sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

DÜNYAYA MEYİL 3

DÜNYAYA MEYİL 3
06.04.2020
0
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd yerleri, gökleri ve ikisinin arasındakileri emsalsiz bir şekilde yaratan, bizlere hidayet olarak kitabı vahiy eden, kâinatın efendisi, tek ve yegane İlah, Rab, ibadet ve itaat edilmeye layık olan Allah Azze ve Celle’ ye mahsustur. Salât ve selam Peygamberlerin sonuncusu, yaşayan Kur’an, kendisine tabi olunmadıkça cennetin imkânsız olduğu, müminlere karşı şefkatli, kâfirlere karşı ise şiddetli olan Hz. Muhammed Mustafa (sav)’ ya, Aline, Ashabına, bugüne kadar yaşamış, bugün yaşayan ve bugünden kıyamete kadar yaşayacak olan tüm Müslümanların üzerine olsun.

Kur’an ayetleri bir bütün olarak incelendiğinde Dünya’nın Allah (cc)’ı Tevhid etmenin önündeki engel olduğunu görebiliriz. İmanın makbul olması önündeki en büyük engel. Ankebut suresi 61. Ayetle 65. Ayetler arası incelendiğinde karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır.

Kur'an Dinle
  1. 61. Andolsun ki onlara: “Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?” diye sorsan, mutlaka, “Allah” derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?
    62. Allah rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
    63. Andolsun ki onlara: “Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?” diye sorsan, mutlaka, “Allah” derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.
    64 . Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!
  2. 65. Gemiye bindikleri zaman, (fırtınaya yakalanınca kurtulma için) dini yalnız O’na has kılarak (ihlâsla) Allah’a yalvarırlar. Fakat onları kurtarıp karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah’a) ortak koşmaktadırlar.

Fahrettin Razi tefsirinde bu ayetleri açıklarken şöyle diyor;  Allah cc onların, Kendisinin yaratıcı ve Rezzak olduğunu itiraf ettiklerini, fakat ibadet etmediklerini, ibadeti ancak dünya ziynetinden dolayı terkettiklerini beyan etmiştir.

  1. 65. Ayetle ile Tevhidden alıkoyan şeyin dünya hayatı ve dünya hayatına meyil olduğuna işaret etmiştir. Onlar gemiye bindiklerinde gemi fırtınaya yakalanınca, yani onlar artık ümitlerini dünyadan kesince, dünyalıkları Allah cc ile aralarından çıkarınca, çok rahat bir şekilde, ihlasla Allah (cc)’a dua edebiliyor ve Allah (cc)’ı Tevhid edebiliyorlardı. Onlar o esnada tevhide şahit olan fıtratlarına dönmüş ve Allah (cc)’ı bir olarak tanımışlar ve ihlaslı bir hale gelmişler. Fakat onları denizdeki o tehlikeden kurtarıp, hayatta bırakıp, tekrar karaya ulaştırınca, dünyaya ve dünyalıklara tekrar kavuşunca, onlar ortak koşmaya devam etmişlerdir.

Başa bir bela geldiğinde, bir kaza geldiğinde, bir afet ile karşılaştığında, Allah cc bir salgın hastalık gönderdiğinde (covid-19) v.s. Allah’ a yönelmek, ihlasla dualar etmek. Ölümü ensesinde hissettiğinde Allah (cc)’a dönmek. Fakat tekrardan rahata çıktığında, kendini güvende hissettiğinde Allah’ a ortak koşmak. Bu davranış biçimi müşriklerin davranış biçimidir. Ölümü sadece tehlikeli anlarda geleceğine inanan bir kimsenin davranışı bu. Bunun en büyük sebebi dünyaya olan bağlılık, ona karşı beslenilen sevgi, elde etmedeki hırstır.

Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı! ( Ankebut 64)

Kur’an-ı Kerim burada insanları hayatın nimetlerinden vazgeçirmeyi, dünya’dan kaçıp ondan el-etek çekmeyi öngören mistisizme teşvik etmeyi amaçlamıyor. Böyle bir şey İslam’ın ruhuna ve asıl amacına terstir. Burada, hayatın nimetlerinden yararlanılırken Ahiret’in gözetilmesini ve yüce Allah’ın belirlediği sınırların aşılmamasını amaçlıyor. Aynı şekilde dünya nimetlerinin basit düzeyinin üstüne çıkılmasını, dünya hayatının zevklerinden yararlanma konusunda itirazsız her dediği yerine getirilecek şekilde nefse tutsak olunmamasını kastediyor. Buradaki mesele değerlerin şaşmaz ölçüsü ile ölçülecekleri kriter meselesidir. Şunlar dünya değerleri, şunlar da ahiret değerleri. Mü’min bunları bilmek zorundadır. Bu bilginin ışığında dengeli bir bakış açısına sahip olarak tam bir özgürlükte dünya hayatının nimetlerinden yararlanır. (Seyyid Kutub, Ankebut 64)

Sesli Makale

Ebu Hüreyre (Ra)’dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Dünya Mü’minin zindanı ve kâfirin cennetidir.” İbni Mace 4113

Bu hadîsi Müslim, Tirmizi ve Ahmed’ de rivayet etmişlerdir.

Dünyanın Mü’min için zindan ve kâfir için cennet sa­yılması sebebiyle ilgili olarak: Çünkü Mü’min dünya hayatında bol nimetler içinde olsa bile cennetteki nimetler onun için çok daha üs­tün ve hayırlıdır. Kâfir dünya hayatında sıkıntı içinde olsa bile o sı­kıntılı hayatı, cehennemdeki hâline nazaran cennet hayatı gibidir, der.

İmam Nevevi bu hadisin izahı bölümünde: Bu hadisin mânâsı şöyledir: Mü’min, dünya haya­tında haram olan nefsi arzulardan ve şehvete yönelik davranışlardan, keza mekruh olan şeylerden menedilmekle ve nefse zor gelen bir ta­kım ibâdetlerin yükümlülüğü altına sokulmakla bir nevî zindana atıl­mış gibidir. Çünkü hareketleri kısıtlanmıştır. Vefat ettiği zaman, ya­saklamalar ve yükümlülükler kalktığı için rahata kavuşmuş, serbest bırakılmış olarak Allah’ın kendisi için hazırlamış olduğu ebedi nimet­lere ve tam mutluluğa erişmiş olur. Kâfir ise geçici olan dünya haya­tında bir takım nimetlere kavuşmuş olabilir. Öldüğü zaman ise son­suza dek azab içinde kalacak mutsuz bir kimsedir, der.

EI-Münâvî de: Mü’min haram olan nefsi arzulardan menedildiği için sanki zindandadır. Kâfir ise onun aksine nefsi arzuların peşinde sorumsuzca hareket ettiği için sanki cennettedir, demiştir.

Münâvî, hadisi açıklama sadedinde şu menkîbeyi nakleder: “Anlattıklarına göre, Hâfız İbnu Hacer, Kadıların kadısı iken, bir gün etrafını saran büyük bir cemaatle, haşmetli ve güzel bir elbiseye bürünmüş halde pazara uğrar. Derken kılık kıyafeti pejmürde, eskimiş ve yağlara bulanmış bir elbise içerisinde sıcak zeytinyağı satan bir yahudi, kendisine doğru yaklaşıp atının yularından tutar ve: “Ey Şeyhülislam, inanıyorsun ki, Peygamberiniz: “Dünya Mü’mine hapishâne, kâfire cennettir” demiştir. Sen hangi hapistesin ve ben nasıl bir cennetteyim?” der. İbnu Hacer şu cevabı verir:

“Ben, Allah’ın bana âhirette hazırladığı nimetlere nisbetle, hâl-i hazırda sanki (şu dünyevî saltanatıma rağmen) hapiste gibiyim. Sen de, sana âhirette hazırlanan azâba nisbetle, sanki cennette gibisin!”

Yahudi, bu cevap üzerine Müslüman olur.” Kutubi Sitte 1968

 

                           Hamd Alemlerin Rabbi Olan Allah’a Mahsustur

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.