sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

HİDAYET

HİDAYET
22.02.2019
0
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Kur'an Dinle

HİDAYET

Hamd âlemleri yoktan var eden hâkimiyetin yegâne sahibi Hidayet ve delaleti var eden kulları için hidayeti murad edip delaletten sakındıran Rahman, Rahim, Aziz, Cebbar, Kahhar olan Allah (c.c)’ya mahsustur.

Salat ve Selam insan ve cin’in Hidayet rehberi, kendisine itibar ve ittiba edilmedikçe Kurtuluş’un mümkün olmadığı son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)’e, ehli beytine, ashabına ve onların izinden giden tüm müminlerin üzerine olsun inşallah.

Sesli Makale

Geçen ayki yazımızda dalaletten bahsetmiş delalet üzere olanlardan söz etmiştik. Bu yazımızda ise inşallah Hidayet’in tanımını yapmaya gayret edeceğiz.

Hidayet; Doğru yolu göstermek, İrşat etmek, rehberlik yapmak anlamındadır.

Terim olarak küfür ve şirkten sapıklıktan kurtularak İslam’ın aydınlık yoluna girmektir.

Allah (c.c) insanı yaratıp kendi haline bırakmamıştır. Onu öncelikli olarak hidayete erebilecek bir yapıda (İslam fıtratı üzerinde) yaratmıştır. Onu hidayete davet edici vahiy ve peygamberler göndermiştir. Hidayeti bulması için Tefekkür ve akıl vermiştir. Gözlerinin önüne (Kur’an ve Kâinattan) sayısız ayetler sermiştir. Daha birçok hidayete götürücü sebepleri yaratıp insanın hizmetine sunmuştur. Tüm bu bağışlar Allah Teâlâ’nın bir inayetidir. (Tevfik’i ve yardımıdır). Kul fıtratında olan hidayeti bulma kabiliyetini işletirse Allah (c.c) Bu yolu kendisine açar.

Dedi ki: ‘Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz oradan inin. Artık size benden bir yol gösterici gelecektir; kim benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz.” (Taha Suresi 123. Ayet)

Doğru yolu bulmanız için size Peygamberler ve kitaplar gelir de kim şeriatına sarılır peygambere uyarsa dünyada yolunu şaşırmaz ahirette de mutsuz olmaz.

Allah’ın dininden yüz çevirmek delalete düşmenin başlıca sebebidir. Yine Allah’ın dinine uymakla da kişi dünyada hidayete, ahirette sonsuz nimetlere kavuşur.

Allah (c.c)’ın kitaplar ve peygamberler göndermesindeki gaye insanları delaletten sakındırıp hidayete iletmektir. İnsanları dünya ve ahiret saadetine ulaştırmaktır. Allah (c.c) bundan başkasını murad etmez yani kulların sapıklıkta kalmaları Allah’ın muradı değildir. Bu ancak insanların Allah’ın dininden yüz çevirmelerinin Tabii bir sonucudur. Zira Allah (c.c) hidayetine (dinine vahye) uyanların sapıtmayacağını ve mutsuz olmayacağını garanti etmiştir.

İbni Abbas (r.a) bu ayet ile ilgili şöyle demiştir: “Kim Kur’an-ı Kerim’i okur ondaki hükümlere Tabii olursa Allah (c.c) onu sapıklıktan doğruluğa kıyamet gününde de onu kötü hesaptan muhafaza buyurur.”

Hidayete ermenin başlıca iki sebebi vardır.

  1. Aklını Kullanmak

“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır.” (Ali imran Suresi 190. Ayet)

“Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan, onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara-engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Hayır, onların çoğu bilmiyorlar. Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, kendisine dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz.” (Neml Suresi 61-62. Ayet)

Bu ayetleri çoğaltmak mümkün Fakat bu ayetler bizim için yeterlidir. Burada şunu görüyoruz ki Allah (c.c) insanlara aklını kullanmaya teşvik etmektedir. Zira aklını kullananlar ancak Kur’an’ın mesajını anlayabilirler aklını kullanmayanlar ise kör bir şekilde delalet yolunda yürürler de bunun farkına varamazlar. O halde Hidayet üzere olmak isteyen kimsenin yapması gereken şey aklını kullanmaya başlamasıdır. Sorgulamamız şart.

