GERÇEK İMANA KAVUŞMUŞ BİR KADIN ‘SÜMEYRA BİNTİ UBEYD ( R.ANHUM)’
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd alemleri yoktan var eden idare eden çekip çeviren Allah azze ve celleye mahsustur. Salat Rasulullah s.a.v’e Selam ise tüm müminlerin üzerine olsun.
Neccaroğullarının kızlarından Hz. Sümeyra… ama onu bizim için önemli kılan ne soyu, ne de ırkı…O’nu hz. Sümeyra yapan Rasulullah sevgisi, sergilediği Müslümanca duruşu, bir Müslüman kadın nasıl olmalı sorusuna cevap oluşudur.
Hicrete çok yakın bir zamanda Musab Bin Umeyr’in vesilesiyle Müslüman olmuştur. Hicretten sonra ise tek bir derdi vardır. Rasulullah’ın 13 yılı olan Mekke devrini öğrenmek… çünkü o sevmek için tanımanın gerekli olduğunun farkında olan bir Müslüman hanımdır. Bu amacı için çareler arar. Peygamberin 13 yılını öğrenebilmek için muhacir hanımların evlerine gündelik temizliğe gider. Karşılık ise ne paradır ne de dünyalıktır. Karşılık peygamberin Mekke’de neler yaptığıdır. Bir gün temizlik yaptığı evde Ebu Cehil ‘in Rasulullah’ın yaptığı eziyetleri öğrenince çok üzülür. Öyle derinden hisseder bu olayı. Ebu cehile karşı derin bir öfke ve kin duyar. Sevmenin ilk şartı tanımak ise, ikinci şartı da sevilenin düşmanlarına düşman olmaktır. Hz. Sümeyra nasıl seveceğini bilen bir kadındır.
Akşam gün içinde öğrendiği ne varsa ailesine aktarmaya çalışır. 3 tane oğlu vardır Hz. Sümeyra’nın; Avf, Muaz ve Muavviz. Evlat yetiştirmede de çok güzel bir örneklik teşkil eder Hz. Sümeyra. Çocuklarına peygamber sevgisini sofra başında aşılar. Çünkü her gün sofrada eşi Haris’e gün içinde öğrendiklerini anlatır.. Ebu cehili de anlatır bir akşam. Rasulullah’ın neler yaptığını, Müslümanlara nasıl işkenceler yaptığını anlatır açık açık. Avf, muaz ve muavviz yemin eder Ebu Cehil’den Rasulullah’ın intikamını alacaklarına dair.
Zaman geçer gün Bedir günüdür. Hz. Sümeyra 3 oğlunu da savaşa hazırlamaktadır.
Çünkü anlamıştır ki iman sorumluluğuda beraberinde getirir, her Müslüman gücünün yettiği kadar sorumludur bu dinin yaşanması noktasında.insan sorumluluk sahibi bir varlıktır.İnsanoğlunun ile ilgili bir çok tanım vardır. Bu tanımlar, insanı diğer canlı varlıklardan ve özellikle hayvanlardan ayıran özelliklere vurgu yapar. Düşünebilmek, hissedebilmek, merak etmek vb. özellikler insanın ayırıcı özellikleri olarak öne çıkar. Sorumluluk da insanı diğer tüm canlılardan ayıran bir özellik olarak kabul edilmektedir. Sorumluluk, tercihlerinden dolayı bir bedel ödemek anlamına gelmektedir. İmanın şartlarından olan ahirete imanın temelinde de sorumluluk duygusu yatmaktadır. Yaptıklarından dolayı hem bu dünyada hem de ahirette hesaba çekilecek olması insanoğlunu dizginlemektedir.
. Kur’an insanın boş kaldığı anda başka bir işle uğraşmasını (İnşirah, 7) emrederek, sorumluluk alınmadan geçirilecek bir hayatın Müslüman şahsiyete yakışmayacağını vurgulamaktadır. Ancak günümüzde gençler başta olmak üzere Müslümanların çoğunun bu ilahi ilkeyle uyumlu bir şekilde yaşamadığı görülmektedir. Sosyal medya, televizyon, dizi ve filmler, oyunlar ve daha birçok malayani meşguliyet modern insanı esir almış durumdadır. Bu durum Müslümanın sorumluluklarını yerine getirmesine engel olmakta ve yeryüzünde adaletin değil zulmün hâkim olmasına katkıda bulunmaktadır. Bu noktada akla gelen soru ise Müslüman bireyin temel sorumluluklarının neler olduğudur.
Selahaddin-i Eyyubi ve bir marangozla ilgili aktarılan şu kıssa bu durumu gayet iyi özetlemektedir: Selahaddin henüz genç yaşlarında iken bir marangoz çokça emek sarf ederek dillere destan bir minber yapar. Soranlara ise bu minberi Mescid-i Aksa için hazırladığını söyler. Ancak o yıllarda Mescid-i Aksa İslam yurdu değildir. Marangozun bu cevabı Selahaddin’in de kulağına gider.
