SENİN HİCRETİN NEREYE! 2

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd; Alemleri yoktan var eden,  Rahman ve Rahim, Din günün sahibi, kendisinden başka bir ilah bulunmayan, yarattıklarını rızıklandıran, yegâne Hakimiyetin sahibi olan Allah (c.c)’ya mahsustur.

Salat ve Selam;  Alemlere rahmet olarak gönderilen, kendisine itaat edilmedikçe kurtuluşun asla mümkün olmayacağı, Allah (c.c)’ın dininden asla taviz vermeyen, , müminlere karşı şefkatli, kâfirlere karşı ise şiddetli olan Rasulullah(sav)’a, aline, ashabına ve onun izinden giden müminlerin üzerine olsun inşaAllah.

Şüphesiz ki İman eden kimse , imani ve ameli bir ayrışmayla cahiliyeden kopmakta, aklı, imanı, tasavvuru ve hayatı vahiyle inşa olan Müslüman şahsiyet haline gelmektedir. İşte böylece iman eden ve iman ettiği değerleri hayata taşıyan Müslüman şahsiyet,  iman ve amelleriyle cahiliye toplumuna bireysel planda örneklik oluşturmak ve vahye şahidlik yapmak sorumluluğunu da yerine getirmiş olmaktadır.

Geçen ayki yazımızda manevi hicretin ilk aşaması olan kalbi arınmadan bahsetmiştik bu ay ki yazımızda da hicretin diğer aşamalarına değinmeye çalışacağız inşaAllah

Hicretin ikinci aşamasına baktığımızda bu da Tevhidin gerektirdiği şekilde salih amellere hicrettir.
Şirkten Tevhide hicretle iman edenler, iman ettikleri değerleri hayata taşımak suretiyle cahiliye amellerini terk etmekle sâlih amellere hicret etmeye ve böylece Kur’an ahlakıyla ahlaklanarak vahye şahidlik yapmaya ve bunun gereği olarak aynısını da insanlara taşımaya çalışmaktır. Bu anlamda hicret, iman-amel bütünlüğü içinde hayatı vahiyle inşa etmektir. Bireysel ve toplumsal hayatın pratiğinde vahyi sosyalleştirmek, cahiliye hayatından İslami tevhidi hayata hicret etmektir. Yani iman edip söylediklerini önce kendi hayatında yaşayarak tutarlı olmaktır.

Allah(c.c) ayetinde bizlere şöyle buyurmaktadır :
Ümmiler arasından kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, onları arındıran, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen Allah’tır: Halbuki onlar daha önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler.[Cuma 2]

Rasulullah (sav) , dünya tarihinde en büyük ve en kalıcı inkılabı yaparken, önce bağlı bulunduğu putperest Arapların cahiliyyet devrine ait bütün kötü âdetlerini yıkmak ve Tevhid İnancı’nin nuruyla onları aydınlatmakla işe başladı. Koyu cehalet içinde şekillenip ilâhi nizamın dışında bir ömür tüketen o insanları eğitip medenî düzeye getirmekteydi .Bakıldığında Peygamberin görevlerinden birisi de ümmetini tezkiye etmek olup insanları arındırıp tertemiz hale getirmekti. Onları küfürden, şirkten, nifaktan, cahiliyeden arındırmak ve o insanları Allah’ın istediği en güzel insan tipine ulaştırmaktı.  Peygamber onlara Allah’ın(cc) âyetlerinin hadiselerle nasıl bütünleştirileceğini, âyetlerin pratiğe nasıl indirgeneceğini öğretiyordu.

Halbuki onlar, daha önceleri kendilerine böyle bir elçi gelmeden önce apaçık bir sapıklık içindelerdi. Buna mümin kadınlar üzerinden örnek verecek olursak; Nur suresindeki “Kadınlar başörtülerini yakalarının üzerinden iyice bağlasınlar…” (Nur 31]  ayeti inince, onların erkekleri bu ayetleri okuyarak eve döndüler.

