ALLAH ONLARDAN RAZI, ONLAR ALLAH’dan RAZI…

Hamd görüleni görülmeyeni emsalsiz bir şekilde yaratan, bizlere sayısız nimetler bahşeden Allah’a mahsustur. Salat ve selam alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed ‘e (sav), aline, ashabına, O’nu (sav) takip eden tüm mü’minlerin üzerine olsun.

Allah kainatı ve insanı dilediği gibi yaratmıştır. Her bir varlığa ayrı bir şekil ve ayrı bir özellik vermiştir. İnsanları da ayrı renk ve kabiliyetlerde, çeşitli soy ve kabile halinde, dünyalık yönünden farklı olarak yaratıp düzenlemiştir. Kula düşen görev bu ilahi taktirden razı olmaktır. Rıza sözlükte “hoşnut ve memnun olmak, gibi” anlamlara gelir…Kavram olarak baktığımızda rıza; Allah’tan razı olmak Ondan gelen herşeyi kabul etmek, O’nun  takdirine itiraz ve muhalefet etmemek, hükmünü olduğu gibi kabullenmek, verdiği nimetleri küçümsememektir.  Kur’an’da ve hadislerde rızâ kavramı üzerinde önemle durulmuş, müminler Allah’ın rızâsını kazanmaya teşvik edilmiş, rızâ mertebesine ermenin en büyük mutluluk olduğu ifade edilmiştir. “Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah’tan razı oldular”(Beyyine 8 ) meâlindeki âyet  Allah ile kul arasındaki rızâ halinin karşılıklı olduğunu gösterir.  Bir mümin için Allah’tan razı olma ve O’nun razı olduğu bir kul olma şekli en büyük mutluluktur. Cennete girmek için bu nitelikteki müminler arasına dahil olmak lâzımdır. Adn cennetine giren müminler için en büyük ödül “Allah’ın rızâsı” anlamına gelen rıdvândır Rıdvân rızânın en mükemmel şeklidir. ‘’….Allah inanan erkeklere ve kadınlara altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennetler, bir de Adn cennetlerinde bulunan pek hoş meskenler vaad etmiştir.Allaah’tan pek az bir rıza ise daha büyüktür. Ancak bu pek büyük kurtuluşun ta kendisidir’’ (et-Tevbe 9/72).Dikkat edilirse ayette Allah’ın rızasının cennetten daha büyük bir mükafat olduğu vurgulanmaktadır.  Bu mükafata erişmek için kişinin dünya hayatında iken  Allah ve resulünün rızâsını alması gerekir. Bütün insanlar öncelikli olarak Allah’ı ve Onun rasulünü razı etmek,onlara muhahalefet etmek durumundadırlar. Peygamberimiz buyuruyor ki; ’’Rab olarak Allah’tan, din olarak İslamdan, Rasul olarak da Muhammed (sav)’den razı olan imanın tadını tatmıştır.’’(Müslim 56) Görüldüğü gibi kul olarak yaratılan insan, Allah’ın Rabliğine, Onun evrendeki hakimiyetine, Onun ilahlığına razı olmalıdır.  Allah insanlar için yaşama biçimi olarak islamı uygun görüp göndermiştir. Kul islama ve onun getirdiği ölçülere  razı olup Allah’ın dini islam’a muhalefet etmemelidir. Rasul olarak Hz.Muhammed’den razı olmak ise; Onun getirdiği prensiplerden  memnun olarak yaşamaktır.

Rasulullah (sav) ashabından bir topluluğa; ‘’Sizler kimlersiniz?’’ diye sorar. Onlar, biz müminleriz diye cevap verince onlara, ‘’imanınızın belirtisi nedir?’’ sorar, ‘’Belalara sabreder, rahatlığa karşı şükreder,kazanın tecellisine ise razı oluruz.’’diye cevap verirler.Bunun üzerine Rasulullah (sav) onlara ‘’Kabe’nin Rabbine yemin ederek söylüyorum ki, sizler gerçek müminlersiniz’’ buyurur.(Ahmed bin Hambel)

İşte bu kimselerdir cennetin varisleri…Müfessirlere göre, cennetliklere fazladan 3 güzellik vardır;

1.)Cennetlikler için eşi benzeri bulunmayan ilahi bir armağan vardır.

2.)Onlara Allah katından bir selam vardır, bu hediyeden daha değerli bir mükafattır.

3.)Yüce Allah’ın, ‘’Ben şüphesiz sizden razıyım’’ buyurmasıdır. Bu ise hediyeden ve selamdan da daha değerlidir.

Yani içinde bulundukları bütün nimetlerden de büyük olan ALLAH’ın rızasıdır.

Mümin, Allh’ın rızasını kazandıracak işleri yapar, Allah’ın gazabına sebep olan işlerden kaçınır. Rabbine güvenen her konuda  Ona tevekkül eden, O’nun her hükmüne, takdirine razı olan,bollukta ve darlıkta O’nu sevdiği için infakta bulunan, salih amellerle O’nu hoşnut etmeye çalışan bir mümin  rıza anlayışı üzeredir.

Peygamber (sav) bir adama şöyle dua etmesini öğretti; ‘’Deki: Allah’ım! Senden, Sana kavuşacağına inan,Senin takdirine razı olan ve  senin lütfettiğine kanaat eden,tatmin olmuş bir nefis istiyorum.’’(M.ibni Kesir) AMİN…

VELHAMDULİLLAHİRRABBİLALEMİN.