ALLAH (C.C.) İLE DOSTLUĞU ZEDELEYEN HUSUSLAR-2
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
Kader İnancının Anlaşılamaması
Kader inancı imanın bir parçası olması hasebiyle Allah ile kurulacak dostlukla yakından ilgilenir.
Kader inancında hiçbir takıntısı olmayan bir insan zorluklara ve musibetlere karşı müthiş bir sabır ve tevekkül örneği sergiler…
Çünkü bilir ki;
‘… Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlamızdır. Onun için mü’minler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.’ (Tövbe: 9/51)
‘Dostluğa zarar verebilecek darlık anında bilir ki;’
‘Eğer Allah seni bir zarara uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır verirse, (bunu da geri alacak yoktur). Şüphesiz O her şeye kadirdir.’ (Enam: 6/17)
Kendi nefsine ya da ailesine bir zarar geldiğinde, (Kim vesile olursa olsun) Allah’ın kontrolünde ve dilemesiyle olduğuna inandığı için hiçbir zaman Allah’ı suçlamaz…
Çünkü bilirler ki;
‘O, kullarının üstünde her türlü tasarrufa sahiptir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.’ (Enam: 6/18)
Ve böylelikle hem ticari hayatlarındaki zarar etme durumlarında, hem sağlık problemlerinde, hem de ani doğa olaylarında Allah’a karşı kırgınlık duymazlar…
Aynı rahatlığı kaderzedelerde göremeyiz. Her musibet sorularında dil ile söylemeselerde hep Allah’ı suçlarlar… Haliyle de ne O’nun tavsiyelerine kulak verirler ne de O’nunla dost olmak isterler…
Allah ile dostluk frekansını yakalayanlar hem yaratılış gayesini, hem niçin ibadet etmeleri gerektiğini hem de yapmış olduğu salih amellerle Allah’a nasıl bir mesaj verdiklerini bildikleri için hem ibadetlerinde lezzet alırlar hem de dostunun sevgisini kazanırlar…
Allah’ın sevgisini kazanmak için nefse en ağır gelen ameller karşısında en ufak bir tereddüte düşmeden girişirler;
‘Nice erler vardır canlarını feda ederler…’
‘Mü’minler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice evler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlarlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir. (Ahzab: 33/23)
Allah ile dostluğunu kuranların ibadet hayatında dudakları uçuklatacak amellere rastlanır;
‘Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler…’ (Haşr: 59/9)
‘O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar…’ (Al-i İmran: 3/134)
Düşünsenize bir; ihtiyacınız olduğu halde dostluğunuzun sevgisini kazanmak için gözünüzü kırpmadan infak ediyorsunuz?..
Allah ile dostluğunu kuramayanlar, başka bir deyişle sevgi frekansını yakalayamayanlar isteyerek, canı gönülden ibadet etmezler…
Tat almadıkları her ibadetten soğurlar… Gün gelir Allah’a dost olabilme kaygısından tamamen uzaklaşırlar…
Allah’ın sözleri dikkatli bir şekilde incelendiğinde dostluğunu kuranlara ve kuramayanlara farklı hitap ettiği görülür…
Birine tamamen tavsiye gibi gelen emir diğerine tehdit gibi gelir;
Rabbine;
– ‘Tamamen gönülden, Allah’ım! Yaratılış gayemi ve bana verdiğin ikramları biliyorum. Canı gönülden teşekkür etmek istiyorum. Biliyorum ki yapacağım her teşekkürle senin sevgini ve dostluğunu kazanacağım… Ama sana nasıl yaklaşılır, bilmiyorum. Sen söyle ben yapayım!’
Bu zihniyetle ibadet kapısını tık tıklayanlara emirler şöyle yumuşayarak gelir;
“Onlar ki, ayakta iken, otururken, yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde derinlemesine düşünürler.” (Al-i İmran: 3/191)
“Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyamadığı insanlardır…” (Nur: 24/37)
“İman edip te Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek mü’minler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.” (Enfal: 8/74)
“Allah’a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla canlarıyla savaşmaktan (geri kalmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini pek iyi bilir.” (Tevbe: 9/44)
“Onlar ki namazlarında huşu içindedirler.”
“Ve onlar ki namazlarına devam ederler.” (Mü’minun: 23/9)