BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
BENİ BU KÂBUSTAN UYANDIR ANNE
Hamd, gayemizin sadece rızası olduğu, elimizdeki nimetlerin hatta elimizin sahibi, yazmayı öğreten, Alemlerin Rabbi olan Allah’a (cc), Salat ve Selam da Müminlerin Önderi, yaşayan Kur’an, Kainatın göbeğine İslam yazan Muhammed (sav)’e, tertemiz aline ve yiğit ashabına olsun.
وَلَا تَحْسَبَنَّ اللّٰهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَؕ اِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فٖيهِ الْاَبْصَارُۙ ﴿٤٢﴾
مُهْطِعٖينَ مُقْنِعٖي رُؤُ۫سِهِمْ لَا يَرْتَدُّ اِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْۚ وَاَفْـِٔدَتُهُمْ هَوَٓاءٌؕ ﴿٤٣﴾
”(Ey Muhammed,) Allah’ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belereceği bir güne ertelemektedir. (42)
Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalpleri (sanki) bomboştur. (43) ‘’[1]
‘’Salih.. uyan Salih, kanın üzerime damlıyor. Sen de mi gidiyorsun? Kanın üzerime damlıyor. Sorun değil, senin kanın baldır Salih’im..’’
Evet bu sesler kimimizin kulak tıkadığı, kimimizin ise gündemine dahi almadığı, Müslümanlardan işkenceler altında her gün her saat onlarca, binlercesinin vefat ettiği İslam topraklarından yükseliyor. Annelerin feryadı, çocuklarının bir çocuk dahi olamadığı yerlerden.
Aylar sonra evine sağ salim bir şekilde un getirebildiği için sevinen, ‘’sadece bir dilim ekmek istiyorum’’ diye ağlayan, kimileri en lüks şeyleri isterken istekleri sadece ‘’domates’’ yemek olan, geceleri açlıktan uyuyamamış çocuklarına yemek dahi getiremeyen, sırf Müslüman olduğu için dövülen, tecavüz edilen, hor ve hakir görülen, coğrafyası kan ağlayan Müslüman kardeşlerimizin bulunduğu yerlerden gelen sesler bunlar.
Soruyorum her bir nefse, ‘’ Ateş sadece düştüğü yeri mi yakar?’’ ya da şöyle sorayım; ‘’Ateş sadece düştüğü yeri mi yakmalı?’’
–
Biz müslümanların gündeminde ne var?
Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Hindistan’da, Arakan’da, Suriye- Irak- Yemen’de İslam ümmetinin paramparça olduğu şu zamanda, zulüm ve işkence altında olan müslüman kardeşlerimiz değil ise gündemimiz, veyahut şuurlanıp bu zulümleri birer birer kaldırmak için mücadele etmek değil ise gündemimiz, Allah’ın (cc) dinini yeryüzüne hakim kılmak değil ise gündemimiz, hangi birimizin kalbinde sekinet ve huzur var olabilir? Hangi birimiz kendisine gönül rahatlığı ile ‘’Müslüman’’ diyebilir?
Ateş sadece düştüğü yeri yakmaz kardeşlerim. Bugün orada tutuşturulan ateş, burada senin ciğerini yakmıyorsa, Rasulullah’ı (sav) takip ettiğini nasıl söylersin? Buyurmuyor mu Sevgili Rasul (sav);
‘’Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da bu acıyı paylaşan bir beden gibidir.’’ [2]
Bu şuur bizlerde nerede? Her tarafımız, her bir parçamız şükürsüzlük içerisinde. Nimetin değerini bilmiyor, şükretmiyoruz. 21. yüzyıl insanının geldiği durum bu. Her zaman gözümüz aç, her daim bu dünyada kalacakmış gibi fazlasını istiyor nefsimiz. Yanıbaşımızdaki kardeşlerimiz bir tas çorba içmek için günlerce bekliyorken, makarna onlar için bir lüks iken, bizler 2,3 çeşidin bulunduğu sofralarımızda her zaman bir eksiklik buluyoruz. Onlar bugün imtihanlarını canlarıyla veriyorlarken, bizim imtihanımız nedir diye hiç düşünüyor muyuz acaba?
Dünyanın binbir tarafı zulüm ve fesad içindeyken, her gün Allah’a (cc) isyan edilirken, Müslümanlar güçsüz birer yığın iken, eksikliğimiz nedir diye hiç düşünüyor muyuz?
Bir tarafta hayatları kabus gibi olan çocuklar, diğer tarafta hayatları bir rüya olan bizler.. Rüyalarıyla amel etmeyen bizler, rüya gibi hayatlarımızla amel işliyoruz.
Ama ne eksik biliyor musunuz? Kalp huzuru..
İşte kardeşlerim, biz müslümanların ilk önce ‘’bilinçlenmesi’’ gerekiyor. Etrafımızda ne olup bittiğini öğrenmemiz gerekiyor.Gündemimizi abes şeyler değil de, Müslümanları ilgilendiren şeylerin meşgul etmesi gerekiyor. Zamanın ve şartların gerektirdiği ilimleri elde etmemiz, en azından bu çaba içerisinde olmamız gerekiyor. Bu da olabildiğince donanımlı olmayı, kendimizi geliştirmeyi gerektiriyor. Allah (cc): ‘’Eğer isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı (…) ‘’[3] buyurmaktadır. Düşmanı yenmek, düşmandan daha donanımlı olmak ile mümkündür. Düşmandan donanımlı olmak ise, düşmanın donanımını bilmekle mümkündür ki, bu da ancak düşmanı tanımak ile olur.
Rabbim, hayatı bir hülya olarak görmeyi değil de, bu hayatta bir düşmanımızın olduğunu fark edebilmeyi nasip etsin,
Selam Hidayete Tabi Olanlara Olsun.
[1] İbrahim Suresi
[2] Müslim, Birr, 66
[3] Tevbe, 46