TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA İBRAHİM SURESİ 21. VE 25. AYETLER

21- Kâfirlerin hepsi Allahın huzuruna çıkacaklar. Güçsüz kimseler, büyüklük taslayanlara şöyle diyecekler: “Biz, size uymuştuk. Allahın azabının bir kısımim bizden uzaklaştırır mısınız?” Büyüklük taslayanlar da şöyle cevap verirler: “Eğer Allah bizi doğru yola sevketmiş olsaydı, biz de sizi o yola sevkederdik. Bugün sızlanmanız da sabretmeniz de aynıdır. Bizler için kurtuluş yolu yoktur.”
Kıyamet gününde bütün kâfirler, hesap vernıek üzere Allahın huzuruna çıkacaklar ve orada birbirleriyle çekişecekler, güçsüz olanlar büyüklük taslayanlara şöyle diyeceklerdir: “Biz, dünyada size tabi olmuştuk. Sizin emirlerinizi dinliyor ve sizin yasakladıklarınızdan kaçınıyorduk. Bugün sizler, Allahın azabından herhangibirşeyi bizden uzaklaştırır mısınız? Büyüklük taslayanlar ise, kendilerinin de âciz olduklarım beyan ederek şu cevabı vereceklerdir: “Allah bizi, dünyada doğru yola iletseydi, biz de sizleri doğru yola iletmiş olurduk. Durum böyle olmadı. Artık bugün sızlansak ta sabretsek te değişen birşey yoktur. Bizim için kurtuluş yolu yoktur.
Bu hususta başka âyet-i Kerimelerde de şöyle buyurulmaktadır: “Kâfirler cehennemde birbirleriyle münakaşa ederlerken güçsüzler, büyüklük taslayanlara şöyle diyeceklerdir: “Biz size uymuştuk. Şimdi ise siz, ateşin bir kısmını olsun bizden uzaklaştırabilir misiniz?” “Büyüklük taslayanlar ise: “Simde hepimiz cehennemdeyiz. Şüphesiz Allah, kullan arasında hükmünü vermiştir.” derler.” “Cehennem ateşinde bulunanlar, cehennem Zebanilerine: Rabbinize dua edin de, azabımızdan birgün olsun hafifletsin. [1][30]
“Allah, kıyamet gününde onlara der ki: “Sizden önce geçmiş Cin ve İnsan ümmetleriyle beraber Cehennem ateşine girin?” Cehenneme giren her ümmet, kendi din kardeşlerine lanet eder. Nihayet hepsi oraya toplandığında, sonrakiler, öncekiler hakkında derler ki: “Rabbimiz, işte şunlar bizi doğru yoldan saptırdı. Onlara, cehennem ateşinden iki kat azap ver.” Allah der ki: “Herkesin azabı kat kattır. Fakat siz bilemezsiniz.” “Öncekiler de sonrakilere derler ki: “Sizin, bizden bir üstünlüğünüz yoktur. O halde yaptıklarınızdan dolyaı azabı tadın. [2][31]“Şüphesiz ki Allah, kâfirleri lanetlemiş ve onlar için, alev alev yanan bir ateş hazırlamıştır. Ohlar orada ebediyyen kalacaklardır. Kendilerine ne bir dost ne de bir yardımcı bulabileceklerdir.” “Yüzleri ateşe çevirildiği gün onlar: “Keşke Allaha itaat etseydik, Peygambere itaat etseydik.” derler.” “Ey rabbimiz, biz, efendilerimize ve büyüklerimize uymuştuk. Onlar ise bizi doğru yoldan saptırmışlar. Ey rabbimiz, onların azabını iki kat ver. Onları büyük bir lanete uğrat.” derler. [3][32] “İnkâr edenler: “Biz bu Kur’ana ve ondan önce gelen kitaplara inanmayacağız.” dediler. Sen, o zalimlerin, rablerinin huzurunda dururken, birbirlerini suçlayarak söz attıklarını bir görmelisin. Zayıflar, büyüklük taslayanlara: “Siz olmasaydınız biz mutlaka iman etmiş olacaktık.” derler.” “Büyüklük taslayanlar da, zayıfların sözlerini reddederek: “Size hidayet gelince, sizi ondan biz mi alıkoyduk? Bilakis siz suçluydunuz.” derler.” “Zayıflar, büyüklük taslayanlara: “Bilakis, gece gündüz tuzaklar kurmanız bizi alıkoydu. Çünkü siz, Allahı inkâr etmemizi ve ona ortaklar koşmamızı emrederlerdiniz.” derler. Onlar, azabı görünce, pişmanlıklarını içlerine atıp gizlerler. Biz, inkâr edenîejin boyunlarına demir halkalar takarız. Onlar, yaptıklarından başka bir şeyin mi cezasını çekerler?’[4][33]
22- Allahın emri yerine gelince Şeytan şöyle der: “Şüphesiz Allah, size gerçek bir vaadde bulunmuştu. Ben de sîze vaadde bulunmuştum. Fakat vaadimi bozdum. Benim, sîzin üzerinizde bir nüfuzum yoktur. Fakat siz sapıklığa çağırdım siz.de bana uydunuz. O halde beni kınayın, kendinizi kınayın. Artık ne ben sizi kurtarabilirim ne siz beni. Daha önce beni Allaha ortak koşmanızı reddediyorum. Elbette zalimlere can yakıcı bir azap vardır.