Marangozu ziyaret eden Selahaddin, bu duruma şaşırarak minberi neden yaptığını sorar. Marangozun verdiği cevap manidardır ve sorumluluğun aslında nasıl olması gerektiğini bize öğretir. Şöyle cevap verir: ‘Ben bir marangozum. Bana Aksa için minber yapmak düşer. Sen ise bir asker ve komutansın. Sana da Kudüs’ü fethedip bu minberi Mescid-i Aksa’ya yerleştirmek düşer.’ İşte bu cevapla sarsılan Selahaddin, bunu bir vasiyet olarak algılar ve bu ruhla Kudüs’ü fethederek bu minberi Mescid-i Aksa’ya yerleştirir.
Marangoza minberi yaptıran ve Selahaddin’e Kudüs’ü fethettiren ruhun kaynağı onların sahip oldukları sorumluluk bilinciydi. Bugün Müslümanların en çok ihtiyaç duydukları şey böyle bir sorumluluk bilincidir. Bugün her bir Müslümanın bu bilinçle donanması gerekmektedir. Annelerin, babaların, çalışanların, yaşlıların, gençlerin, öğretmenlerin, öğrencilerin, fakirlerin, zenginlerin ve toplumun her kesiminden herkesin kendine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde İslam ümmeti ayağa kalkarak dünyadaki zulmün son bulmasını sağlayabilecektir.
Ancak; modern Batının dayattığı bireyselleşme, bunun önündeki en büyük engel olarak karşımızda durmaktadır. Herkes sanki sadece kendisinden ve ailesinden sorumluymuş gibi yaşayarak dünyanın geri kalanını görmezden gelmektedir. Bu hastalık sadece Batılılarda değil; Müslümanlarda da sıkça görülmektedir. Kuran ve sünnet ile inşa olmuş bir hayat,Allah azze ve celleye karşı sorumluluk bilinciyle yaşamakla ancak mümkündür. Ancak bu şekilde adil bir düzen kurulabilinir ve saadete erişilebilinir.
Bu sorumluluk bilinciyle Sümeyra (r.anhum) cihad meydanına gönderirken oğullarını şöyle der: Eğer Rasulullah’a bir şey olur da siz sağ dönerseniz vallahi sizi eve almam’’..işte sevmek nedir denilince verilecek en güzel cevaptır bu… Beni canınızdan daha çok sevmedikçe iman etmiş olmazsınız. Hadisinin yaşayan halini Hz. Sümeyra’da görüyoruz. Herşeyden önce geliyor Rasulullah Onun için. Ve bedir de bulur oğulları Ebu Cehil’i. Ettikleri yeminin gereğini yaparlar fakat Avf şehit olur. Savaş sonunda Muaz ve Muavviz annelerinin yanına gider ve: anne sana iki müjdemiz var. Ümmetin firavununu öldürdük. Avf da şehit oldu.’’ Derler. Hz. Sümeyra’nın sözleri yine bir şiir, yine bu ümmet için kocaman bir derstir. ‘’Allahım beni şehit annesi mertebesine layık gördüğün için sana şükürler olsun’’Zaman geçer bu kez gün Uhud günüdür. Bu kez babasını, eşini ve iki oğlunu hazırlıyordur Hz. Sümeyra. Yine aynı şeyi söyler dördüne. ‘’ eğer Rasulullah’a bir şey olur da siz sağ dönerseniz vallahi sizi eve almam’’
Bu kez hiçbiri sağ dönemez cihat meydanından. Hepsi şehittir. Bir ses yankılanır Uhud meydanından: Muhammedi öldürdüm!!! Dağı taşı titreten bir nidadır bu. Ses Hz. Sümeyra’ya kadar ulaşır.yüreği titrer Hz. Sümeyra’nın. Kalbi lime lime olur. Ve Uhud meydanına bir telaş ile koşar. Savaş meydanında Hz. Sümeyra’yı görenler babasının, eşinin ve oğullarının şehit olduğunu söylerler ama nafile onun gözü Rasulullah’ı arıyordur. Şehit olan gideceği en güzel yere gitmiştir der ve her yerde Rasulullah’ı aramaya devam eder. En son Alemlerin Efendisini görünce yüreği sükuta erer ve gözyaşlarıyla Rasulullah’ın önünde diz çöker gözlerini Rasulullah’ın cübbesinin etek ucu ile siler ve:
-Ya Rasulallah seni yaşıyor gördüm ya artık dünyadaki hiçbir imtihan bana ağır gelmez!!!
İşte SAHABE gibi sevmek… işte MÜSLÜMAN HANIMIN duruşu… işte gerçek İMANIN sırrına ermiş bir hanım… SEVMEK hemde canından çok sevmek işte ancak böyle olur.
Daha sonra bir evlilik daha yapar ondan da 4 oğlu olur. Hepsi de cihat meydanında şehit olur.
7 şehit annesi olduğundan şehitlerin annesi lakabını vermiştir kendisine Rasulullah.
Sevmek güzeldir. Sevdiğini söylemek kolaydır. Lakin sevginin gerçekliğini ve kalitesini; sağlam gayretler, uğrunda feda edilenler gösterir. Uğrunda fedakârlık yapılmayan sevgi, kuru bir edebiyat olarak kalır ancak. Allah ve Resul sevgisi de böyledir.Sevgisi gerçek, fedakârlığı sınırsız olanlar ise Mücahid/ Mücahide olarak anıldılar, anılacaklar her daim…
VELHAMDULİLLAHİ RABBİL ALEMİN.