TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA HUD SURESİ 25. VE 30. AYETLER

25-26 Doğrusu biz, Nuh’u kavmine Peygamber olarak gönderdik. O kavmine: “Şüphesiz ben s izin için apaçık bir uyarıcıyım. Ancak Allaha ibadet edin. Ben, sizin için can yakıcı bir günün azabından korkarım.” dedi.
Allah teala bu surede çeşitli Peygamberlerin kıssalarını zikretmiştir. Birinci olarak Hz. Nuh’un, kavmi olan kıssası zikredilmiştir. Zira o, Allaha ortak koşan müşriklerin ilk ortaya çıktığı dönemde Peygamber olarak gönderilmiştir. Bu itibarla Nuh aleyhisselam kavmine: “Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım. Putları bırakıp sadece Allaha kulluk edin. Eğer bu hal üzere devam ederseniz ben sizin, şiddetli ve dehşetli olan kıyamet gününde can yakıcı bir azaba uğrayacağınızdan korkarım.” demiştir. Fakat kavmi inatçılığında ısrar etmiş, isyanlanna devam etmiş ve sonunda tufan koparak suda boğulup helak olmuşlardır. .
İşte bundan sonra gelen âyetler de bu hususu beyan etmektedir: [1][30]
27- Nuh’un kavminden ileri gelen kâfirler: “Seni ancak bizim gibi bir beşer olarak görüyoruz. İçimizden sana, basit görüşlü en adî kimselerden başkasının tâbi olduğunu görmüyoruz. Sizin bizden bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Bilakis yalancı olduğunuzu sanıyoruz.” dediler.
Nuhun kavminden ileri gelen ve Nuh’un Peygamberliğini inkâr eden kimseler, onun davetine karşılık şöyle dediler: “Sen de yaratılış, şekil ve cins bakımından bizim gibi bir insansın. Ayrıca sana, aramızda, gördüğümüz kadarıyla kavmin ileri gelenleri ve eşrafı değil, beyinsizlerinin ve ayak takımlarının uyduğunu görüyoruz. Senin bizden üstün olarak herhangi bir meziyet ve şerefinin olduğunu görmüyoruz ki sana tâbi olalım. Bilakis ey Nuh, biz seni ve sana tabi ol nları» senin Peygamber olduğunu iddia etmenizde yalancılar olarak görifroruz.”
Evet, kâfirlerin, Hz.Nuh ve ona iman edenlere itirazları bu şekilde olmuştur. Bu da onların cahilliklerini ve beyinsizliklerini gösterir. Zira, gerçeğe uyanların, zayıF kimsel&rden olması gerçeği gerçeklikten çıkarmaz. Ona kim tabi olursa olsun o gerçektir. Bilakis ona tâbi olanlar aslında yüce kişiler ve ona uymayan kimseler de rezillerdir.
Şurası da bir gerçektir ki, hakka başlangıçta genellikle zayıf kimseler tabi olmuş, ileri gelenler ise gururlarından dolayı ona karşı çıkmışlardır. Bu hususta Allah teala şöyle buyuruyor: “Bilakis onlar: “Biz atalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de onların izinde doğru yolda gidiyoruz.” dediler.” “Böylece senden önce ne zaman bir ülkeye bir uyarıcı göndermişsek mutlaka o ülkenin ileri gelen, varlıklı, şımarık kimseleri şöyle demişlerdir: “Biz atalarımızı bir din . üzerinde bulduk. Biz de onların izlerini takibediyoruz. [2][31]
Bu gerçeği idrak eden Bizans İmparatoru Herakliyüs Hz.Muhammed (s.a.v.)i, henüz Müslüman olmayan Ebu Süfyan’dan sorarken, aralarında şu konuşma geçmiştir:
Ona insanların zayıf olanları mı yoksa ileri gelenleri mi tabi
oluyorlar?
Zayıf olanları tabi oluyor.
Ben sana, “O Peygambere, insanların ileri gelenleri mi yoksa zayıf olanları mı tâbi oluyorlar?” diye sorduğumda sen:
İnsanların zayıf olardan ona tabi oluyorlar. Dedin.
İşte böyledir. Peygamberlere insanların, önceleri genellikle zayıflan tabi oluyorlar… [3][32]
28- Nuh, kavmine şöyle dedi: “Ey kavmim, söyleyin bana, rabbim tarafından apaçık bir delilim varsa ve katından bana bir rahmet verdiyse ve bunlar da gözünüzden gizlendiyse, istemediğiniz halde size bunları zorla mı kabul ettirelim?
Nuh ise onlara şöyle dedi: “Söyleyin bana şayet bende Allah tarafından bir ilim, bir bilgi ve açıklama bulunuyor da benim sadece ona kulluk etmemi icabettin yorsa ve Allah bana, katından bir rahmet olarak Peygamberliği ve hikmeti vermişse, sizler de hakkı göremeyen körler olmuşsanız, sizleri, istemediğiniz halde İslama zorla mı sokayım? [4][33]
29- Ey kavmim, ben davetime karşılık sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim ücretim ancak Allaha aittir. Ben, iman edenleri
kovacak değilim. Çünkü onlar da rablcrinin huzuruna çıkarılacaklardır. Fakat ben sizi, cahillik yapan bir kavim görüyorum.
Nuh dedi ki: Ey kavmim, ben, öğütlerime karşılık sizden bir ücret istemiyorum ki bundan dolayı beni suçlamaya yol bulaşınız. Tebliğime karşılık benim sevabm ancak Allaha aittir. Onun sevabını bana ancak o verecektir. Ben, Allaha iman edenleri kovup uzaklaştıracak değilim. Onlar da Allanın huzuruna varacak, Allah onlara şeref ve soylarından değil salih amellerinden soracaktır. Ancak ben sizleri cahil bir topluluk olarak görüyorum. Cehaletinizden dolayı benden, müminleri kovmamı istiyorsunuz.
Bu âyet-i Kerime’den anlaşılıyor ki: Nuhun kavminin ileri gelenlerinin, Nuhtan, kendisine iman eden zayıflan kovduğu takdirde ona iman edeceklerini teklif etmişler Nuh da onlara, kendisine iman edenleri kovmayacağını bildirmiştir.”
Nitekim Hz.Muhammed (s.a.v.) e de böyle bir teklif yapılmış ve bunun üzerine Allah teala şu âyet-i Kerimeyi indirmiştir. “Sırf Allahın.nzasını dileyerek sabah akşam rablerine dua edenleri huzurundan kovma. Onların hesabından sen sorumlu değilsin. Onlar da senin hesabından sorumlu değiller ki, onlan kovasın da zalimlerden olasın,” [5][34]
30- Ey kavmim, Allaha iman edenleri kovarsam Allaha karşı bana kim yardım edebilir? Hiç düşünmez misiniz?
Nuh Peygamber devamla dedi ki: “Ey kavmim, Allahı birleyen müminleri kovacak olursam Allah da bunun için beni cezalandıracak olursa buna sizden kim engel olabilir? Konuştuğunuz laflann mânâsını düşünüp hata ettiğinizi anlamıyor musunuz? [6][35]