HZ. ÖMER (RA)’İN HAYATINDAN BİR TEVHİDİ İNKILAP
HZ. ÖMER (RA)’İN HAYATINDAN BİR TEVHİDİ İNKILAP
HAMD ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH (C.C)’A SALAT VE SELAM HZ. MUHAMMED(S.A.V)’E OLSUN.
Hz. Ömer’in hayatından, Müslüman oluşundan vefatına kadar bütün insanlığın hayret ve hayranlıkla bahsettiği malumdur. Oysa Müslüman olmadan önce, cahiliye taassubu içinde kendi öz kız çocuğunu diri diri toprağa gömerken, sakalına bulaşmış olan toprağı kız çocuğu sildiği halde acımadan gömmüş ve bu yaptığını da gelip Kureyş topluluğunda övünerek anlatmıştır. Hz. Peygamber (sav) in tebligatı ile İslam’ı kabullenen az sayıdaki Müslümanların hayatlarında gerçekleştirmiş olduğu tevhid inkılabının tesiri ile gösterdikleri azim, sebat, fedakârlık ve istikrarın karşısında müşrikler adeta bunalıma giriyorlardı. Böyle bir etkiyi akılları ve kalpleri idrak edemiyor ve kabullenemiyorlardı. Bunun için sık sık ileri gelenler Daru’n Nedve denilen Meclislerinde toplanıyor ve buna engel olmak için her çeşit yola başvurarak zaman zaman muhtelif kararlar alıyordu.
Yine bir gün toplanıp Hz. Muhammed (sav) in öldürülmesi için kimin cesaret göstereceğini araştırırken Ömer bin Hattab gönüllü olarak çıkıyor, bizzat öldürme işini üstleniyordu. Gittikten sonra iman nasip oluyordu (siyer kitaplarında uzun uzadıya anlatılmıştır. Biz burada sadece konumuzun akışı icabı, ilk tevhid inkılabını geçirdiği andan bir pasaj aktarıyoruz).
El-Bidaye 3/30 ve el-Isabe 4/447’de nakledildiğine göre en isabetli görüşte Bi’setin 6. yılında bir gün Hz. Peygamber, bir çarşamba günü Ömer bin Hattab veya Ebu Cehil bin Hişam’dan birisi ile İslamiyet’ in güçlenmesi için Allah’a dua etti. Ertesi sabah Ömer bin Hattab gelerek Müslüman oldu. Hz. Peygamber ile yanındaki Müslümanlar o kadar yüksek sesle tekbir getirdiler ki, sesleri Mekke’nin yukarı mahallerinden bile duyuldu. Kâfir ve kör olan Erkam’ın babası “Ey Allah’ım! Oğlum Ubeyd’i affet. Çünkü o sapıttı” dedi. Ömer Müslüman olduktan sonra şöyle dedi:” Ey Allah’ın Resulü, biz hak üzereyken niçin dinimizi gizliyoruz?
Hâlbuki onlar batıl üzerinde oldukları halde dinlerini savunuyorlar” Hz. Peygamber: “Ey Ömer, biz sayıca azız. Dün başımıza geleni sen de gördün” buyurdu. Hz. Ömer şöyle dedi. “Seni Hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki; hem Mekke’nin her neresinde küfrümü göstermişsem, aynı yerlerde İslam’ı da açıkça göstereceğim.” Çıkıp Kâbe’yi tavaf etti. O sırada müşrikler onu, kendilerine iyi bir haber getirmesini bekliyorlardı.
Ebu Cehil kendisine: “Ey Ömer! Falan adamın dediğine göre sen Muhammed’e iman etmişsin? Bu doğru mu?” dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer: “Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed’de O’nun kulu ve Rasulü’dür” şeklinde cevap verdi, Bunun üzerine müşrikler Hz. Ömer’e doğru saldırdılar. Hz. Ömer Utbe’yi altına alıp, göğsüne çıkarak dövmeye başladı. Parmaklarını gözlerine sokuyor. Utbe de feryat ediyordu. Bunu gören halk uzaklaştı. Ömer de Utbe’yi yerde bırakarak kalktı. Bundan sonra Ömer’e kim yaklaşırsa, o da onda bulunan en yakın akrabasından ileri gelen birisine saldırıyordu. Böylece onları aciz bıraktı.
Bundan sonra Ömer, müşriklerin toplandığı yerleri teker teker gezerek imanını oralarda ilan ettikten sonra, Hz. Peygamber’in yanına dönerek;
“Anam, babam sana feda olsun Ey Allah’ın Rasulü; müşrikler artık sana bir şey yapamazlar. Yemin ederim ki küfürle oturduğum bütün meclislerde hiç çekinmeden ve kimseden korkmadan İslam’ımı ilan ettim” dedi.
Hz. Peygamber (sav) de Hz. Ömer ile Hz. Hamza önde oldukları halde mescide gitti ve Kâbe’yi tavaf ederek öğle namazını kıldılar.”
Görülüyor ki, Hz. Peygamber (sav)’i öldürmek için yola düşmüş olan Hz. Ömer, tevhid inkılabını geçirmekle Rasulullah’in yanında dirilmiştir. Bir defa Kelime-i Tevhid’i kabul eden Hz. Ömer, imanı uğrunda göz kırpmadan canını feda edecek bir seviyeye yükselmiştir. Yine, kız çocuğuna acımadan diri diri toprağa gömecek kadar zalim olan Ömer daha sonra iman etmekle “Nil nehrine bir oğlak düşüp ölse, onun hesabı Ömer’den sorulur” diyecek kadar bir merhamet ve adalete sahip olmuştur. Bu inkılabın tesirini tevhid’den başka kâinatta hiçbir fikir, din, inanç, rejim ve sistem meydana getiremez. İnsanı dünyevi ve uhrevi olarak bu derece yücelten şey, ancak tevhid inkılabıdır.