KÂİNATLA UYUM İÇERİSİNDE OLMAK

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

KÂİNATLA UYUM İÇERİSİNDE OLMAK

Hamd âlemlerin Rabbi, rahman ve rahim, din gününün maliki Allah’a (c.c) mahsustur.

Salat ve Selam âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber (s.a.v) efendimize, aline, ashabına ve tüm Müslümanların üzerine olsun.

İnsanoğlu arzda yaşarken, etrafını kuşatan, hayatının her safhasında içiçe yaşadığı, gördüğü ve istifade ettiği varlıklar mevcuttur. Kâinat nizamındaki bulunan varlıkları gerek kısım kısım, gerek bütünüyle incelendiğinde görülecektir ki. Müthiş bir uyum, ahenk içerisinde hareket etmektedirler.

Kâinatı yaratan ve yöneten Allah (c.c)’dur. Bu uyumun kusursuzluğunun, perde arkasına bakıldığında Allah (c.c) iradesinin gereği bir şeyin olmasını istediği an ol emri yeterlidir. Kâinat nizamındaki varlıklar, kendilerine konulan yasaları aksatma, geciktirme, yapmama gibi durumlar söz konusu dahi olamaz. Allah (c.c) iradesi, egemenliği neyi dilerse yapılacak görev nasıl, ne zaman, nerde olacaksa gerçekleşir. Çünkü Allah (c.c) bu varlıkların üzerinde hâkimiyeti mevcut. Başka herhangi bir masivai varlığın hâkimiyetinden söz edilemez.

“Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca “Ol” demekten ibarettir; o da hemen oluverir.” (Nahl 40)

Ayeti Kerimedeki (kun) emri gereğince kâinat nizamı, Allah (c.c) iradesi gereği çizilmiş yörüngelerde konulmuş duraklarda, en ince hesaba kadar Allah (c.c) emrini uygulamakta. Kâinattaki varlıkların arasındaki uyum ve ahenk Allah (c.c) dilediği zamana kadar devam edecektir. İnsanı da yaratan Allah (c.c)’dur. İnsanda ister istemez Allah (c.c)’nun hâkimiyetine tabidir.

Örneğin- Baba ve annenin birleşmesi sebebince, bir çocuğun olması anne ve babanın isteğine bağlı değil. Allah (c.c) iradesine bağlıdır. Gene hamilelikte anne ve baba doğacak çocuğun kız ve erkek oluşu, boyu, kilosu, saç rengi, göz rengi, ten rengi isteklerine göre değil. Allah (c.c) iradesinin gereği olur. İnsanın acıkması, uyuması, saçların uzaması ve beyazlaması, kalbinin kan pompalaması, damarlarda kanın hareket etmesi, bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Bu ve buna benzer hadiselerde insan Allah (c.c) hâkimiyeti, egemenliğine tabidir. İnsan Allah (c.c)’nun hâkimiyetine tabi olduğu bu alanla, kâinatın uyum ve ahenk zincirine katılamaz. İnsanı diğer varlıklardan ayıran özellik Allah (c.c) insana kısmi muhayyerlik vermiştir. İmtihan sebebince. Allah (c.c) insanı emri ihtiyari bir şekilde emre muhatap kılmıştır. İşte insan muhayyer olduğu alanda Allah (c.c) iradesini kabul eder teslim olursa ancak kâinatla o zaman ahenk içinde, uyum içinde hareket eder. Bu da Allah (c.c) İslam dini ile olur. La ilahe illallah Muhammedur rasulullah cümlesinin anlaşılıp yaşanmasıyla mümkündür. La ilahe illallah diyenler. Allah (c.c) ve hâkimiyetini, egemenliğini kabul edip boyun eğenlerdir. Muhammedur rasulullah bu teslimiyetin pratik yaşantısı, sözlerden çıkıp hareket bulmasıdır.

