AHİRETİN İLK DURAĞI “KABİR”

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Yerde ve göklerde önce de sonra da övgü yalnız Allah’a (c.c.) mahsustur. O’na (c.c.) hamd ederiz.

Salat ve Selam mucizeleri açık ve alamet sahibi olan Hz. Muhammed (sav)’e, O’nun ahline, Ashabına ve Tüm Mü’minlerin üzerine olsun inşaAllah.

İnsan hayatının evreleri dörde ayrılabilir. Birinci evre anne rahmine tutunmasıyla başlar ve dünyaya gelmesiyle biter. İkinci evre dünya hayatıdır. Doğumla başlar ölümle sona erer. Üçüncü evre kabir hayatıdır. Ölümle başlar kıyamet gününe kadar devam eder. Dördüncü evre ise kıyametin kopmasıyla sonsuza kadar sürecek olan ahiret hayatıdır.

Biz bu yazımızda inşaAllah her insanın muhakkak uğrayacağı dar bir geçit ve karanlıklar yurdu olan kabir hayatından bahsedeceğiz. Her insan ister ölerek toprağa gömülsün, ister boğularak denizin dibinde kalsın veya yırtıcı bir hayvanın karnında bulunsun veya yanarak ölüp külü havaya karışsın mutlaka kabir hayatı geçirecektir. Ehli Sünnetin inancı budur.

Kabir hayatı ve oradaki nimet ve azabın varlığını gösteren ayet ve hadisler mevcuttur. Bunlardan bir tanesi “Firavun ve adamları sabah- akşam ateşe atılırlar. Kıyametin kopacağı günde denilir ki; firavun hanedanını ateşin en şiddetlisine sokun.” (Mü’min 46) firavunun bedeni halen günümüzde müze olarak sergilenmektedir. Oysa Allah Teala bu ayette firavunun kabir hayatından ve azab içinde olduğundan haber vermektedir. Rasulullah (sav)’de şöyle buyurmuştur; “Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.” (Tirmizi, Kıyamet 26)

Herkes nihayetinde bu çukurda tek başına kalacaktır. Yanında ne eşi ne bir arkadaşı ne çocukları ne de malı olmayacaktır. Ölümle birlikte hepsinden ayrılmıştır. Arkasından birkaç gün ağlaşırlar sonra herkes tarafından unutulur. Artık soğuk dar ve karanlık yerde tek başına kalmıştır. Eğer günahkar biri ise bu karanlığa bir karanlık daha eklenmiştir. O da günahın karanlığıdır. Bu karanlıkların üstüne bir de Münker ve Nekir’in soruları o zorlamaları gelir. Kelimelerin anlatamadığı şuan ifade etmekte zorlandığım bu korkunç manzara beni ve seni beklemekte. O halde bundan gafil yaşamak akıllı bir kimsenin yapacağı iş değildir.

Dahhak der ki; Biri Hz. Peygambere insanların en zahidi kimdir? Diye sordu. Hz. Peygamber şöyle dedi; “kabir ve kabirdeki çürümeyi unutmayan, dünya süsünün fazlalığını terk eden baki kalanı fani olana tercih eden yarını günlerinden saymayan, nefsini kabir ehlinden sayan…”

Osman bin Affan (R.A.) bir kabrin yanına geldiğinde sakalı ıslanacak derecede ağlardı. Onan ‘Cennet ve Cehennemden bahsedilince ağlamıyorsun fakat kabrin yanına gelince ağlıyorsun. Bunun şöyle dediğini duydum “Muhakkak ki kabir ahiret konaklarının ilkidir. Eğer kabir sahibi ondan kurtulmazsa ondan sonra gelenler ondan daha şiddetlidirler.”’

“Ölü kabre konulduğunda kabir ona şöyle der; ‘Ey ademoğlu beni düşmekten seni aldatan ne idi. Benim fitne evi olduğumu bilmiyor muydun? Ben karanlık, tenhalık ve böceklerin eviyim. Benim yanımdan mağrur olarak geçtiğinde durumundan seni gafil kılan ne idi?’”

Muhammed Bin Semmak  bir kabristanda durup şöyle dedi;

“Bu kabirlerin suskunluğuna bakıp da aldanmayın onların içinde nice feryadu figan edenler yatıyor. Kabirlerin aynı seviyede olması da sizi aldatmasın orada yatanların halleri birbirinden çok farklıdır. O halde akıllı kimseye yakışan kabre girmeden önce ona hazırlık yapmaktır.”