Rasulullah(sav) şöyle buyuruyor:

“Bu erkekler eşlerine, kızlarına, kız kardeşlerine ve hısımlarına bu âyetleri okudular. Bu kadınlardan her biri etek kumaşlarından, Allah`ın kitabını tasdik ve ona iman ederek başörtüsü hazırladılar.Ertesi sabah, Hz. Peygamber`in arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular. Sanki onların başları üstünde kargalar vardı.” (Buharî-Tefsîru Sûre-29/12,Ebu Davud-Libas:29]

SubhanAllah…

Teslimiyetin nasıl olması gerektiğini amellerde bizlere gösteren Allah’ın (c.c) kitabını tastik edenler ve o  ayetleri defalarca okuyan bizler böyle teslim olabildik mi?  Yoksa teslimiyetler sadece dillerde mi kaldı?

Halbuki, gerçek manada cahiliyeden Hakka hicret, ancak cahiliyeyi bütün versiyonlarıyla ve bütün unsurlarıyla reddedip, vahye teslim olmakla ve bunu gereğince başta akidevi ve ahlaki olmak üzere bütün cahiliye kirliliklerinden hicret etmeyi, uzaklaşmayı, arınmayı gerçekleştirmekle ve bu hicrete hayat boyu süreklilik kazandırmakla mümkündür ki  bunu teslim olmuş kimselerde görmekteyiz.

Üçüncü aşama olan hicret de yapısal hicrettir.

İnsanlık için hayırlı, adil, dengeli ve örnek bir ümmetin oluşumu olup “Emri bil Maruf-Nehyi anil Münker” sorumluluğunu yerine getirecek, vahyin bu manada şahidliğini yaparak insanlığa örnek model olacak Kur’an toplumunu inşa etmektir.

Bu bilinci taşıyan mü’min inanmaktadır ki; imtihan sebebiyle dünyaya doğuyor ve az bir geçimlikten ibaret olan kısacık ömrünü, dünyanın süsüne kapılmadan, ahiret ve hesap bilincini kaybetmeden, Allah’ın yaratış gayesine ve koyduğu hudutlara riayetle ve tevhidi istikameti koruyarak tamamlamak suretiyle, ahiret yurduna, arınarak ve vahye şahidlikle devam ederek kalbi bir hicret gerçekleştirmesidir.

Rasulullah(sav); Kur’an’dan beşeri sistemlere, cahili değerlere hicret edenleri, Kur’anı terk edip topuklarının üzerinde geri dönenleri Allah’a şöyle şikâyet edeceği bildirilmiştir:

“Rabbim, gerçekten benim kavmim, bu Kur’an’ı terk edilmiş (mehcur) olarak bıraktı.”[Furkan 30]

 “El-mehcur” sözcüğü, `terk edilmiş, kendisinden ayrılmış, uzaklaşılmış` anlamına gelmektedir. Hz. Peygamber’in (sav) dilinde bu söz, o günkü kavmi için olduğu kadar, daha sonraki süreçlerde Müslüman olduğunu iddia eden ve Kur’an’a mirasçı kılındıkları halde “Kur’an’ı terk edip, ondan ve ona imandan insanları engelleyen” herkesi kapsamaktadır. Kur’an’ı terketmenin en bariz sonucu, toplumların ahiret eksenli düşünceyi, tefekkürü, akletmeyi, Allah’ın kevni ayetleri üzerinde kafa yormayı tamamen terk etmiş bulunmalarıdır.

Bizlere düşen ise Allah rızasını kazanmak üzere, akıl ve irademizi kullanıp önce iman için Allah’a yönelmeli, sonra da nefsimizi kötülüklerden arındırmayı, günahlardan kaçınmayı, manevi pisliklerden uzaklaşmayı, hicret etmeyi başarmaktır. Manevi hicretin genel ilkesi; toplum içinde var olmaya devam etmek, ancak cahiliye toplumunun cahili değerlerine savrulmadan, hakka uygun yaşamaktan asla taviz vermeden, ıslah sorumluğunu yerine getirmeyi ısrarla sürdürmek, cahiliyyenin renginden bütün tonlarıyla arınıp yalnız Allah’ın(c.c) rengiyle boyanmak ve üretilmiş ipleri terk edip Allah’ın ipine sarılmakla mümkün olabilecektir.

Rabbim kendisine olan hicretimizde samimi olup ayaklarımızı sabit kılsın inşaAllah…

VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN