AKŞAM NERDESİN ?
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd, alemlerin Rabbi, Meliki ve yaratıcısı olan, kulluk edilmeye tek layık olan, dualara icabet eden, mükafatlandıran, cezalandıran Allah (cc)’a mahsustur.
Salat ve selam; müminlerin örneği, lideri ve başkumandanı olan alemlere rahmet Allah Rasulu (sav)’in üzerine olsun. Ve yine selam O’nun tertemiz ehl-i beytine, sahabesine ve tüm müminlerin üzerine olsun.
Toplumsal olarak yaşamak zorunda olan insanoğlu gün içerisinde defalarca insanlarla bir araya gelir, konuşur, alış-veriş yapar ve onlardan ayrılır. Hatta bir araya gelmek için özel vakit ayırdığı da olur. Muhabbet ortamı, arkadaş ortamı, iş ortamı, aile ortamı, vs…
Bir araya gelme sebepleri farklı farklıdır. Kimi Allah için, kimi iş için, kimi menfaat için, bir sorunu çözmek için bir araya gelir. Ve muhakkak bu buluşmada konuştukları masaya yatırdıkları bir mesele vardır ve bütün konuşma bu konu etrafında döner. Arada bir bu konunun dışına çıkılsa da asıl konuşulan bir araya gelme sebebi olan konudur. Bizi rehbersiz bırakmayan Allah (cc)’ a hamd olsun ki bize bu gibi durumlarda dahi nasıl davranacağımızı göndermiş olduğu elçi ile bildirmiştir. “Niçin bir araya gelmek gerekir, ne konuşmak gerekir ve nasıl konuşmak gerekir” bu gibi soruların cevabı O(sav)’ın talimatlarıyla şekillenmiştir. Bu ay ki yazımızda ele alacağımız hadisi naklederek başlayalım;
Ebu Hureyre’den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a) şöyle buyurmuştur:
“Allah’ı zikretmeden bir meclisten kalkan topluluk, eşek leşi gibi (bir pislik)den kalkmış gibi olurlar ve (bu meclis kıyamet gününde) kendileri için bir üzüntü (kaynağı) olur.”[1]
“Dünyada Allah’ın ismi anılmadan sona eren meclisler kıyamet gününde orada oturanlar için en büyük üzüntü kaynağı olacaktır. Çünkü genellikle Allah’ın zikredilmesinden mahrum olan meclisler, gıybet ve dedikodudan uzak kalmaz. Bilindiği gibi müslümanların gıybetini yapmak ölü eti yemek gibidir. Bu bakımdan böylesi meclislerden kalkanların hâli, etrafına pis kokular neşr eden bir eşek leşinin etrafında bir süre oturduktan sonra kalkanların haline benzer.
Bu kimseler, kıyamet gününde zikir meclislerinde bulunan kimselerin eriştiği yüksek makamları gördükçe, dünyada iken vakitlerini zikirden uzak yerlerde geçirip de cennetin daha yüksek makamlarına erişemedikleri için üzüntü ve pişmanlık duyacaklar ve cennette iken bile bu sıkıntı ve pişmanlıkları devam edecektir. Binaenaleyh cennet halkının yegâne sıkıntısı bu olacaktır.
Allah’ın zikri bulunan meclislerde ise küçük günahlar işlenmiş bile olsa bu zikir o günahlara kefaret olur. Nitekim 4857 nolu hadisin şerhinde gelecektir.
Bezlu-l Mechud yazarının açıklamasına göre; bu hadis-i şerifte açıklanmak istenen leş yeme hükmünde olan gıybetin yapıldığı yerlerde bulunmanın çirkinliğidir. Çünkü gıybeti dinleyenler de gıybeti yapan kimsenin günahına ortak olur.”[2]
Yukarıda da belirttiğimiz gibi gerek gün içerisinde gerekse de bazı gün ve gecelerde bir araya gelirler. Peki bu insanlar ne için bir araya geliyorlar ve bir araya geldiklerinde de neler konuşuyorlar? Sen de bu insanlardan birisin ve bir araya geldiğin kişilerde öyle. Soruyorum ne için bir araya geliyorsunuz ve bir araya geldiğinizde neler konuşuyorsunuz. Hiç o birlikteliğiniz de Allah (cc)’ı zikrediyor musunuz? Bir ayetten bir hadisten ya da bu ayet ve hadislerin emrettiği bir davranıştan mı bahsediyorsunuz yoksa bu ayet ve hadislerin neyhettiği bir hal içerisinde mi bulunuyorsunuz? Ya da biri bir nasihat ettiğinde bir ayet ve hadis naklettiğinde gerek içinizden gerekse dışarıdan bir tepki ile mi karşılık veriyorsunuz? Ya da o hatırlatmayı yapanı artık aranıza mı almıyorsunuz? Ortamı bozuyor keyfimizi kaçırıyor gerekçesiyle ya da rahat konuşamayız korkusuyla uzak mı tutuyorsunuz ortamınızdan.
