Doğru başlangıç 3

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

Hamd âlemlerin Rabbi Rahman ve Rahim, ölüden diriyi- diriden ölüyü çıkartan, geleceğinde hiç şüphe bulunmayan günün sahibi, mümin kullarına merhametli, inkârcılara şiddetli, indirmiş olduğu Kur’an ile bizlere izzet bahşeden ALLAH(CC) aittir.

Salât ve selam âlemlere rahmet olarak gönderilen kendi döneminde ve kendisinden sonra var kılınan mükelleflerin ona(sas) itaatten başka kurtuluşunun mümkün olmadığı önderimiz komutanımız Hz. Muhammed sas’e âline ashabına, bugünden önce yaşamış bugün yaşamakta olan ve kıyamete kadar yaşayacak, hakkın gönüllerini aydınlattığı mücahid müminlere selam olsun.

Küresel olarak yeryüzünün neredeyse tamamı, Allahu Teâlâ’ya karşı nankörlüğünün bedelini ağır şartlar altında ödemektedir. Dini ve inancı ne olursa olsun, fıtrat dini olan İslam’ın yaşanmadığı her coğrafya zulüm ve adaletsizliklerle doludur. Kâfirin küfrü aleni olarak egemen olmuşsa zalimin zulmü kaçınılmaz olmuştur. Allah Resulünü hak din ile bütün dinlere üstün kılmak için göndermiştir. Hakkın mensupları hakkı kendi hayatlarında ve yaşadıkları bölgelerde uygulamazlarsa Allah’ın Resulünü gönderdiği amaca muhalefet etmiş olurlar. Böylelikle peygambere imandan ve tabi olmaktan söz edilemez.

İslam, din olmaktan öte vicdani bir hüviyet kazandığında, sulta şeytan ve yaverlerinin kontrolüne girmiş demektir. Adaletin temini veya zulmün def-i İslam’a tam bir bağlılıktan geçer. Dini vicdana hapseden değil, Kuran’ı ve Sünneti hayatların tanziminde yegâne kaynak olarak kabul edenler Müslümanlardır. Bir Âlimin güzel bir sözü vardır; “Bana Kuran ve Sünneti iyi anlayan ve çağını bilen 40 tane adam verin size yeryüzünün tapusunu vereyim”.

“Sen onlara bir mucize getirmediğin vakit “onu derleyip toplasaydın derler”. Deki; Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyarım. İşte bu Kuran, Rabbinizden gelen kanıtlar ve delillerdir. İnanan bir toplum için hidayet ve rahmettir.(Araf 203)

Ölçü budur. Müslümanlar için ölçü budur. Acaba böylemi? Dedirttirmeyecek kadar açıktır. “Bana vahyedilene uyarım.” “Ben kendiliğimden bir görüş ileri sürmem. Yeni bir şey ortaya koymam. Rabbimin bana vahyettiğinden başka bir şeye gücüm yetmez. O’nun bana emrettiğinden başkasını getiremem…[1] Allah Azze ve Celle her zamanda ve mekânda Kitabı ile kullarına yol göstermiştir. Kuran’ın mesajı zamanın değişmesiyle değişmez, fert ve toplumları ulaştıracağı ufuklar eşsiz ve benzersizdir. Ancak Kuran’ın hayata egemen olmasıyla ulaşılabilecek bir yüceliktedir bu eşsizlik.

Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethettiğinde karşı saftaki kanaat önderleri ve liderleri etrafa bakınırlar bu ordunun komutanı kimdir diye. Fatih’in hocası Molla Hüsrev’i görürler yaşlı ve sakallı atın üzerinde dolaşıyor. Derler ki herhalde budur sultan. Fakat yanına gittiklerinde daha genç yaşlarda fakat tarihte derin izler bırakan fatih sultan mehmed’i gösterir Molla Hüsrev. Fatih’in yanına giderler kendilerini affetmesi için aman sultanım aman efendim derken, Fatih hocasına döner ve der ki: Asıl Sultan odur. “Molla Hüsrevi kastederek”.

Daha kendi arzularına ve isteklerine hakim olamayan, evrenin kendisine boyun eğdiği bir İlah’a boyun eğemeyen kitleler acaba hangi İslam’ı yaşıyorlar. Molla Hüsrev alimdir. Dolayısıyla onun sultan oluşu ilim ve hikmetten kaynaklanır. Potansiyel güç ilmin kontrolüne girdiğinde Allah’ın rahmetine mazhar olur ve beraberinde önce ruhların sonra toplumların fethedilmesiyle devam eder.

LA İlahe İLLALLAH kelimesi en yüce kelimedir. Allahtan başka ilah kabul edilmediğinde ve bu gaye ile yaşandığında Allahu Teâlâ fert ve toplumları Saadeti dareyne ulaştırır. Bu sadece söylenilen bir kelimeden öteye geçmediğinde bu saadetten mahrum kalınır. Hasan El Benna’nın dediği gibi “Siz evlerinizi İslamlaştırın Allah sokaklarınızı İslamlaştıracaktır.” Evlerin İslamlaşması da fertlerin bütünüyle bu kelimenin kontrolüne girmesi demektir. Hayatımızın her alanına Allah Azze ve Celle yön verdiğinde bu kelimeyi iyi anlamış olacağız İNŞAALLAH.

Selam ve dua ile   اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ

[1] (Seyyid KUTUB