sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

DÜNYA MI BİZİM OYUNCAĞIMIZ YOKSA BİZ Mİ DÜNYANIN OYUNCAĞIYIZ?

A+
A-

DÜNYA MI BİZİM OYUNCAĞIMIZ YOKSA BİZ Mİ DÜNYANIN OYUNCAĞIYIZ?

Hamd Alemleri yoktan var eden, bütün noksan sıfatlardan münezzeh Allah azze ve celle’ye, Salat ve selam Alemlere rahmet olarak gönderilen son nebi Hz.Muhammed (s.a.v)’e, O’nun ev halkına, ashabına ve O’nun izinden giden bütün mü’minlerin üzerine olsun.

Allah (c.c) insanların bu dünya hayatını tamamladıklarında gideceği iki yer belirlemiştir. Bunun haricinde başka varılacak bir hedef yoktur. Cennet ve cehennem. İnsanların bir çoğuna baktığımızda çoğunluğun varmak istediği hedef cennet, cehenneme gitmek isteyeni duymamışızdır  ve bütün insanların da ortak noktası en küçüğünden en yaşlısına kadar hepsinin bir gün ölecek olması. Allah (c.c) insanlara ölene kadar vermiş olduğu süreyi geçirmeleri için dünyayı yaratmıştır. İşte insanın istemiş olduğu cenneti kazanabilmesinin yolu da bu dünya hayatından geçmektedir. Kişi, iyi ya da kötü bir şekilde geçirir bu dünyayı ve kendisine verilen ömrü tamamlar. Yani bu dünyada ister Allah ve Resulüne itaat eder, Kur’an ve sünnete göre,

ahiret için yaşar, isterse de Allah ve Resulüne isyan ile başına buyruk, heva heveslerine göre dünya için yaşar. Bu, insana verilen tercihtir. Bu tercih neticesinde zaten insan cennet ya da cehenneme gidecektir. Öyle bir nokta ki aslında dünyaya nasıl baktığımız çok önemli. Dünyayı ne olarak gördüğümüz önemli yani araç mı amaç mi? Allah (c.c) dünyayı bizlere bildirirken ondan çok değersiz bahsetmiştir, değer vermemiştir ve dünyanın geçici boş, oyun eğlence yeri olduğunu ve dünyanın bizleri aldatabileceğini bildirmiştir. Peki Allah’ın değer vermediği dünyaya bizim bakış açımız ne bunun farkında olmalıyız. Dünyayı ahiret için, cenneti kazanabilmek, Allah’ın rızasını kazanabilmek için araç mı edindik yoksa dünya ve içindekileri kazanabilmek, elde edebilmek için dünya herşeyden değerli, bir gün hepsini kaybedeceğimizi bile bile hiç ölmeyecek gibi mi yaşıyoruz?

Hz. Ali (ra) bir hutbesinde insanlara şöyle hitap eder: ” Biliniz ki hepiniz bir gün mutlaka ölecek, öldükten sonra yeniden diriltilecek, amellerinizden dolayı hesaba çekilecek, iyiliklerinizin ve kötülüklerinizin karşılığını göreceksiniz. Durum böyleyken dünya hayatı sizi aldatmasın. Çünkü dünya hayatı belalarla doludur, fanidir, acımasızdır. Dünyada var olan herşey bir gün son bulur. Dünya hayatı insanlara korku verir, bir halde kalmaz değişir. Kötülüklerinden ve ansızın gelecek bir felaketten hiçbir zaman emin olunmaz. Dünyada bazı insanlar bolluk ve refah içinde yaşarken bazıları sıkıntılara ve felaketlere uğramışlardır. Dünyanın halleri türlü türlüdür, değişkendir. Dünyadaki keyfi yaşayış hoş değildir. Sevinçler ve keyifli zamanlar uzun sürmez. İnsanlar dünya için ok atılacak bir hedeftir. Dünya insanları birer birer ölüm tuzağına düşürür. Dünyadaki herkesin vakti bellidir, herkes payını alır ve gider.”

Nitekim Allah (c.c) Ankebut suresi 64.ayeti kerimede :”Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı.” buyurmuştur.

Dünya hayatında seçimlerimizi, tercihlerimizi buna göre yapmak mecburiyetindeyiz. Allah (c.c)’ nin kullarından istediği dünyadan ya da dünyanın nimetlerinden vazgeçmeleri değil. Çünkü Allah (c.c) aynı zamanda vermiş olduğu nimetleri kullarının üzerinde de görmek ister, dolayısıyla insanlara düşen haddi ve sınırı aşmamaktır. Yani dünya nimetlerine bakış açımız, dünyaya bakışımız bize ahireti unutturmamalı. Bu nimetlerden yararlanırken daima ahireti gözetmeli ve Allah’ın belirlemiş olduğu hudutların dışına çıkılmamalı. Dünyanın cazibesi insan nefsini her an değiştirebilir ve kişi heva ve hevesine göre hareket eder hale gelir. Bu nedenle nefisleri daima tok tutmalı ve Allah sevgisiyle doldurmalıyız. Yoksa kalpler nefsin hakimiyetine girer ki bu da kişiyi cennetten uzaklaştırır.

