip imanda karar kılmalarını talep ediyor. Zira rableri onları, Firavunun en kötü işkencelerinden kurtarmış ve Hz.Musa vasıtasıyla onları insanca yaşamaya kavuşturmuştu. Ne yazık ki İsrailoğullannm şımarık olanları bütün bu nimetleri unutmuş ve zaman zaman inkâra ve sapıklığa düşmüşlerdir. [1][9]
7- Yine bir zaman rabbiniz size şunu bildirmişti: “Yemin olsun ki, şükrederseniz size olan nimetlerimi mutlaka artırırım. Şayet nankörlük ederseniz şüphesiz ki azabım çok şiddetlidir.”
Yine bir zaman Musa, kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim, hatırlayın, hani bir zaman rabbiniz size şunu bildirmişti; “Yemin olsun ki sizi Firavundan kurtarmam gibi nimetlerime karşılık şükreder ve bana itaatta bulunursanız size olan nimetlerimi mutlaka artırırım. Şayet bu nimetlerime karşı nankörlük eder ve bana itaatta bulunmazsanız, iyi bilin ki bejüm azabım pek çetindir. Firavunun ve benzerlerinin azabına benzemez. [2][10]
8- Musa şöyle demişti: “Sizler ve yeryüzündeki bütün insanlar, Allahın nimetlerine nankörlük etseniz, Allaha hiçbir zarar veremezsiniz. Çünkü Allah, hiçbirşeye muhtaç değildir. Övülmeye layıktır.
Hz.Musa, kavmini uyararak, sözlerine şöyle devam etmiştir. Allahın nimetlerine karşı şükretmeniz, sizin menfaatinizedir. Şayet bu nimetlerin şükrünü yerine getirmeyip nankörlük edecek olursanız Allaha hiçbir zazar veremezsiniz. Zira Allahın hiçbirşeye ihtiyacı yoktur ve çokça övülendir.
Peygamber efendimiz, Allah tealanm, bir Hadis-i Kudside, herhangi birşeye ihtiyacı olmadığı hususunda şöyle buyurduğunu beyan ediyor:
“Allah teala şöyle buyuruyor: “Ey kullarım, şayet sizin geçmişleriniz, gelecekleriniz, insanlarınız ve cinleriniz, içinizden en muttaki adamın kalbine sahip olsalar da bu benim mülkümden hiçbirşeyi artırmaz. Ey kullarım, şayet sizin geçmişleriniz, gelecekleriniz, insanlarınız ve cinleriniz, içinizden en kötü adamın kalbine sahip olsalar da bu benim mülkümden birşey eksiltmez. Ey kullarım, şayet sizin geçmişleriniz, gelecekleriniz, insanlarınız ve cinleriniz bir yerde durup benden istekte bulunmuş olsalar ben de herkese istediğini versem, bu benim nezdimde bulunan şeylerden, ancak denize batırılan bir iğnenin, deniz suyundan eksilttiği kadar bir miktar eksilmiş olabilir. [3][11]
9- Sizden önce gelen Nuh, Ad ve Scmud kavimlerinin ve onlardan sonra gelip, sayılarını Allahtan başkasının bilmediği diğer milletlerin haberleri size ulaşmadı mı? Peygamberler onlara apaçık delillerler geldiler. Fakat onlar, ellerini ağızlarına götürerek şöyle dediler; “Biz, sizin getirdiklerinize înartmıyoruz. Bizi davet ettiğiniz şeyden de şüphe ve kaygı içindeyiz.”
Taberi, bu âyet-i Kerimede geçen ifadelerin de, Hz.Musanın, kavmine söylediği sözlerden olduğunu zikretmiştir. Buna göre Hz.Musa, geçmiş kavimlerin, hak yoldan sapmaları sebebiyle başlanna gelen felaketlere dikkati çekerek kavmini tevhid inancına davet etmiş ve onların durumuna düşmemeleri için kendilerini uyarmıştır.
îbn-i Kesir ise bu âyette geçen ifadelerin, Hz.Musanın sözlerine dahil olmadığını, doğrudan Ümmet-i Muhammede hitabettiğini söylemiştir.
Ayet-i Kerimede: “Kâfirlerin, ellerini ağızlarına götürerek, inkarcılıklarını ilan ettikleri zikredilmektedir.” Bu âyette geçen “Ellerin, ağızların götürülmesi” ifadesinden neyin kastedildiği hakkında çeşitli izahlar yapılmıştır.
Bazılarına göre, kâfirler, ellerim kendi ağızlarına götürerek, Peygamberlerin susmalarını ve konu şm amal an m işaret etmişlerdir.
Bazılarına göre, kâfirler, ellerini kendi ağızlarına götürerek, Peygamberlerin susmalarını ve konuşmamalarını işaret etmişlerdir.
Yine bazılarına göre de: Kâfirler, ellerini kendi ağızlarına götürerek, . Peygamberlere cevap vermek istemediklerini işaret etmişlerdir.
Diğer bazılarına göre de kâfirler, Peygamberlerin sözlerini duyunca, öfkelerinden, ellerini ağızlarına götürerek ellerini ısırmışlardır. Taberi de bu görüşü tercih etmektedir.
Bazılarına göre ise: Kâfirler, Peygamberleri, dilleriyle yalanlamışlardır. [4][12]
10- Peygamberler de:. “Gökleri ve yeri yaratan AHahtan hiç şüphe edilir mi? Halbuki o, sizi günahlarınızdan bir kısmını affetmeye ve sizi, belirli bir zamana kadar ertelemeye davet ediyor.” dedi. Kavimleri de Peygamberlerine şöyle dediler: “Siz de bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz. Davet ettiğiniz şeylerle bizi, atalarımızın taptıklarından uzaklaştırmak istiyorsunuz. Bize apaçık bir delil getirin.”
Allaha iman etmeye davet edildikleri halde, Peygamberlerin davetlerini yalanlayan kavimlere, Peygamberleri şöyle demişlerdir: “Hiç, gökleri ve yeri yaratan Allanın varlığından ve ibadete sadece onun layık oluşundan şüphe edilir mi? Halbuki Allah sizleri, kendisinin birliğini kabul etmeye ve böylece günahlarınızın bir kısmım affetmeye ve belli bir vakte kadar güzel bir hayat sürmeye davet ediyor.” O müşrikler ise şu cevabı vermişlerdir: “Siz de ancak bizim gibi birer beşersiniz. Sizler bizi, atalarımızın taptıklarından engellemek istiyorsunuz. Bizlere, söylediklerinizin doğru olduğunu gösteren apaçık bir delil getirin.” [5][13]