ALLAH CC KULLARINA İHSANI
Bismillahirrrahmanirrahim
Eksik ve noktanlıklardan uzak olan, bütün kemal ve kamil sıfatların tek sahibi olan Allah c.c.’a sonsuz hamdu senalar olsun…Önderimiz, efendimiz, liderimiz Hz. Muhammed’e onu aline ashabına ve tüm müminlerede salat ve selam olsun…
“Allah’ın kullarına nimet ve ihsanı üç türlüdür. Bunlar, temel ihsanlar, aracı ihsanlar ve tamamlayıcı ihsanlardır.
Temel ihsanlar, üç bölümden oluşur.
1– Allah, kerem ve cömertlik sıfatları gereği insanı yoktan var ederek ona büyük ihsanda bulunmuştur. Allah bu nimet ve ihsanını insanlara şöyle haber verir: “Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre gelip-geçti.”
2– Allah, insanı yarattıktan sonra ona, diğer varlıklardan daha güzel bir biçimde şekil vermiştir. Bu ihsanını da onlara şöyle haber verir: “Allah sizi şekillendirdi ve şeklinizi de en güzel yaptı.” Bu manada Kur’an’da birçok âyet bulunmaktadır.
3– Diğer canlılardan farklı olması, düşünebilmesi ve hidayet yolunu görebilmesi için ona akıl verdi. Kur’an-ı Kerîm’in birçok yerinde Allah, insanların dikkatini bu nimete çeker:
“Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükreder ya da nankörlük yapar’’
“Size, şükredesiniz diye kulaklar, gözler ve gönüller (düşünen beyinler) verdi.” [1]Bu ve buna benzer âyetler Kur’an’da oldukça çoktur.
Aracı ihsanlar, temel ihsanlar ile tamamlayıcı ihsanlar arasında bağ oluşturan ihsanlardır. Bu ihsanlar altı bölümden oluşur. Şöyle ki:
1- İslâm’a hidayet etmesi. Allah’ın kuluna en büyük ihsanı ve nimeti budur. Kur’an’da sözü edilen hidayet, nur ve göğüsleri açma (ferahlatma)dan bu anlam kastedilmektedir.
2– Onu, nebilerin en hayırlısı olan Hz. Muhammed’in ümmetinden yapması. Bu ümmetin, diğer ümmetlerden daha üstün olduğuna şu âyet işaret etmektedir: “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz.” Yani sizler, gayb âlemindeydiniz. Allah’ın ilmine uygun olarak varlık âlemine çıkarıldınız.
3– En değerli kitabı olan Kur’an-ı Kerîm’i ona öğretmesi ve ezberletmesi. İnanan insan, Rabb’inin kelamını diliyle okur ve kalbiyle ona derinden inanır. Bu, Allah’ın inanan kuluna büyük bir ihsanı ve ikramıdır. İbn Abbas, “De ki: “Allah’ın bol ihsanıyla (fazlıyla) ve rahmetiyle, sevinsinler. Bu, onların toplayıp yığmakta olduklarından hayırlıdır” âyetinde geçen bol ihsan ve rahmeti “Kur’an” olarak açıklamıştır.
4– Kitabını ezberlettikten sonra onun anlamını, peygamberin yolunu, ilmini ve birçok kimsenin bilmediği gerçekleri teorik ve pratik olarak ona öğretmesi, değerini yükseltmesi. Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah, sizden iman etmekte olanları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir.” “De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
5– Öğrendikleri ile amel etmesini ihsan etmesi. İlmin ve bilginin semeresi işte budur. Yüce Allah şöyle buyurur: “Kulları içinde, Allah’tan ancak âlimler içleri titreyerek-korkar”
6– Öğrendiklerini insanlar arasında yaymasını sağlamakla ihsanda bulunması. Kul, Allah’ın bu ihsanıyla toplumuna bir ışık olur. Herkes onun ışığından faydalanır, hayatının her alanında onu kendisine rehber edinir. Böylece kul, gök ehli arasında saygın bir yer edinir. Yeryüzünde de nebilerin varisi olan âlimlerden olma şerefeni elde eder.
