TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA HİCR SURESİ 21. VE 25. AYETLER

21- Herşcyin hazinesi bizim katımızdadır. Biz onlardan ancak belli ölçülerde veririz.
Allah teala bu âyet-i Kerimede, herşeyin sahibi olduğunu, herşeyin kendisi için kolay olduğunu ve herşeyin hazinesinin bizzat kendi katında bulunduğunu ve bu eşyaları, hikmetinin icabettirdiği şekilde kullarına belli bir miktarda gönderdiğini beyan etmektedir. Allanın, kullarına bu nimetlerinden vermesi, sadece onun bir lütfudur. Allah, kullan için herhangi birşey yapmak mecburiyetinde değildir. O halde kullar bu lütuflan bilmeli ve lütufkâr olan rabîerine karşı nimetlerinin şükrünü eda etmelidirler. [1][30]
22- Biz, rüzgârları, aşılayıcı olarak gönderdik. Gökten su indirdik. Onunla sizleri suladık. Yoksa siz onu birik ti re m ezdiniz.
Ayet-i Kerimede ifade edilen, rüzgârların aşilayıcılığı hususu, özellikle günümüzde botanik ilminin elde ettiği sonuçlarla daha’ iyi anlaşılır olmuştur. Zira artık bilinmektedir ki, bitkilerde ve meyvelerde döllenme, rüzgârın tesiriyle meydana gelmektedir. Erkek organlarda bulunan toz zerrecikleri halindeki tohumlar, rüzgârın tesiriyle uçuşarak dişi organlara konuyor ve döllenme meydana geliyor. Bu hadise Cenab-ı Hakkın takdiri ve emriyle öyle düzenli ve planlı bir şekilde oluyor ki, erkek organdan kalkan tohum, dişi organa konuyor. Eğer bu olay bir1 .takdirle ve bir ölçü dahilinde olmasaydı, yani rüzgâr, zamanında ve belli bir Ölçüde esmeseydi felaketler meydana gelebilir, tohumların, yerlerine konması değir ağaçlar bile kökünden sökülüp yerle bir olabilirdi. Demek oluyor ki Allah tealanın takdiriyle olaya bir ölçü hakimdir.
Ayet-i Kerimede işaret edilen bir diğer husus ta, yağmurun yağması hususudur. Yine bilindiği gibi bulutlar da rüzgârın tesiriyle yer değiştirerek doyum noktasına ulaşacakları yerlere geliyorlar ve yağmur yağıyor. Yağan bu yağmurdan meydana gelen sular, toprak tarafından emiliyor ve depolanıyor. Ve oradan belli bir ölçüde akarak toprak üstüne çıkıyor ve bundan bütün canlı varlıklar istifade ediyor. İşte bütün bu olayları programlayıp tertipleyen ilâhi iradedir. Herşey Allah tealanın takdiriyle meydana gelmektedir. Artık onun bu gibi tükenmez nimetlerine şükretmek, kulun en başta gelen vazifderindendir. [2][31]
23- Şüphesiz ki dirilten de öldüren de biziz. Herşey yok olduktan sonra baki kalan da biziz.
Şüphesiz ki yumurta, tohum ve benzeri cansız şeylere hayat veren biziz. Bütün canlıları da, kendileri için takdir edilen vadeleri geldiğinde öldüren de biziz. Herşey yok olup gittiken sonra geride kalacak olan da sadece biziz.
Bu hususta başka âyet-i Kerimelerde de şöyle buyurulmaktadır: “Şüphesiz ki güldüren de ağlatan da o’dur.” “Öldüren de dirilten de o’du. [3][32]Yeryüzünde bulunan herşey fanidir. Baki olan sadece, azamet ve ikram sahibi rabbindir. [4][33]O, herşeyden Önce vardı. Herşey yok olduktan sonra kalacak o’dur. Varlığı apaçıktır. Zatı gizlidir. O, her şeyi bilendir. [5][34]
24- Şüphesiz ki biz, sizden önce gelenleri de, sîzden sonra gelenleri de biliriz.
Bu âyet-i Kerimeyi müfessirler §u şekillerde izah etmişlerdir:
“Şüphesiz ki biz, sizden önce yaratılmış olup ölenleri de şu anda diri oianlan da ve bundan sonra yaratılacak olardan da biliriz.” Veya:
“Şüphesiz ki biz, ölenleri de diri kalanları da biliriz.” Yahut
“Şüphesiz ki biz, geçmiş ümmetleri de, sonradan gelen Muhammed ümmetini de biliriz.” Ya da:
“Şüphesiz ki biz, sizden, ölüp âhirete intikal etmiş olanları da sizden sonra babalarının sulbünde ve analarının rahminde olacak oianlan da biliriz.” Yahut:
“Şüphesiz ki biz, namazada ön safta oianlan da ve belli sebeplerden dolayı arka saflarda duranlan da biliriz.” [6][35]
25- Şüphesiz rabbin, onları, kıyamette bir araya toplayacaktır. O, hüküm ve hikmet sahibidir, herşeyi çok iyi bilendir.
Şüphesiz ki rabbin, Önce geçenleri de sonradan gelecek oianlan da, namazda Önde duranlan da, arka saflarda kalanlan da, kıyamet gününde, hesaba çekmek ve yaptıklarının karşılığını vermek üzere bir araya toplayacaktır. Şüphesiz ki rabbin, yaptiklannda hikmet sahibidir. Yarattık]annın amellerini çok iyi bilendir. [7][36]