ALLAH’IN KULUNU ANMASI
Gerçekten Hamd Allah’a mahsustur. O’na hamdederiz ve O’ndan yardım dileriz. Mağfireti O’ndan ister, doğru yola iletilmemizi O’ndan bekleriz. Nefislerimizin kötülüklerinden ve amellerimizin fenalıklarından Allah’a sığınırız.Allah (c.c), kimi hidâyette kılmış ise, o gerçekten hidayete erişmiştir. Kimi de dalâlette ve sapıklıkta kılmış ise, artık o kendisi için bir dost ve yol gösteren bulamaz. Şehadet ederim ki, Allah’dan başka bir tek ilah yoktur ve O’nun eşi ve benzeri de yoktur. Yine şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (s.a) Allah’ın kulu ve Rasûlüdür. Salât ve selâm O’na, Ehli Beytine, ashabına ve O’nun yolunu izleyenlere ve onun gösterdiği çizgide yürüyenlere olsun. Allah cc Bakara Suresi 152. Ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır;
فَاذْكُرُون۪ٓي اَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا ل۪ي وَلَا تَكْفُرُونِ۟
Öyle ise siz beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin! (Bakara – 152)
Allah’ı anmak (zikir) en geniş anlamda hem kalple hem dille hem de eylemle olur. Kalple zikir, insanın her türlü tutum ve davranışında Allah’ı hatırlamasıyla; dille zikir, Allah’ın isimlerini ve sıfatlarını, tesbih ve dua cümlelerini dilde tekrar etmekle; eylemle zikir ise Allah’ın iradesine uygun yaşamakla olur. Ancak asıl olan insanın işini gücünü yaparken, normal hayatını yaşarken kalple zikir halinde olması yani “Allah’ı düşünüp O’nun hoşnutluğunu gözetmesi”, kezâ amelleriyle zikir halinde olması yani “Allah’ın buyruk ve yasaklarına titizlikle uyması” en önemli, değerli ve yararlı zikirdir.
Her durum ve şartta Allah’ın hoşnutluğunu gözetmesi, karşılaştığı her problem de ve nefsine uyacağı her an da Allah’ın azabını hatırlaması, Meyledeceği her dünyalık karşısında Allah’ın vaatlerini tercih etmesi, İstek ve ihtiyaçları gündeme geldiğinde Allah’ın güzel esmasıyla ondan istemesi ona iltica ederek ondan umması Allah’ında kulunu anmasına en büyük sebeptir.
Hâkim, Ebu’d-Derdâ’dan bildiriyor: Resûlullah‘ın (sallallahü aleyhi ve sellem):“Yüce Allah şöyle buyurur: “Kulum beni anmaya başlayıp dudaklarını hareket ettirmeye başladığı anda ben kulumla beraber olurum” buyurduğunu işittim.
Peki Allah’ın Kulunu Anması ne anlama gelmektedir ?
Bütün güç, kuvvet ve kudret Allah’a ait olduğundan, öncelikle O’na tam olarak bağlanmak ve O’nun yardımını celbetmek esastır. Bütün başarıların temelinde bu gerçek yatmaktadır.
Biz Allah’ı zikredince, Allah da bizi şanına uygun bir tarzda zikretmekte; rahmet ve yardımda bulunmaktadır. Kulluğumuzu kabul buyurmakta, tevbe ve istiğfarlarımızı işitmekte ve dualarımıza icâbet etmektedir.
Yine Cenâb-ı Hakk’ın kulunu anması onu bağışlaması, ona çok sevap vermesi, hatta meleklerinin yanında ondan bahsetmesi demektir.
Yine Cenâb-ı Hakk’ın kulunu anması Allah’ın mükâfaat vermesi, medh-u sena etmesi, rızasını bildirmesi, lûtufta bulunması ve bir makam vermesidir.
Bütün bunlar Hak teâlâ‘nın, sözünün manasına dahildirler Alimler bu ayeti çeşitli ifâdelerle açmışlardır:
- a)Bana itaat ederek beni zikredin ki, ben de rahmetim tle sizi zikredeyim, (yani size rahmet edeyim).
- b)Davetime icabet etmek ve muhsin olmak suretiyle beni zikredin.Bu, tıpkı Allah’ın, “Bana dua edin, duanızı kabul edeyim” (Mu’min, 60) ayeti gibidir. Bu, Ebu Müslim’in görüşüdür. O şöyle demiştir: “Allahü teâlâ, mahlûkatına, kendisini arzulayarak ve kendisinden korkarak, rahmetini umarak ve azabından çekinerek zikretmelerini; zikirlerini başkası değil sırf Allah için yapmalarını emretmiştir. Onlar, Allah’a ibâdet etmede ve onu Rab tanımada ihlâslı olarak zikrettikleri zaman, Allahü teâlâda hem dünya hem ahirette onları ihsanı, rahmeti ve nimeti ile zikreder (yani bunları verir)”.
- c)Beni, medh-ü sena edip itaat ederek zikredin ki, ben de sizi medh-ü sena edip nimet vererek zikredeyim.
- d)Siz beni dünyada anın (hatırlayın) ki, ben de ahirette sizi anayım.
- e)Siz beni, hiç kimsenin bulunmadığı yerlerde zikredin ki, ben de sizi kimsenin bulunmadığı (ıssız çöllerde) zikredeyim, yalnız bırakmayayım.
- f)Siz beni bolluk içinde iken zikredin ki, ben de sizi başınız belâda iken anayım (yardım edeyim).
- g)Bana itaat etmek suretiyle beni zikredin ki ben de yardımım ile sizi zikredeyim.
- h)Siz benim uğrumda cihâd ederek anın ki, ben de size hidayet ederek (yol göstererek), sizi anayım.
- i)Beni sıdk ve ihlâsınızla anın ki, ben de sizi kurtararak ve kendime daha fazla yaklaştırarak zikredeyim.
- k)Siz önce, benim Rab olduğumu hatırlayın ki, ben de sonunda, sızı rahmetim ve kulluğuma kabul etme ile hatırlayayım (mükâfaatlandırayım).”
Bu âyet-i celileden anlaşılan mâna şudur: Allahü teâlâ buyuruyor ki, nimetlerime şükretmekle beni zikredin. Ben de üzerinizdeki nimetlerimi artırmakla siz) zikredeyim. Nimetlerime şükrederseniz üzerinizdeki nimetlerimi artırırım. Siz bana dua etmekle beni zikredin, ben de sizin dualarınızı kabul etmekle sizi zikredeyim. Siz halisane ibadet yapmakla beni zikredin, ben de sizi âhirette korktuklarınızdan emin ve arzu ettiklerinize kavuşturmakla zikredeyim
Allahü teâlâ, bu zikir çeşitlerinden hangisiyle zikredilirse, o da ona layık bir şekilde kendisini zikreden kimseyi, zikredip anacaktır. Bu noktayı anlatmak için, bu âyet çeşitli tabirlerle açıklanmıştır.
Bu noktada iyi anlaşılması gereken şey biz Allah’ı taatle anarsak onun bizi rahmetiyle anacağı, İsyanla anarsak gazabıyla anacağıdır. Rabbim her şart ve durumda gerekli şekilde kendisini anmayı ve onun tarafından hayırla anılmayı bizlere nasip etsin inşallah…