sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA İSRA SURESİ 52. VE 56. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA İSRA SURESİ 52. VE 56. AYETLER ARASI
30.11.2020
0
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

52- Sizi çağıracağı gün, O’na övgüyle icabet edecek (dünyada) pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız.(56)
53- Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini, söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.(59)
54- Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azablandırır.(60) Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.(61)
55- Rabbin, göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilir. Andolsun, biz peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık(62) ve Davud’a da Zebur verdik.(63)
56- De ki: “O’nun dışında (ilah olarak) öne sürdüklerinizi çağırın, onlar sizden ne zararı uzaklaştırabilirler, ne de (onu yararınıza) dönüştürebilirler.(64)

Kur'an Dinle

AÇIKLAMA

56. Yani, “Siz ölümle kıyamet gününde tekrar dirilişiniz arasında sadece bir kaç saat yaşadığınızı sanacaksınız, çünkü kısa bir uykudan sonra aynı günün sesiyle uyarıldığınızı düşüneceksiniz.”
“O’na hamdederek çağrısına uyarsınız.” cümlesi büyük bir gerçeğe işaret etmektedir: Tekrar dirilirken kafir de mümin de Allah’a hamdedecektir. Mümin böyle yapacaktır, çünkü o dünyada iken de aynı inancı kabul etmiş veya yaşamıştır. Kafire gelince böyle deme cesaretini bulacaktır, çünkü onda küfrü nedeniyle bastırmakta olduğu bu inanma fırsatı vardır. Yeni hayatta tüm bu kasti baskılar sona erecek ve kafirler elinde olmaksızın Allah’a hamdedecektir.
57. “İnananlar”
58. Müminlere, kafirlerle ve diğer İslâm düşmanlarıyla tartıştıklarında bile güzel sözler söylemeleri emredilmektedir. Onlara ne sert söz söylemeli ne de abartılmış ifadeler kullanılmalıdır. Konuşmalarında soğukkanlı olmalı ve karşı tarafın kışkırtıcı davranışlarına rağmen sadece doğru olanı söylemelidirler.
59. Müminler şeytanın kışkırtmalarına karşı da uyarılmaktadırlar. “Düşmanlarınıza cevap verirken sinirlendiğinizi hissederseniz, hemen bu kışkırtmayı sizin tartışmanıza zarar vermek isteyen şeytanın yaptığını anlamalısınız. Böylece o, insanlar arasında anlaşmazlığı yaymaya çalışır.”
60. Bu ayet müminlerin, cennetin kendilerine has olduğu ve düşmanlarının cehenneme girecekleri şeklinde ifadeler kullanmalarını yasaklar. Bunlara karar verecek olan sadece Allah’tır, çünkü O tüm insanlar hakkında geçmiş, gelecek gizli aşikar her şeyden haberdardır. Bir kimsenin azap mı yoksa mükafaat mı göreceğine sadece O karar verir. Bununla birlikte şu tür insanların Allah’ın rahmetini hakettiği, şu tür insanlarınsa Allah’ın gazabını hakettiği söylenebilir. Fakat hiç kimsenin, belirli bir kimsenin Allah’ın rahmetini, başka birinin de Allah’ın gazabını hakettiğini söylemeye hakkı yoktur.
61. Bu, bir peygamberin kimin azap kimin rahmet göreceğine karar vermek üzere değil, sadece mesajı tebliğ etmek üzere gönderildiğini bildirmektedir. Fakat bu peygamber’in (s.a) böyle bir davranışta bulunduğu ve Allah’ın bu nedenle onu uyardığı anlamına gelmez. Gerçekte bu, müminleri uyarmayı amaçlar: Hz. Peygamber (s.a) insanların kaderlerine karar verme durumunda olmadığına göre, onlar da bir kimseyi cennetlik veya cehennemlik diye önceden belirlemeye kalkışmamalıdır.