Allah teala, kıyamette kulları arasında hükmünü verip, herkesin yaptığının karşılığını alma işi bitince bu dünyada Şeytana aldananlar, kendilerine liderlik eden mütekebbirlerden bir imdat bulamayınca bu defa Şeytanın, kendilerine yardımcı olmasını isterler. Şeytan ise onlara şöyle der: “Şüphesiz ki Allah, sizlerin cehenneme gireceğinize dair hak olan bir vaadede bulunmuştu. Ben ise yardımcı olacağımı vaadetmiştim. Şimdi ise ben, verdiğim sözümden dönüyorum. Aslında benim, sizin üzerinizde bir nüfuzum ve zorlayıcı gücüm yoktu. Ben sadece sizi bâtıla çağırdım. Siz de benim davetimi kabul ettiniz. O halde beni kınamayın kendinizi kınayın. Artık ne ben sizin imdadınıza koşabilirim, ne de siz benim imdadıma koşabilirsiniz. Şüphesiz ki ben, daha Önce beni Allaha ortak koşmanızı reddediyorum.”
Bu böyledir. Zira şüphesiz ki zalimler için can yakıcı bir azap vardır. Bunlar, Allahın emirlerini tutmayıp yasaklarından kaçınmayarak kendilerine zulmetmişler, insanları da Âllahın yolundan alıkoyarak cehenneme girmelerine sebep olmuş, böylece onlara da zulmetmişlerdir. [5][34]
23- İman edip salih ameller işleyenler, altından ırmaklar akan cennetlere yerleştirileceklerdir. Ve rablerinin izniyle orada ebediyyen kalacaklardır. Orada “Selam” diyerek selamlaşırlar.
Allah teala bundan önceki âyette, kâfirlerin, âhirette cehennem azabını görünce birbirleriyle nasıl cedelleşeceklerini, vesvesesine kapıldıkları Şeytandan da hiçbir yardım göremeyeceklerini ve bunlar için can yakıcı bir azaptan başka birşey olmadığını beyan ettikten sonra bu âyette de iman edip salih amel işleyenlerin, Allahın izni ve lütuyla, altından ırmaklar akan cennetlere konulacaklarını ve orada ebedi olarak yaşayacaklarını beyan etmekte ve orada “Selam size” diye selamlaşacaklannı bildirmektedir. [6][35]
24- Ey Peygamber, Allahın, güzle bir sözü, kökü sabit, dallan göğe doğru yükselen güzel bir ağaca benzettiğini görmez misin?
Allah teala bu âyet-i kerimede, Müminin kalbinde karar kılan kelime-i Tevhidi, yani, “Lailahe İllallah” sözünü, güzel bir ağaca benzetiyor. Nasıl ki güzel bir ağaç, köklerini yere salıp sağlamlaşır ve dallarım göğe doğru yükseltirse, Müminin kalbindeki kelime-i Tevhid de öylece orada karar kılar. Ve o müminden salih ameller meydana gelir. Ve bu ameller, en yüksek makamlarda dosyalanıp saklanır. [7][36]
25- O ağaç, rabbinin izniyle her zaman meyvelerini verir. Allah insanlara misaller veriyor ki öğüt alsınlar.
Güzel bir ağaç, nasıl ki her zaman rabbiniN izniyle meyvelerini verir ve insanlar için faydalı olur, mümin kişi de işte böyledir. Bütün amelleriyle hem kendisine hem de çevresindekilere faydalı olur. Onun amelleri adeta faydalı meyveler gibidir. [8][37]