İHSAN HEM EMREDİLİYOR HEM DE TAVSİYE EDİLİYOR
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Âlemleri yoktan var eden, zerresinden kürresine her şeye yaratılışını veren ve doğru yolunu gösteren Allah Azze ve Celle”ye sonsuz hamd ve sena olsun, Âlemlere rahmet olarak gönderilen müminlere karşı çok şefkatli ve merhametli, kâfirlerin korkulu rüyası HZ. Muhammed s.a.v”e salat ve selam olsun, salat ve selam onun ehl-i beytine ashabına ve Allah”a c.c verdiği ahde vefa gösterip kulluğunun gereğini yapan bütün müminlerin üzerine olsun inşallah.
İhsan kelimesi, ‘hasene’ kelimesinden türemiştir. Bütün güzellikleri ve rağbet edilen şeyleri fade eder.
İhsan; güzellik, uygunluk, güzel olan şeyi en güzel şekilde yapmak demektir.
İhsan sahibi olana Muhsin denir.
Muhsin, güzellik sergileyen, güzel işleri layık oldukları bir şekilde yapan, bol bol ihsanda bulunan demektir. Muhsinler, bütün işlerini Allah’ın rızasına uygun şekilde güzel ve takvayla yaparlar. Onlar, çirkin, bayağı, kötü, zararlı ve faydasız amellerden faaliyetlerden uzaktırlar. Muhsin olanlar, insanlar içerisinde güzel davranışların işleri güzel yapmanın sembolüdürler.
İhsan ahlâkı, adaletten daha kapsamlı bir güzel huydur. Çünkü adalet anlayışında, karşıdakinin hakkını vermek varken, ihsanda ise daha fazlasını vermek, daha güzeli ile karşılıkta bulunmak anlayışı vardır.
Adaletli olmayı din bir farz olarak, bir gereklilik olarak müslümanlara emrediyor. Ancak ihsan, bundan daha kapsamlı ve üstün olduğu için onu hem emrediyor, hem de fazlasını tavsiye ediyor.
Örnek / Bir inşaatınız var ve yanınızda bir işçi çalıştırdığınızı varsayalım. Bu işçiye işi bitirdiği ve konuşulan şartlar çerçevesinde o işi yaptığı takdirde 500 tl vereceğim diye konuştunuz. Aradan zaman geçti ve o usta işinizi istediğiniz şartlarda yaptı ve teslim etti. Sizin bu ustaya parasını eksik vermeniz zulüm, tam vermeniz adalet, fazla vermeniz ise İhsan’dır.
Nisa – 125 / Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah, İbrahim’i dost edindi.
Taberi rh.a / Bu ayet-i kerime, Müslümanların, diğer semavi din sahiplerinden daha üstün olduklarını beyan etmektedir. Çünkü Müslümanlar, Allah tarafından gönderilen ve hiçbir değişikliğe uğramayan ilahi din üzeredirler. O da Hz. İbrahim’in de dini olan Hanif dinidir.
Ayet-i kerimede “Allah, İbrahim’i bir dost edinmişti” buyurulmaktadır. Burada zikredilen “Dostluk”tan maksat, şöyle izah edilmiştir: “Hz. İbrahim’in dostluğu, insanlara Allah rızası için düşman olması, Allah rızası için buğuz etmesi yine onları Allah rızası için dost edinmesi ve Allah rızası için sevmesidir. Yani, insanlarla olan münasebetlerini Allah’ın rızasına göre tanzim etmesidir. Allah Teâlâ’nın, Hz. İbrahim’i dost edinmesi ise, onun, İbrahim’e kötülük yapan Nemrut gibi kimselere karşı yardım etmesi, onu kendisinden sonra gelen salih kullarına önder yapması ve itaatte rehber yapmasıdır.
