sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

KUR’AN’I ANLAMANIN GEREKLİLİĞİ

KUR’AN’I ANLAMANIN GEREKLİLİĞİ
06.02.2021
0
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah’a (c.c.) mahsustur. Salat ve Selam Hz. Muhammed (sav), Aline, Ashabına ve bütün Mü’minlere olsun.

Kur’an’ı Kerim sure sayısı olarakta, ayet sayısı olarakta, ayetlerdeki cümle sayısı olarakta ve ayetlerdeki harf adeti olarakta aynıdır. Kur’an’ı her okuduğumuzda ne surede ne ayetlerde ne ayetlerdeki cümlelerde ve ne de ayetlerdeki harf adetleri ne azalır, ne artar. Kur’an anlam ve mana yönünden her okuduğumuzda ilmimizi artıracak yani bilgiler elde etmek, Hikmet yönüne vakıf olmak, Allah (c.c.) daha iyi bir tanıma oluşması adına bir çalışma içerisinde bulunmamız gerekmektedir. Kur’an’ı lafız yönüyle ve sadece baş gözüyle okumaktan ziyade düşünerek anlayarak okumanın faydalı bir okuma olduğunu Hz. Peygamber (sav) şu hadisinde bize bildiriyor.

Kur'an Dinle

“Ashab soruyor;

Ey Allah’ın (c.c.) Rasulu (sav), siz Kur’an’ı Kerim’i okuduğunuz zaman öyle manevi haz duyuyoruz ki, kendi kendimize okuduğumuzda bu tadı bulmıyoruz.

Allah’ın (c.c.) Rasulu (sav) şöyle cevap verdi;

Evet ben Kur’an’ı anlayarak (anlamını düşünerek) okuyorum. Siz ise zahiri ile okuyorsunuz.

Sesli Makale

Dediler ki;

Ya Rasulullah (sav) zahir ile batının (Fehmetmenin, anlamanın) farkı nedir?

Buyurdu ki;

Ben Kur’an’ı okuyorum, düşünüyorum ve Hükümlerini uyguluyorum. Halbuki siz şöyle okuyorsunuz buyurdu ve elini süratle geçirerek işaret etti.”(Ramuz El Ehadis 2/51 Ahmed Ziyauddin gümüşhanevi)

Kur’an’ın hayata yön veren, korku ve kuvvetli Kamil imana ulaştıracak lafızdan ziyade mana yönüdür. Allah (c.c.) tanıma da Müslümanlığın her geçen gün daha gelişmesi bu yöndeki fert ve toplumların çalışmasına bağlıdır.

Hz. Musa (as) ve Hızır (as) kıssasında Hz. Musa (as) karşılaştığı hadislere zahirine göre hüküm verip davranış sergiliyor. Bu sebeple Hızır (as)’ın gemiyi delmesini, çocuğu öldürmesini yıkılmak üzere olan duvarı onarmasını yadırgıyordu. Hızır (as) ise hükümleri hakikatlerine ve hiç yüzlerine bina ediyor ve şöyle diyordu;

“Gemiye gelince denizde iş yapan yoksullarındı. Ben onu kusurlu yapmak istedim ki onların arkasından her sağlam gemiyi zorla alan bir hükümdar vardı. Çocuğa gelince onun arası da babası da iman etmiş kimselerdi. Bunun için onları bir azgınlık ve kafirliğin bürünmesinden endişe ettik de dedik ki bunun yerine rableri kendilerine temizledikçe daha hayırlı ve merhamete daha yakınını versin. Duvara gelince bu o şehirdeki iki yetim çocuğun idi. Altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları iyi bir adamdı. Bundan dolayı Rabbin dedi ki ikisi de buluğ çağına ersinler de definlerini çıkarsınlar. Bu Rabbinden bir merhamettir.” (Kehf 79-82)

Kur’an’ın sadece zahiriyle yetinmek, lafzından öteye geçememek yaşayış olarak, davranış olarak Kur’an’ın gölgesinden uzak hayat yaşamakla sonuçlanır. İmtihan sahasında doğru kararlar doğru hükümler veremez kişi gerek kendi, gerek toplum adına.

Allah (c.c.) Tevrat da yahudilere kendini tanıtan ayetlerle beraber tevhid akidesine yönelik bilgiler Musa (as) vasıtasıyla bildirdi. Aynı yahudiler Medine de Hz. Muhammed (sav) nazil olan Kur’an’ın ayetlerini gerek yazılı olarak görüyorlardı, gerek işitiyorlardı. Lafızda kalmaları anlamaları onların işledikleri kötülüklerin ona sebeplerinden biriydi. Bu davranış ve tutumları onları nasıl bir duruma getirdiğinin Allah (c.c.) bildiriyor.

“Onların kalplerinde sizin korkunuz, Allah’ın korkusundan fazladır. Böyledir. Çünkü onlar anlamayan bir topluluk.” (Haşr 13)

Müslümanların onlara saldırması, savaş açmasından dolayı oluşan korku Allah’tan  (c.c.) korkmalarından fazlaydı. Allah’ın (c.c.) Peygamberleri öteye geçmemeleri sebebiyle Allah (c.c.) güç, kudret ve azametini her şeye kadir oluşunu kavramadılar. Allah (c.c.) mükemmel isim ve sıfatlarını kainatta ve kendi bedenlerindeki ayetleri de görmemeleri onları bu davranışa sevkı etti.

Böylece boş ve zahirde gördüklerinden korktular ne kadar kötü hüküm verdiler. Bu kötü davranışın sebebi;

“…Çünkü onlar anlamayan bir topluluk.” (Haşr 13)

Aklını kullanmamaları, temiz akıl sahibi olmamaları ve düşünmemeleri kötü akıbete sonlarını kendi elleriyle hazırladılar.

Konuyu daha iyi anlama adına firavunun sihirbazlarıyken iman eden sihirbazlara bakalım.

“Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor.

Anında büyücüler secdeye kapandılar.

(Ve:) ‘Alemlerin Rabbine iman ettik’ dediler.


‘Musa’nın ve Harun’un Rabbine.’

(Firavun) Dedi ki: ‘Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Gerçek şu ki, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım.’

‘Hiç zararı yok’ dediler. ‘Çünkü biz gerçekten Rabbimize dönücüleriz.’” (Şuara 45-50)

Sihirbazlar firavun tarafından tehdit edilmelerine rağmen Allah (c.c.) olan korkuları firavunun kininden fazlaydı. Çünkü gördükleri hadiseyi zahirle değil, baş gözüyle değil, hadisenin iç yüzüne ve hakikatine göre hükmettiler. Lafızda kalmadılar. Allah (c.c.) güç ve kudretini gördüler. Bu tutumları imanda sebat Allah (c.c.) tanımaya vesile oldu.

Evet Kur’an’ın gölgesinde hayata bu doğrultuda yaşamaya vesile olacak vasıf ve tutum Kur’an’ı anlayarak okumaktır.

Kur’an’ı anlayarak okumanın önemi ne ifade ettiğini açıklamaya çalıştık. Rabbim Kur’an’ı anlayan, yaşayan ve kapasitesi oranınca kendisini tanıyan kullarından eylesin amin.

Elhamdulillahi Rabbil Alemin

Tevfik Allah’tandır.

Selamun Aleykum.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.