İNSANLARIN KABİRPERESTLİK FİTNESİNİN İÇİNE DÜŞMELERİNİN SEBEPLERİ

Hamd Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim olan ALLAH Azze ve Celle’ye mahsustur. Salat ve Selam önderimiz, örneğimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’e Ehli Beytine, sahabesine ve Müslümanların üzerine olsun İNŞAALLAH.

Şeytan kurduğu en büyük tuzaklardan biri de, taraftarlarını ve dostlarını hem önceki asırlarda hem de günümüzde kabirlerle fitneye düşürmesidir. Bu öyle bir fitnedir ki ALLAH (CC)’ın fitneye düşürmekten koruduğu kimselerden başkası kurtulamamıştır. Bu fitne o kadar büyümüştür ki insanlar ALLAH (CC)’ı bırakıp kabirde yatanlara, ibadet eder, tapar hale gelmişlerdir. Bu insanların ALLAH (CC)’ın bu hal üzere öldükleri takdirde affetmeyeceği şirk hastalığına düşmelerinin 3 sebebi vardır.

1-ALLAH Azze ve Celle’ nin peygamberini hatta bütün peygamberlerini gönderme amacının tevhidi gerçekleştirmek ve şirke giden yolları kapatmak olduğunu bilmemeleridir. Onlar bundan gerçekten gafildirler. Şeytan onları fitneye davet etmiştir. Onlarda bu daveti geri çevirerek ilim olmadığından dolayı onun davetine cehaletleri ölçüsünde icabet etmişler, ilimleri ölçüsünde de şirkten korunmuşlardır.

2-Uydurma hadislerdir. Putperestlere oldukça benzeyen kabirperest bazı kimseler bu hadisleri RASULULLAH (S.A.V) adına uydurmuştur. Bu uydurma hadisler O’nun diniyle ve getirdikleriyle çelişmektedir. “İşler sizi yorduğunda kabir ehline başvurunuz.” “Eğer biriniz bir taş hakkında hüsnü zan beslerse o taş ona fayda verir.” Gibi İslam diniyle tamamen zıt sözler…

3-Kabirler hakkında uydurulmuş hikayeler. “Falan kimse sıkıntılı zamanında falanın kabrinden yardım istedi, sıkıntısından kurtuldu…” İşte, türbelerin hizmetini, bekçiliğini yapan kimselerde bu tür şeyler oldukça fazladır. Bunlar insanlar arasında hem ölülere hem de dirilere iftira etme konusunda en ileri giden kimselerdir. İnsanlar ihtiyaçlarının giderilmesi, belaların kaldırılması için bu türbelere akın ederler. Çünkü falancanın kabrinin fayda verdiği sabit tecrübeyle bir tiryak olduğunu duymuşlardır. Şeytan ise onları şirke davet etme konusunda oldukça sinsidir. Onları kabrin yanda dua etmeye davet eder. ALLAH(CC) onların duasını samimi oldukları için kabul eder, kabrin yanında yaptıkları için değil. Bu duayı hamamda, pazarda yapsaydı duası yine kabul edilirdi. Fakat cahil kimse kabrin duaya icabet edilmesinde bir payı olduğunu zanneder. Halbuki ALLAH (Azze ve Celle)  darda kalmış kişinin duasına –velev ki kafir olsun- icabet eder.

İbrahim(a.s) “Onun (Mekke’nin) ALLAH(CC)’a ve ahiret gününe inanan  halkını ürünlerle rızıklandır.” demiş. ALLAH (CC)’ da;

“Kim inkar ederse onu az bir süre faydalandırırım, sonra onu ateş azabına sürüklerim.” (BAKARA 126) buyurmuştur. Demek ki ALLAH ( Azze ve Celle)’ ın duasına icabet ettiği biri ALLAH(CC)’ ın razı olduğu, sevdiği, fillerinden hoşnut olduğu bir kimse olmayabilir. Çünkü o iyinin de, günahkarın da, müminin de, kafirinde duasına icabet eder.

İşte duası kabul edilen kişi de yaptığı için ALLAH (CC)’ ı razı eden bir davranış olduğunu zanneder. Ve bu aşamalarda insanı kandıran şeytan daha sonra kabirlerden yardım istemeye, onlara ibadete kadar insanın peşini bırakmaz.

Konunun ne kadar kaygan zemin olduğunu bilen RASULULLAH (s.a.v) ve sahabesi daha en başta bu yolun bütün giriş kapılarını kapatmışlardır.

“ALLAH (CC) yahudilere, hristiyanlara lanet etsin. Onlar peygamberlerinin kabirlerini mescid haline getirdiler.”   (BUHARİ, MÜSLİM)

ALLAH(CC) Azze ve Celle bizleri bu halden muhafaza etsin. O’nu hakkıyla tevhid etmeyi ve o hal üzere ölmeyi nasip etsin.