62. Burada görünürde hitap Hz. Peygamber’e (s.a) olmasına rağmen gerçek muhatap Mekkeli müşriklerdir. Bu hitap onların Peygamber’i (s.a) küçük görmelerini eleştirmektedir.
Genelde aynı çağda yaşayanların, özelde de düşmanların, kendi toplumlarından çıkan bir insandaki üstünlük ve soyluluğu görmemeleri çok rastlanılan bir olaydır. Aynı durum Hz. Peygamber’de (s.a) olağanüstü veya küçük hiç bir özellik göremeyen çağdaşları için de geçerliydi. Onlara göre o, aralarından çıkan herhangi bir insandı. Diğer taraftan onlar, kendilerinden bir kaç yüzyıl önce yaşayan ünlü bazı kimselere çok saygı duyuyorlar ve onları yüceliğin mükemmele ulaştığı varlıklar olarak telakki ediyorlardı. Hz. Muhammed (s.a) peygamberliğini ilan ettiğinde ona karşı saçma sapan itirazlar öne sürmelerinin nedeni buydu. Şöyle diyorlardı: “Kendisinin Peygamber olduğunu iddia eden şu adama bakın. Oysa o herkesten büyük bir saygı gören eski peygamberlerle karşılaştırılamaz bile.” Allah bu itiraza şöyle cevap verdi: “Biz yerdeki ve gökteki tüm yarattıklarımızdan haberdarız ve onların derecelerini biz biliriz, siz değil. Daha önceki peygamberlere nimet verdiğimiz ve bazısını bazısından üstün kıldığımız gibi, kime peygamberlik vereceğimizi biz biliriz.”
63. Hz. Davud’un (a.s) burada özellikle anılmasının nedeni, peygamberliğin, insanın bu dünya ile hiç ilgisi olmaması anlamına gelmediğini göstermektedir. Bu, onların Hz. Muhammed’in (s.a) bir insan olduğunu öne sürerek peygamberliğine yaptıkları itiraza bir cevap niteliğindedir. Burada şöyle denilmek istenmektedir: “Davud kendisini normal bir insandan daha çok dünya ile ilgilenmeye mecbur eden bir makamda, yani kral olmasına rağmen, Allah ona peygamberlik nimetini verdi, ona Kitap, yani Zebur’u verdi. Aynı şekilde Hz. Muhammed’e de (s.a) karısı, çocukları olduğu, herkes gibi bir hayat sürdüğü, ticaret ve alış verişle uğraştığı kısacası, hayati ihtiyaçlarını sağlamak zorunda olan her insanın yaptıklarını yaptığı halde peygamberlik nimeti verilebilirdi. Böyle bir açıklama zorunluydu, çünkü Mekkeli müşrikler, böyle bir insanın değil peygamber, saygı değer ve dindar bir insan bile olmayacağı görüşündedirler. Çünkü onlara göre zahit ve dindar bir adam dünyayla ilgili hiç bir iş yapmamalı, inzivaya çekilip Allah’ı zikretmelidir. Oysa Hz. Peygamber (s.a) yaşaması için gerekli olan şeyleri kazanmak için çalışmak zorundaydı.
64. Bu uyarı, tevhid ilkesini işlemekte ve şirki reddetmektedir. Buna göre, şirk sadece Allah’tan başkasına secde etmekten ibaret değildir. Allah’tan başkasına yalvarıp başkasından yardım dilemek de şirktir. Çünkü yalvarmak ve yardım dilemek de bir tür ibadettir. Bu nedenle Allah’tan başkasından yardım dileyen kimse de, puta tapan kimse kadar müşriktir. Bu ayet, Allah’tan başka, dualara cevap veren, sıkıntıları gideren, kötü durumları düzelten başka bir gücün olmadığını açıkça göstermektedir. O halde, eğer bir kimse Allah’tan başkasının bir güce sahip olduğunu söylerse şirk işlemiş olacaktır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.