Cabir b. Abdullah anlatıyor:

“Bir mecliste Resulullah (s.a.v) ‘ ın yanında bulunuyorduk. Beyaz suratlı, saçları güzel, üzerinde beyaz bir elbise olan bir adam geldi ve Resulullah’a  selam verdi. Hz. Peygamber de adamın selamına karşılık verdi. Sonra adam Resulullah (s.a.v) ‘ a:

-Dünya nedir? Ya Resulullah, diye sordu. Resulullah  (s.a.v):

-Uykuda rüya görmektir. Orada yaşayan kimseler ya ödüllendirilecek yahut cezalandırılacaktır.

-Peki, Ya Resulullah! Ahiret nedir?

Ebediyettir. Ahirette insanların bir kısmı cennette bir kısmı da cehennemdedir.

-Ya Resulullah! Cennet nedir?

-Dünyaya aldanmayıp onu terk edene verilen, ebedi nimetleri olan bir yerdir.

-Cehennem nedir? Ya Resulullah!

-Dünyaya aldananlara verilir. Oranın ehli ebediyen orada kurtulamaz.

-Peki bu ümmetin hayırlısı kimdir?

-Dünyada Allah’ a itaat için gayret gösteren kimsedir.

-Kişi dünyada nasıl olmalıdır?

-Hazırlığını yaparak kafilesinin hareket etmesini bekleyen gibi olmalıdır.

-Dünyada ne kadar kalınır?

-Kafilesinden geride kalmış bir adamın oyalanacağı kadar kalınır.

-Dünya ile ahiret arası ne kadardır?

-Göz açıp kapamak kadardır.

Sonra adam gitti ve görülmez oldu. Resulullah (s.a.v) döndü ve bizlere şöyle dedi:

-Bu adam Cibril’ di. Sizin dünyadan vazgeçerek ahirete hazırlanmanız için geldi.”

Resulullah (s.a.v) ve Cebrail (as) arasında geçen bu konuşma dünya gerçeğini o kadar net açıklamaktadır ki… Şimdi kendi hayatlarımıza döndüğümüzde içinde bulunduğumuz durum şu ki yarına, bir yıl sonrasına, 10 yıl- 20 yıl sonrasına (yaşayacağımızdan eminmişiz gibi) planlar kurmaktayız. Bunlar tamamen dünyalık isteklerimiz, nefsimizin arzuları, makam, mevki, saygınlık, zenginlik vs. Bu planları yaparken ahireti bir kenara atarak tamamen dünyaya odaklanıyoruz ve dolayısıyla dünyanın elinde bir oyuncak oluyoruz.

Kur’ an ve sünnete göre değil, nefsimiz, dünya ve içindekiler bizi nereye atarsa oraya yuvarlanıyoruz. Sanki küçük bir çocuğun elinde oynadığı, duvardan duvara attığı bir oyuncak gibi. Nasıl ki o oyuncak darbelere dayanamayıp bir gün kırılacaksa işte insan da ömrünü tamamlayıp ahirete göç edecek. Bir gün bu dünya da yok olacak. Dolayısıyla eğer biz dünya yalan, dünya boş, dünya fani deyip duruyorsak o halde ahiret için hazırlanmalıyız. Çünkü geçici dünya hayatı ebedi ahiret için azık toplama yeri. O yüzden müslümanın dünya ile ilgili sıkıntılara geçici gözüyle bakması, onu dert edinmemesi, dünyanın bir gün biteceğini bilerek değersiz görmesi ömrünü makam, mevki, para, zenginlik, gösteriş gibi boş şeylerle tüketmemesi gerekir. Çünkü bunları tercih eden aldanmıştır, gerek nefsine yenilerek, gerekse şeytana yenilerek. Allah (c.c) Lokman Suresi 33.ayeti kerimede buyurmaktadır ki;” …sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.”

Nitekim Resulullah (s.a.v): “Şan, şöhret, mal hırsı ve gelecek kaygısı bir Müslümana,  iki kurdun koyun sürüsüne verdiği zarardan daha büyük zarar verir.” buyurmuştur.

Rabbim bu dünyada ahiret için çokça azık toplamayı ve kendisinden razı olduğu kullarından olabilmeyi nasip etsin inşallah.

Elhamdulillahirabbilalemin

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.