TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA HUD SURESİ 46. VE 50. AYETLER

- Allah şöyle dedi: “Ey Nuh, o senin ailenden değildir. Çünkü o, iyi olmayan bir amel sahibidir. O halde bilmediğin bir şeyi benden isteme. Cahillerden ol mayasın diye sana öğüt veriyorum”.
Ey Nuh, boğulan oğlun, kurtarılmasını vaadettiğim ailenden değildir. Zira o, salih olmayan bir amel işlemiştir. Ve böylece senin ehlin olmaktan çıkmıştır. Oğlunu niçin helak ettiğimi sana bildirmiş oldum. Artık bundan sonra bilmediğin bir şeyi benden isteme. Cahillerden olmamanı sana öğütlüyorum.
Müfessirler bu âyet-i kerimeyi farklı şekillerde izah etmişlerdir: Bir kısmına göre bu âyetin izahı şöyledir: “Ey Nuh, bu senin oğlun değildir. Zira onun sana isyan etmesi, onu, senin oğlun olmaktan çıkarmıştır. Çünkü yaptığı, salih olmayan bir ameldir”.
Bazılarına göre ise, bunun mânâsı: “Ey Nuh bu, senin ailenin, kurtarılması vaadedilen fertlerinden değildir. Çünkü onun bütün yaptıkları, salih olmayan ameldir. Yani, onun bizzat kendisi bile salih olmayan bir amel’e dönüşmüştür” demektir.
Bazı müfessirler ise bu âyeti şöyle izah etmişlerdir: “Ey Nuh, helak olan bu oğlun, kurtarılması vaadedilen aile fertlerinden değildir. O halde senin bu sorun, salih bir amel değildir. Zira sen, daha Önce kâfirlere, yeryüzünü yurt yapmamayı istemiştin. O da kâfirlerin birisiydi ve bu sebeple de boğulup gidenlerden oldu”[1][54]
47- Nuh dedi ki: “Ey rabbim, bundan sonra, gerçek yüzünü bilmediğim bir şeyi senden istemekten sana sığınırım. Eğer beni affetmez, rahmetinle esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum”.
Nuh, oğlunun kurtarılmam asının sebebini sormakla hata ettiğini anlayınca, rabbine yalvararak: “Ey rabbim, bundan sonra gerçek yüzünü bilmediğim bir şeyi sana sormaktan sana sığınırım. Eğer sen beni bu hatamdan dolayı bağışlamaz ve beni rahmetinle esirgemezsen, şüphesiz ki ben, hüsrana uğrayanlardan olurum” dedi. [2][55]
48- Nuh’a şöyle denildi: “Ey Nuh, bizden sana ve seninle birlikte olan ümmetlere verilen emniyet ve bereketler içinde in. Birtakım toplulukları da bir müddet dünyada yaşatacağız. Sonra onları, katımızdan, can yakıcı bir azap yakalayacaktır”.
Allah Nuh’a: “Gemiden yeryüzüne tarafımızdan bir güven içinde, sana ve senin zürriyetinden sonra gelecek ümmetlere verilecek olan bereketlerle in. Bir kısım ümmetleri de ecelleri gelinceye kadar rızıklandiracağız. Sonra onlara, tarafımızdan can yakıcı bir azap dokunacaktır. İşte onlar, cehennemlik olanlardır dedir.”
Nuh aleyhisselam, tufandan sonra yeryüzüne inerken orada yiyecek, içecek ve barınacak gibi zaruri ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağı hususunda endişe içindeydi. İşte bunun üzerine Allah teala ona: “Gemiden yeryüzüne tarafımızdan bir güven içende, sana ve senin zürriyetinden gelecek olan ümmetlere verilecek olan bereket ve nimetlerle in. Orada bu nimetler sana verilecektir. Bu hususta endişen olmasın” diye teminat verdi.
Ayrıca âyet-i kerime, Nuh aleyhisselamin yeryüzüne inmesinden sonra da inasnlar içerisinden, yine inkarcıların çıkacağını ve onların da azaba uğratılacaklarını beyan etmektedir. [3][56]
49- Ey Muhammet!, sana vahyettiğimiz bu kıssa, gayb habcrlcrindendir. Bundan önce sen de mîlletin de bunu bilmiyordunuz. Sabret. Şüphesiz ki, hayırlı sonuç, Allah’tan korkanlarındır.
Allah teala bu âyet-i kerimede Nuh aleyhisselamın kıssasının, Resûlullah ve kavmi tarafnidan bilinmeyen ve ancak Allanın, Peygamberlerine vahy etmesiyle bildirilen bir gayb haberi olduğunu beyan etmekte, böylece Kur’anın hak bir kitap, Resûlullahın da gerçek bir Peygamber olduğunu ortaya koymaktadır. Âyet-i kerimenin son bölümünde ise, Resulullaha, kavminin müşriklerinin yaptıklarına karşı sabretmesi emredümekte ve güzel neticelerin, Allahtan korkanlara ait olduğu beyan edilmektedir. [4][57]
50- Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u Peygamber olarak gönderdik. Hûd onlara dedi ki: “Ey kavmim, Allaha ibadet edin. sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Allahin ortaklan olduğu yolundaki iddialarınızla, iftiracılardan başka birşey değilsiniz,
Nuh aleyhisselamın kıssası bittikten sonra Hud aleyhisselamın da, kavmiyle olan kıssası az ve öz olarak bundan sonra gelen âyetlerde anlatılmaktadır. Âd kavminin de, Allah tealaya ortaklar koştukları, ortak koşulan bu şeylerin de ilah olduklarını iddia ederek, Allaha karşı iftirada bulundukları zikredilmektedir. [5][58]