Neden bir araya geldiniz ve ne konuştunuz? Allah (cc) rahmet meleklerini yeryüzüne rahmet dağıtması için gönderse senin bulunduğun ortama uğrarlar mı? Öyle bir ortamın ve o ortamda öyle konularınız olsun ki Allah(cc) o ortama rahmet etsin bir de yukarıda ki hadiste bahsedilen duruma düşülmesin.
O konuları neden açtınız? Konuştuğunuz şeyler size ebedi hayatta fayda verecek şeyler mi yoksa sizi daha çok mükâfattan uzaklaştıracak şeyler mi? Ya da kin ve nefreti artıracak ve böylelikle de parçalanmaya sebep olacak olan şeyler mi? Bu gibi ortamlarda kişiler rahmetten öyle uzaklaşır ki konuşulan konuların çirkinliği gittikçe artar, espirilerin ve şakaların boyutu küfre ulaşacak seviyeye gelir. Öyle ki şakayı ve espiriyi yapan da gülen de büyük bir zarar ve ziyan ile ortamdan ayrılır.
Tek bir Allah (cc) kelamı konuşulmadan, nasihat edilmeden, bir hatırlatma yapılmadan ayrıldığımız o kadar çok birlikteliğimiz var ki? Tehlikenin farkında mısınız? Allah (cc)’ı zikretmeyi unutuyoruz. Kalbimizdeki ateş sönmeye yüz tutmuş belki de sönmüş olacak ki Alemlerin Rabbini, Melikini yaratıcısını, murakebe edeni, hesaba çekecek olanı zikretmeden O’nun emirlerini dikkate almadan çok büyük bir vaktimiz geçiyor. Bu koskocaman bir zarar değil mi? Diğer tehlikelerin habercisi değil mi?
Boş boş muhabbetler, gıybete varan konuşmalar, kibir ve riya ile dolu olan cümleler ve hareketler, küçük dil gözükecek kadar kahkahalar bir ortamda bir araya geldiğinde o ortam büyük bir kayba ve zarara düşmüştür. İyi olan hasletleri de sönecek ve her birlikteliğinde bu katlanarak devam edecektir.
Bu gibi birliktelikler iyiliği emretmek ve kötülüğü nehyetmek görevini ihmal ettirecektir. Çünkü bu görevi yerine getirecek kişiler bu ortamlara alınmazlar. Bu ortamlar bu görevi yerine getirmeyen kişilerden teşekkül etmektedir. Hatalarını söylemeyen, uyarmayan ve onları azap ile korkutmayan, bu gibi hataları çözmek için bir yol arayışına girmeyecek olanların bir araya geldiği birlikteliktir. İçler acısı bir durum.
Tabii ki her ortam böyle değildir. Öyle ortamlar vardır ki o ortamda bir hata da etsen, yanlış bir kelimede kullansan sırf bu ortam içinde bulunmuş olmaktan ve orada zikredilenlerden sebep yapmış olduğun hatalara kefaret olur ve affedilirsin. Yukarıdaki hadisin şerhinde bir cümle geçmişti; “Allah’ın zikri bulunan meclislerde ise küçük günahlar işlenmiş bile olsa bu zikir o günahlara kefaret olur. Nitekim 4857 nolu hadisin şerhinde gelecektir.” Şimdi o hadise bakalım ve yazımızı noktalayalım.
4857… Abdullah İbn Amr İbn Âs dedi ki: (Bir takım) kelimeler vardır ki bir kişi meclisinden kalkarken onları okuyacak olursa o kişiden (bu mecliste sadır olan hatalar) bu kelimeler sebebiyle mutlaka affedilmiş olur. Bir kimse bu kelimeleri bir hayır ya da zikir meclisinde okursa, bu meclis bu kelimeler sebebiyle o kimse için hayırla sonuçlanmış olur. Tıpkı sayfa üzerinde mühür basılır gibi (bu meclisin sonuna da hayır mührü basılmış olur. Sözü geçen kelimeler şunlardır:) “Sübhanekellâhümme ve bihamdike; lâ ilahe illâ ente; estağfiruke ve etûbu ileyk: Ey Allahım seni (noksan sıfatlardan) tenzih ederim. Senden başka (hakiki) bir ilah yoktur, senden af diliyor ve sana tevbe ediyorum.”
4858… (Bir Önceki hadisin) bir benzerini de Peygamber (s.a.)’den Hz. Ebu Hüreyre (rivayet etmiştir).
4859… Ebu Berze el-Eslemî dedi ki: Rasûlullah (s.a.) meclisten kalkmak istediği zaman (meclisin sonunda “Sübhanekellâhümme ve bihamdik, eşhedü enlâ ilahe illâ ente estağfiruke ve etûbe ileyk: Ey Allah’ım seni (şanına yakışmayan her sıfattan) tenzih ederim. Senden başka (gerçek) bir ilah olmadığına şahitlik ederim. Senden af dilerim ve sana tevbe ediyorum.”derdi.
(Bir gün Rasûlullah (s.a.) meclisinden kalkarken bu kelimeleri okuyunca orada bulunan) bir adam:
Ey Allah’ın Rasulü, sen (bugün) daha Önce söylemediğin bir söz söylüyorsun (bu sözü niçin söylüyorsun?) dedi de:
(Rasûlullah) (s.a.):
Mecliste (geçen süre içerisinde orada bulunanlardan sadır) olan hataları örter” (de onun için bunları söylüyorum)” buyurdu.
Açıklama
Bu babda gelen hadis-i şeriflerde sözü geçen duaların, bir meclisten kalkarken okunması halinde okuyan kimsenin o mecliste işlediği küçük günahlara kefaret olacağı, ifade edilmektedir. Bu mevzuda Hz. Ali’den rivayet edilen bir hadis-i şerif de şu mealdedir:
“Her kim (âhirette) sevabının büyük ölçülerle ölçülebilecek kadar çok olmasını isterse meclisin sonunda: “Sübhane rabbike rabbil izzeti amme yesifûn ve selâmün alel mürselîn ve’l hamdü lillahi rabbil âlemin”[3](Saffat/180-181-182) desin.”[4]
Rahmet kapıları bu kadar genişletilmiş iken ve bu da kolaylaştırılmış iken, o daracık ateş dolu yollara girmenin anlamı nedir? Allah(cc)’ın razı olduğu ortamlara erişmek varken razı olmadığı ortamları oluşturmak için bu kadar uğraşmak ve plan yapmak neden? Çok mu zor Allah (cc)’ın anmak ve O’nun emirlerini hatırlamak. Yoook zor olan bu değil zor olan çeneyi tutmak, nefse hakim olmak. Bu zor geliyor. Tatlı geldiği için zor geliyor.
Hani nerede Allah’ı ve Rasulu’nu her şeyden çok sevmek. Allah ve Rasulunun sevdiği sana da sevimli gelecek hatta en sevimli gelecek ki sevgi iddiasının ispatı olsun. Sen Allah’ın razı olduğu Rasulü’nun gösterdiği ortamları daha çok sevecek ve o ortamlarda bulunacaksın. Diğer ortamlar seni sıkmalı rahatsız etmeli ki imanın tadını bir nebze olsun alabilesin. Her birlikteliğin başlangıcının ve sonunun Allah’ı(cc) anmakla geçmesi dileği ile…
SELAM VE DUA İLE…
TEVFİK ALLAH’TANDIR.
VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN.
[1] Sünen-i Ebu Davud – Edeb Bölümü – “İnsanın Oturduğu Bir Meclisten Hiç Allah’ı Zikretmeden Kalkıp Gitmesinin Çirkinliği” 4854. Hadis
[2] İlgili hadisin şerhi (Ebu Davud)
[3] “Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. Peygamberlere selâm olsun.”
[4] Sünen-i Ebu Davud Edeb Bölümü Meclisin Kefareti Bölümü