“Kim de benim zikrimden yüz çevirirse şüphesiz onun içi meşakkatli zor bir hayat vardır kıyamet günüde biz onu kör olarak hasredeceğiz.” (Ta-ha 124)

Ebu Said El-Hurdi Sudi ve bir kısım alimlere göre Allah’ın (c.c.) zikrinden yüz çevirenlerin yaşayacakları meşakkatli ve zor hayat kabir hayatıdır. Zira kafirlerin kabirde görecekleri azap kaburgalarını birbirine geçirecek kadar sıkıntılı olacaktır.

Rasulullah (sav) Tirmizi ve İbn Hibban’da geçen bir hadiste şöyle buyurmuştur;

“Kafir bir kimsenin kabrindeki azabı şudur; Onun üzerine 99 Tinnin musallat edilir. Tinnin’in ne olduğunu bilir misiniz? Tinnin yılan demektir. Bu yılan demektir. Bu yılanların her birinin yedi tane başı vardır. Kafiri sokarlar ve insanların haşre gönderdikleri güne kadar zehirlerini akıtırlar.”

Yine bir başka hadisi şerifte kabir sıkışmasından ve Mü’min’in dahi bundan kurtulamayacağından Rasulullah (sav) haber vermiştir. “Muhakkak kabrin sıkıştırması vardır. Eğer ondan bir kimse kurtulsaydı muhakkak Sad. B. Muaz kurtulurdu.” (İmam Ahmed)

Bu büyük tehlikeler karşımızda olduğu halde gafletimize hayret etmek gerekir! Ölen bir kimse iki rekat namaz kılmak için izin ister yahut da bir kere Kelime-i Tevhidi söylemek ister veya bir kere Subhanallah demek için izin ister de bunları yapmasına izin verilmez. Onlar hayatta olanların zamanlarını boşa geçirmelerine hayret ederler.

Doğrusu kabir ehlinin pişmanlık duyduğu şeyler için hayattakiler birbirini geçmek için yarış halindeler.

Düşün ki tomografi ya da emar çekilmesi için girdiğin cihazın içinde bir saat duramıyorsun korkuyorsun çıkardığı yüksek seviyedeki o ses seni aşırı rahatsız ediyor. Kabir bununla kıyas dahi kabul etmez ama sen bir düşün! Toprağın altındasın zifiri karanlık içinde Münker ve Nekir meleklerinin gök gürültüsünü andıran o sesini, tek başınasın, acizsin, o gün en garip olduğun gün. Güneş artık seni aydınlatmıyor, etrafına baktığında ağaçlar, dağlar, denizler yok artık, kafanı kaldırdığında masmavi gökyüzü göremiyorsun, burnun güzel kokular almıyor, dizlerinin bağı çözülmüş tutmuyor, orda bugün ne giysem, bugün ne pişirsem derdin yok. orda okul sınav stresi yok, orda kariyer yapma sevdası yok, orda geçim derdi yok, orda tek bir şey var ki o da PİŞMANLIK.

“Rabbim Beni dünyaya geri çevir ki terkettiğimi yerine getirip salih bir amelde bulunayım” (Mü’minun 99-100)

Dikkat edin dünyada dönmek istediği şey eşi çocuğu işi malı v.s. değil. Salih amel işlemek için dönmek istemektedir. Fakat o fırsat ona verilmeyecektir. Ama şuan hayattaysan nefes alıyorsan ve şuan bu yazıyı okuyorsan işte bu fırsat senin elinde. Varsay ki Allah Teala sana dedi ki ey falanca seni dünyaya geri çevirdim o halde bana iman et ve salih amel işle.

Kabrin karanlığını Allah Teala’ya imandan başka aydınlatacak, zorluğunu sıkıntısında Salih Amellerden başka kolaylaştıracak bir şey yoktur şu hayatta. O zaman bu dünyada iki şeyi dert edinmemiz lazım birincisi makbul iman sahibi olmak ikincisi ise bu imanın meyvesi salih amel işlemek.

Rabbim bizi dünyaya geri dönmek isteyip de buna izin verilmediği için pişmanlık duyanlardan eylemesini ölüm sarhoşluğu ve kabirdeki zorluğu bize ve bütün Mü’minlere kolay kılsın. (Amin)

O merhametlilerin en merhametlisidir. O bize yeter ve ne güzel vekildir.