MÜNACAT
“BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM”
Şafağı gelmeyen upuzun gecelerim,
İçinde kayıp oldu en güzel hayallerim.
Yüreğimi ovmaktan bana bir haller oldu.
Yumuşacık yatağım taştan mı, bilmem ne?
Kıldan hafif yorganlar ağır gelir üstüme
Yastığım bir kurşun gibi başıma batar,
Bu zifiri karanlıkta hangi vicdan yatar!
Şu kocaman dünya, bana küçücük bir mapus.
Uykularım hep zehir, rüyalarım hep kâbus.
İçimdeki o çocuk karanlıktan korkuyor.
Gözlerindeki yaşlar yüreğime akıyor.
Ninnileri, masalları, hikâyeleri bitirdim.
Ah bu karanlık içinde, ben ne çok şey yitirdim.
Yan binada eğlenti, karşı cam da kahkaha!
Bir ben mi hasretim o nurdan sabaha?
Ruhları gözükmeyen birkaç milyarcık beden,
Nasıl da kaçıyorlar yıldız gibi gözümden.
İniltiler çığlıklar çok uzaktan geliyor.
Bu zulumatın içinde kimdir böyle gülüyor!
Dalgayı yarar gibi yarsam diyorum yine;
Bir inme iniyor karanlıktan beynime.
Dostlarımın özlemi içimde derin yara,
Beni bırakıp gittiler o apaydın diyara.
O eski aydınlığı, bilmem kaç kez dinledim.
O mutlu günleri andım andım inledim.
Ya Rabb! Karanlığın sabahı ne zaman olur?
Ne zaman dünyayı sonsuz bir nur doldurur?
Ya Rabb! Kavurdu âlemi şirkin ateşi!
Ne zaman doğacak Tevhidin Güneşi?
Ya Rabb, bu karanlığın sonunu bilmem ki görür müyüm?
Bilmem ki bu hasret ile böylece ölür müyüm?
Yüreğimin denizleri nasıl da kabarıyor!
Ya Rabb, aydınlık yavaş yavaş kararıyor!
Ah O nurlu günleri anıp ta hep ağlarım
Rabbim, ateşsiz külsüz yavaş yavaş yanarım.