Namazda günde yaklaşık 40 sefer hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a (c.c) mahsustur diyoruz. Bazı âlimlere göre 18 bin âlem vardır. Bu âlemler lisani hali ile Allah’ı (c.c) hamd ederler. Allah’tan (c.c) başka ilahları red ederek Allah (c.c) egemenliğini kabul edip, Hz. Peygamber (s.a.v) yaşantısını sünneti saniyesini kabul ettiği, boyun eğdiği, egemenliği gereği olarak fert yaşarsa. 18 bin âlemin Allah (c.c) hamd ettiği hamd zincirine dâhil olur. Kâinatla uyum içerisinde olmak bu hamd zincirinde buluşmak, bulunmak ancak bu şekilde olur. Allah’ın dini İslam’ı yaşayan fertler kâinatla uyum içindedir. Tıpkı bir ordu gibi düşünün kâinat ve Müslüman sağa dön emri gelince bütün ordu sağa döner, geriye dön emri gelince hepsi geriye döner aynı anda. Çünkü hepsi Allah (c.c)’nun iradesine boyun eğmiştir. Hepsinde teslimiyet şuuru oturmuş, muhayyerlikler ortadan kalkmış isyan, aksatma, geciktirme, söz konusu olmaz bu orduda. Orduda sağa dön emri gelince dönmeyen, sola dönenler ise tevhidi bilmeyen veya bilip de yaşamayanlardır. Onlar hep uyum sorunu yaşarlar, sırıtırlar, defoları meydana çıkar. Ahenk içinde olmaları mümkün değildir. Çünkü İslam dini hayatlarında hayat bulmamış fertlerdir. Bunlar.

Şehid Seyyid Kutub diyor ki: Allah’ın şeriatına (İslam) tabi olmak insanın hayatı ve kâinat düzeni ile aynı anda hem insan fıtratına ve hem de kâinata hükmeden umumi yasalar arasındaki sağlıklı ilişkinin gereğidir. (Yoldaki İşaretler – Sayfa: 138)

Allah’ın (c.c) kitabı Allah’ın (c.c) ilahlığının tecellisidir. Allah‘ın (c.c) insanı muhayyer bıraktığı alandaki muhayyerliği ortadan kaldırıp, Allah (c.c) iradesine teslim olmak, kâinatla uyum içinde olmak için Kur’an’a ve Rasulullah’a (s.a.v) sünnetini hayata hâkim kılmak şarttır. Kur’an dan aldığı ölçüler ve hareket esaslarıyla yaşayan fertler Allah (c.c) iradesine tabi olan fertlerdir. Kur’an’la Müslüman arasındaki meseleye bir örnek verecek olursak.

Örnek- Havaalanlarında uçakların kalkış, iniş, hava trafiği, yakıt, ihtiyaç, hangi rotada gideceği vs.. daha bir çok konuda kulenin önemi büyüktür. Uçakta pilot sürekli kula ile irtibattadır. Kalkış için izin alır, iniş için hangi rotada, nasıl gideceği meseleleri hep kule yönlendirir. Uçağın kule ile bağlantısı koparsa, endişelenme başlar. Pilot ne yapacağını bilemez. Haberlerde görmüşüzdür. Şu… Şu Armanın, Şu tarifesi, Şu uçak tipi kule ile bağlantısı kesildi. Haber alınamıyor. Kısa bir süre sonra enkaz bulunur.

-Kuranla insan arasındaki bağda böyledir. Kur’an dan olmayan hareketlerini, helal ve haramlarını, ahlakını, itikadını, doğrularını, yanlışlarını bu kişide enkazdır. Kur’an’la arasındaki bağ kopuk olanlar, kâinatla uyum sağlayamazlar.

Aişe (r.anh) dan rivayetle Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurur:

“Üç kişiden kalem kaldırılmıştır. Uyuyan uyanıncaya kadar, deli akıllanıncaya kadar, buluğ çağına erene kadar çocuktan.” (Ebu Davud – 4398) (İbn Mace – 2041)

Hadiste bize gösteriyor ki bu halin dışında ya sağ melek yazmakta, ya sol melek, yani Allah (c.c) iradesi bu bu üç hal dışında emirler ve nehiyler vazetmekte. Gerçekten düşünülmesi gereken önemli soru, vicdanlara sorulması gerek önemli soru. Bu emirlere karşı benim durumum ne? Ben kâinatla uyum içinde miyim? Ahengi bozuyor muyum?

“Onlar emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir.

Onlar şahidlikleri doğru yapan kimselerdir.” (Mearic 32-33)

Not: Daha geniş bilgi için tavsiye Şehid Seyyid Kutub’un Yoldaki İşaretler kitabı Âlemin nizamı bölümüne bakınız.

Tevfik Allah’tandır

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN