Hamd alemleri yoktan var eden, yegane hakimiyet yetkisine sahip Allah c.c.’dır. O’na kulluk eder ve ondan yardım dileriz.
Salat ve Selam son Rasul Hz. Muhammed s.a.v’e ehli beytine sahabesine ve tüm müminlerin üzerine olsun.
Allah ve azze celle kendisine kulluk etmesi için yarattığı insanoğluna akıl diye bir nimet vermiştir. Akıl doğru ile yanlışı hak ile batılı, faydalıyı ve zararlıyı ayırt etmeye yarayan dahada ziyade iki faydalı arasında en faydalı olanı tesbit edip tercih etmeye yarayan bir vasıtadır. Tabiki bunlar akıl ve vahiy ile beraber olursa söz konusu olur. Yoksa akıl tek başına doğru ve yanlışı ayırtedemez. Yani gören göz için ışık nasıl gerekiyse akıl içinde vahiy öyle gereklidir.
Şimdi aklımızdaki tüm meşguliyetleri bir kenara bırakıp şu soruya cevap verelim.
Deseler ki birgün sıkıntı çekip sonra bir ömür rahat etmekmi, yoksa birgün rahat edip sonra bir ömür sıkıntı çekmekmi istersin?
Bu soruya her akıl sahibinin vereceği cevap bellidir. Hatta bunun örneklerini hayatın içerisinde görmekteyiz. Ailesini, sevdiklerini evini memleketini bırakıp gurbete çalışmaya gidenler niçin gurbet sıkıntısına katlanıyorlar. Döndüklerinde rahat bir hayat sürmek için. Bir sene gurbette dişimi sıkar katlanırım sabrederim ama geri dönüncede rahat ederim evimi alırım arabamı alırım yada şu işimi yoluna koyarım diyorlar.
Şimdi bu örnek üzerinden düşünelim ve dünya ve ahret arasındaki dengeyi kurmaya çalışalım.
Şu gelip geçici olan sizden öncekilere kalmadığı gibi bizede kalmayacak olan, nicelerini girdabına çekip hüsranına sebep olan değersiz dünya hayatında nefse ve dünyanın süsüne karşı sabredip Allah Teala’nın rızasına uygun bir hayat yaşayıp ebedi ahrette rahata kavuşmak mı?
Yoksa üç günlükl diye tabir ettiğimiz bu dünyada rahat bir hayat yaşayıp sonra ahrette ebedi azab içinde olmakmı?
İndirmiş olduğu hidayet rehberi Kur’anı Kerim’de Allah Teala geçmişten ve gelecekten haber vererek insanların ders ve öğüt almalarını dilemiştir. Bu ayetlerden bazıları şunlar;
‘’Kim bu kitaba yüz çevirirse kıyamet günü ağır bir günah yükünü sırtında taşır. Onlar ebedi olarak bu yükün altında kalırlar. Kıyamet günü bu yük onlar için ne kötü bir yüktür.
Sura üflendiği gün, o gün günahları korkudan ağarmış gözlerle bir araya toplarız. Kısık bir ses tonu ile birbirlerine ‘Siz dünyada on gün kaldınız’ derler. Aralarındaki konuşmaları biz herkesten iyi biliriz. Bu arada en isabetli görüşlüleri ‘Süz dünyada sadece bir kaldınız’ derler. (Taha 100-104)
İnsanoğlunun dünyadan beklentisi çoktur. Yada dünyada yapmak istedikleri çoktur. Hayaller, hedefler, planlar, istekler bunlar hiç bitmez. Hep bir koşturmacadır gider. Hergün bir yenisi eklenir. Biri biter biri başlar.
Ne acıki insan bu yoğun temponun içinde dünyanında bir sonu olduğunu düşünmez, hayallere sığdıramadığı dünya hayatının aslında birgünden ibaret olduğunu bilmez.
Allah Teala gafletten uyanmamız için bizi ayetleriyle uyarıyor. Gerek kainattaki ayetleri gerekse Kur’an ayetlerini okuyoruz, duyuyoruz yada görüyoruz. Ama maalesef bunlar bizde bir tesir oluşturmuyor, hayellerimiz yıkmaya yetmiyor. Bunun böyle olmasının sebeplerinden biride okuduğumuz duyduğumuz hakikatleri çok uzak görüyor olmamız.
Misal yıldızları gökyüzünde çok ufak bir nokta olarak görürüz bunun sebebi gerçekten küçük olmaları değil bize çok uzak olmalarıdır. Hakikatte dünyadan kat kat büyüktürler. İşte aynı bunun gibi ölüm ahret sırat cennet ve cehennem v.s gibi hakikatleri çok uzak gördüğümüzden kendimize dokundurmadığımızdan dolayı bize küçük gelmektedir. YTani bizi etkilememektedir.
Şimdi tekrar soralım? Kendimize her türlü zevk ve imkanla donatılmış olsada ebedi bir hayatın yanında bir günün ne değeri olabilirki?
‘Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz, oysa hairet daha hayırlı ve süreklidir.’ (Ala 16-17)
‘Rabbinize yönelin. Arap size gelmeden önce O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. Ansızın ve hiç farkına varmadığnız bir sırada size azap gelmeden önce Rabbinizden size indirilen en güzel söze, Kur’ana uyun. ( Zümer 54-55)
‘Azabı gördüğü zaman, keşke benim için dünyaya bir dönüş daha olsaydı da iyilik edenlerden olsaydım.’ Diyeceği günden sakının.’ ( her türlü zevk ve imkanla donatılmış olsada ebedi bir hayatın yanında bir günün ne değeri olabilirki?
‘Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz, oysa hairet daha hayırlı ve süreklidir.’ (Ala 16-17)
‘Rabbinize yönelin. Arap size gelmeden önce O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. Ansızın ve hiç farkına varmadığnız bir sırada size azap gelmeden önce Rabbinizden size indirilen en güzel söze, Kur’ana uyun. ( Zümer 54-55)
‘Azabı gördüğü zaman, keşke benim için dünyaya bir dönüş daha olsaydı da iyilik edenlerden olsaydım.’ Diyeceği günden sakının.’ (Zümer 58)
Ateştekiler cehennem bekçilerine ‘Ne olur Rabbinize yalvarında birgün olsun azabımızı hafifletsin’ derler (Mümin 49(
Demek azap öyle çetin ki birgüne bile razılar. Birgün daha duaya yalvarmaya değiniyor.
Düşününkü tamamen kaldırılması dğeil hafifletilmesi bile kurtuluş gibi istenmekte.
Birgün şu dünyada rahat edeyim derken ebedi hayatı mahfetmeye değermi hiç?
‘Rabbimiz bizi çıkar yaptıklarımızın yerine iyi işler yapalım diye ferhad ederler. Allah c.c. ‘Size düşünecek bir insanın düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi?
Ayrıca size bir uyarıcıda gelmişti. Şimdi tadın azabı zalimlerin yardımcısı da yoktur. (Fatır 37)
Ayetlerde gördüğümüz gibi feryad edenlerden biride biz olmak istemiyorsak iş işten geçmeden ömür sermayesini doğru kullanmamız gerekir.
Elhamdulillahirrabilalemin.