Bir kısım âlimler, Hz. İbrahim’in “Allah’ın dostu” diye adlandırılmasının sebebi olarak şunu zikretmişlerdir: “Hz. İbrahim, ailesine yiyecek temin etmek için Musul veya Mısır halkından bir kişiden yiyecek maddeleri istemiş o kişi Hz. İbrahim’in ihtiyacını karşılamamıştır. Bunun üzerine Hz. İbrahim evine dönerek, ailesini üzmemek için çuvallara kum doldurarak evine dönmüş ve gece yatıp uyumuştur, çuvallarda bulunan kumlar Allah tarafından una dönüştürülmüş, Hz. İbrahim’in ailesi çuvalları açınca onların un ile dolu olduklarını görmüşler ve ondan ekmek yapmışlardır. Hz. İbrahim uyanınca ailesine, ekmekleri nasıl yaptıklarını sormuş onlar da: “Dostundan getirdiğin undan yaptık” demişlerdir. Hz. İbrahim meseleyi anlamış ve “Evet, o benim dostum Allah’tandır.” demiştir. İşte bu sebeple Allah, Hz. İbrahim’e Allah dostu” unvanını vermiştir.
Hadis / (Buhârî, Tefsiru sûre (31); İman, 37; Müslim, İman, 57; Ebu Davud, Sünne, 16; Tirmizi, İman, 4; İbn Mace, Mukaddime, 9) Abdullah dedi ki: Babam Ömer İbnu’l-Hattâb (radıyallahu anh) bana şunu anlattı: “Ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’in yanında oturuyordum. Derken elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam yanımıza çıkageldi. Üzerinde, yolculuğa delalet eder hiçbir belirti yoktu. Üstelik içimizden kimse onu tanımıyordu da. Gelip Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’in önüne oturup dizlerini dizlerine dayadı. Ellerini bacaklarının üstüne hürmetle koyduktan sonra sormaya başladı: Ey Muhammed! Bana İslâm hakkında bilgi ver! Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı: “İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucu tutman, gücün yettiği takdirde Beytullah’a haccetmendir.” Yabancı: “-Doğru söyledin” diye tasdîk etti. Biz hem sorup hem de söyleneni tasdik etmesine hayret ettik. Sonra tekrar sordu: “Bana iman hakkında bilgi ver?”
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. Kadere yani hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna da inanmandır.” Yabancı yine: “Doğru söyledin!” diye tasdik etti. Sonra tekrar sordu: “Bana ihsan hakkında bilgi ver?” Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı: “İhsan Allah’ı sanki gözlerinle görüyormuşsun gibi Allah’a ibadet etmendir. Sen O’nu görmesen de O seni görüyor.”
Fethul Bari – şerhi / “İhsan” kelimesi mastardır. Bu bir şeyi sağlam yapmak ve birine yarar sağlamak anlamına gelir. Hadiste birinci anlam kastedilmiştir. Çünkü kastedilen, kulluğun iyi ve güzel bir şekilde yapılmasıdır. İkinci anlam da kastedilmiş olabilir. Çünkü ihsanda bulunan kişi samimiyetinden dolayı kendisine yarar sağlamış olmaktadır.
İbadette İhsan; İhlaslı (samimi)ve huşu içinde olmak, İbadet sırasında akla başka bir şey getirmemek, yalnızca yaratıcıyı düşünmektir. Nevevî şöyle demiştir: Hadisteki ifadenin anlamı şudur: “Sen, hadiste ifade edilen adabı yalnızca senin Allah’ı, O’nun da seni görmesi sırasında gösterebilirsin. Ancak sen O’nu göremediğin halde O seni daima görür. O’nu görmesen de güzelce kulluk et”. Hadisteki bu bölüm dindeki çok önemli prensiplerden birini ve Müslümanlar açısından önemli bir kuralı içermektedir. Bu, Sıddıkların dayanağı, Allah yoluna girenlerin hedefleri, ariflerin hazinesi ve Salihlerin yoludur. Bu hadis Nebi s.a.v.’e verilen özlü ifade kabiliyetini gösteren hadislerden biridir.
Bir sonraki yazımızda konuyla ilgili açıklamalarımıza devam edeceğiz.
ÇALIŞMA BİZDEN, TEVFİK ALLAH(C.C)’TANDIR.
SELAMUN ALEYKUM