Ben neden yaratıldım, neden dünya âlemine, gönderildim, neden kitaplar nazil edilmiş peygamberler gönderilmiş, kimsenin kaçamadığı ve inkâr da edemediği ölüm diye bir gerçek var, peki öldükten sonra nasıl bir hayat bizi bekliyor? Bu ve buna benzer sorular sorulmaz ve cevaplar bulunmaz ise gerçekten kişi hüsrana uğrar.

Toplumu sinsi planları ile uyutup Hidayet ile buluşmamaları için Hidayet ve insan arasına engel  koyanların ilk yaptıkları şey insanların aklını ele geçirmek olmuştur. Zira aklını özgürce kullanamayan aklı dışarıdan yönlendirilen bir insan uyuduğu uykudan uyanamayacaktır.

Dolayısıyla sonunu düşünen kahraman olamaz diye toplumun beynine girenler toplumu düşünmekten, aklını kullanmaktan uzaklaştırıp uyanmalarını istemeyenlerdir. Sonunu düşünmeyen kazanmaya ve harcama endekslenmiş beyinler hidayeti de elbette bulamazlar. Yani şöyle diyebiliriz ki sonunu düşünmeyen kahraman olamaz.

2- Vahiy( Kur’an’a) Tabi Olmak

“Böylece biz sana emrimizden bir ruh vahyettik…” (Şura Suresi 52. Ayet)

Allah (c.c) Kur’an’ı bir ruh olarak tabir etmiş. Ruh nedir diye baktığımızda onun bilgisi Allah Teâlâ’nın katındadır. Aslını mahiyetini bilemeyiz. Bizim bile bildiğimiz bedeni hareket ettiren ve canlı tutan şeyin adı ruhtur. Ruh olmadan beden Nasıl ki bir et yığını haline, ceset haline geliyorsa Kur’an’ sız yaşayan toplumlar da yaşayan ölüler haline gelir. Yani Kur’an’ sız bir toplum ruhsuz toplum demektir. Toplumu ayağa kaldıracak olan, onları delalet yolundan hidayete ulaştıracak olan ve kaybettikleri İzzet ve şerefi tekrar kazandıracak olan şey Kur’an ve Sünnete tabi olmaktır.

“Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O’dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir.” (Hadid Suresi 9. Ayet)

“Bu (Kur’an) insanlar için bir beyan sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür.” (Ali imran Suresi 138. Ayet)


Her namazda Fatiha Suresi’ni okurken “Ey Rabbimiz bizi sırat-ı müstakime ulaştır” diye niyaz eden bir kimse eğer dosdoğru yola ulaştıran bu kitaba uymuyor (onu okumuyor helallerini helal haramlarını haram kabul etmiyor ise) bu kimse bu niyazında samimi değildir.

Kişinin hidayete kavuşmamasının önünde bir takım engeller vardır. Tevbe Suresi 24. Ayette Allah (c.c) bu engelleri bize bildirmektedir.

De ki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah’tan, O’nun Resûlü’nden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez.”


Bir kimse bu engelleri aşamaz ise bu engeller Hidayet ile kişi arasında hep bir perde olarak kalacaktır. Ne zaman ki İslam’ı her şeyin önüne alır en öncelikli derdi İslam olur Allah’a ve Resul’üne olan sevgisi bütün sevgilerin üstüne çıkarsa işte o zaman aradaki perdeler kalkar ve kişi Hidayet ile buluşur.

Kişi sevdiği bir şeyi ancak ondan daha çok sevdiği bir şey için terk eder. Eğer eşimiz, çocuğumuz, işimiz, gezmelerimiz, nefsi arzularımız, dünyalık ihtiyaçlarımız İslam’ın önüne geçiyor ise biz Allah ve Resul’ünü her şeyden çok sevmiyoruz demektir.

Yani biz Allah ve Resul’ünün yolunda mücadelenin önüne ne kadar engeller çıkartırsak Allah (c.c)’de bizim hidayetimizi o kadar erteleyecektir. Hatta ayetteki tehdit bundan çok daha tehlikeli ve çok daha ciddi Allah (c.c) böyle yapanların fasıklar olduğunu açıkça ifade etmiş ve onları hidayete erdirmeyeceğini net bir şekilde bildirmiştir.

Rabbim tüm engelleri aşan ve ihlasla kendisine yönelen kullardan olmayı nasip etsin. Âmin

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.