Tamamlayıcı ihsanlar, Allah’ın kuluna nimet ve ihsan ettiği gizli bilgiler ve manevi latifelerdir. Allah bu nimet ve ihsanlarla kulunu mükemmelleştirir, hemcinsleri arasında onu yüceltip onurlandırır. Bu tür ihsanlar beş bölümdür. Bunlar:
1– Allah’ın kuluna güzel bir biçim, uyumlu bir beden, açık ve etkileyici bir dil, her türlü çirkinlikten, organ eksikliğinden veya bir hastalığın etkisiyle oluşmuş kalıcı izlerden uzak bir sağlam bünye vermesi. Kul bu ihsan sayesinde sağlıklı ve huzurlu bir hayat yaşar. Allah’a itaat ve ibadet etmekle doğru ve sağlam bir yol üzerinde yürür. Gözler ve basiretler onun şekline ve yaratılışına bakmaktan hoşlanır. Karakteri yaratılışına uygun olur. Bu, Allah’ın ona bir ihsanı, ikramı ve bağışıdır.
2– Mali durumunun düzenli ve iyi olması. Bu ihsan sayesinde kul, rızkını kazanmak için başkalarına muhtaç olmaz. Aksine başkaları ona muhtaç olur. Kendisine muhtaç olanların ihtiyaçlarını karşılayınca da hayır ve iyilikler bol olur. Bu nimet ve ihsan çokça şükretmeyi gerektirir. Çünkü bu nimet öyle herkese verilmez.
3– Güçlü ve saygın bir aşiret mensubu olması, kendisini seven ve saygı duyan, düşmanlarına karşı bir kalkan gibi onu koruyan dost ve bağlılarının çok olması. Allah’ın bu ihsanı sayesinde kul, bütün varlıklardan özellikle düşmanlarından gelebilecek zararlardan korunur, huzur ve güven içinde yaşar. Kendisine saygı duyulur, büyük gözüyle bakılır. Kendi ülkesinde veya başka ülkelerde her ihtiyacı karşılanır. Parmaklar onu işaret eder, insanlar onu över. Kendisine bağlı olanlar, onun övülmesi ile iftihar eder.
4– Allah’ın ona uygun, itaatkar, iyi ve güzel bir eş ihsan etmesi. Bu ihsan sayesinde nefsi, eşiyle huzur bulur. Ona olan sevgisi ve şefkati artar, soyunun devam etmesini sağlar. Böylece iman eden ve imanları ile amel eden, Allah’ın nimetlerini anıp O’na şükreden Hz. Muhammed ümmetinin daha da çoğalmasına katkıda bulunur. Bu salih nesil, dünyada kendisine destek olur; âhirette de yükünün ve sorumluluğunun hafiflemesini sağlar.
5– Allah’ın kendisine beden sağlığı, zihin duruluğu (boş vakit) vermesi. Hz. Peygamber bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: “İnsanların birçoğunun gaflette olduğu iki nimet vardır: Sağlık ve boş vakit.”
Vehb b. Münebbih anlatıyor: Elli yıl Allah’a ibadet eden bir âbid vardı. Allah kendisine: “Seni affettim” diye vahyetti. Âbid: “Ey Rabb’im! Beni neden affedersin? Ben günah işlemedim ki!” der. Bunun üzerine Allah, boynundaki bir damara hızlıca atmasını emreder. Atmanın şiddetinden âbid ne uyuyabildi ne de namaz kılabildi. Ağrı gittikten sonra uyumaya başladı. Rüyasında yanına gelen meleğe, damarın hızlı atmasından duyduğu acıyı şikayet etti. Melek ona: “Rabb’in sana diyor ki: Senin elli yıllık ibadetin, sadece bu damarın sükun bulmasına eşittir” dedi.[2][1033]
Allah’u Teala ihsan sahibidir. Bütün iyilikler O’ndandır.
İhsanı sever ve ihsanı emreder, böylece iyilik yapanları da sever. İhsan makamı: hadis-i Cibril’de de ifade olunduğu gibi “Her ne kadar sen Allah ‘ı görmüyorsan da muhakkak ki Allah seni görüyor (olduğunu bildiğin halde) O‘na kulluk etmendir. (Sahihi müslim, iman, 1) Hakikati üzerine yaşamaktır. Akıl sahibi mümin kula gereken durum ise, her zaman ihsan makamında bulunmaktır.