sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA HUD SURESİ 106. VE 110. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA HUD SURESİ 106. VE 110. AYETLER
09.06.2025
4
A+
A-

106- Bedbahtların varacakları yer ateştir. Onların orada ızdırapli bir nefes alış verişleri vardır.

Âyet-i Kerime, cehennemliklerin orada feryat ve figan koparacaklarını, hatta merkep sesi gibi nefret ettirici sesler çıkaracaklarını beyan etmektedir. [1][116]

 

107- Gökler ve yer durdukça onlar ateşte kalacaklardır. Ancak rabbinin dilemesi müstesnadır. Şüphesiz senin rabbin, dilediğini mutlaka yapandır.

Araplar, bir şeyin ebedi olarak devam edeceğini söylemek istedikleri zaman, “Gökler ve yer durdukça” ifadesini kullanırlar. Bundan anlaşılmakladır ki âyet-i Kerimenin ifade etmek istediği mânâ “Cehennemlikler cehennemde ebedi olarak kalacaklardır” anlamındadır. Kur’an-ı Kerim Arapça lisanla indiğinden, Arap deyimleriyle hitabetmesi tabiidir, yadırganmamalıdır.

Âyet-i Kerime, cehennemliklerin cehennemde ebedi olarak kalacaklarını ifade ettikten sonra “Ancak rabbinin dilemesi müstesnadır” buyurmaktadır. Bu istisnadan maksadın ne olduğu hususunda şu görüşler zikredilmektedir:

a- Katade ve Dehhak’tan nakledilen bir görüşe göre, burada, cehennemde ebedi olarak kalacaklardan istisna edilenler, müminlerin günah işleyenleridir. Zira sahih Hadislerde de rivayet edildiği gibi, bunlar, cehenneme girip, işledikleri günahlar kadar yandıktan sonra, oradan çıkarılıp hayat sularında yıkanacaklar ve cennete konulacaklardır. Taberi de bu görüşü tercih etmektedir.

Bu hususta Resulullah (s.a.v.) söyle buyuruyor:

“…Cehennemin tam ortasına sırat köprüsü kurulur. Ümmetini onun üstünden en evvel geçirecek kimse ben olacağım. O gün Peygamberlerden başka hiçbir kimse konuşamaz. Peygamberlerin o günkü sözleri de “AUahım sen koru, Alllahım sen koru” olacaktır. Cehennemde Sa’dan dikenlerine benzer çengeller vardır. Sa’dan dikenlerini hiç gördünüz mü? Onlar “evet” dediler. ResuluİIah işte bu çengeller Sa’dan dikenlerine benzer. Ancak bunların ne kadar büyük olduklarını yalnız Allah teala bilir. İşte bu dikenler, insanları, kötü amellerinden dolayı kapıp alırlar. Kimisi kötü ameli dolayısıyla helak olur, kimisi de iyice parçalanıp hardal tanesi gibi olduktan sonra kurtuluş bulur. Nihayet Allah teala, cehennemliklerden kimlere rahmet etmeyi dilemişse, bunlardan, Allaha ibadet etmiş olanları cehennemden çıkarmalarını Meleklere emredecek onlar da onîan cehennemden çıkaracaklardır. Melekler onlan, yüzlerindeki secde izlerinden tanıyacaklardır. Allah teala secde izlerini yeyip bitirmeyi cehennem ateşine haram kılmıştır. Onlar, cehennemden çıkarılırlar. Ademoğlunun bütününü cehennem ateşi yer de yalnız secde izlerini yiyemez. Bu cehennemlikler ateşten kavrulup kapkara olmuş vaziyette çıkarılacaklardır. Bunların üzerine hayat suyu dökülecek de, sel akıp gittikten sonra biten yabani reyhan tohumları nasıl çabucak biterse onlar da öylece biteceklerdir. Sonra Allah teala kullan arasında vereceği hükmü tamamlayacaktır… [2][117]

b- Bir rivayete göre Cabir b. Abdullahtan, diğer bir rivayete göre de Ebu Said el-Hudrîden nakledilen bir görüşe göre ise, cehennemde ebedi olarak kalacaklardan istisna edilenler, müminlerin günahkâr olanlarıdır. Eğer Allah dilerse bunlar, hiç cehenneme girmeden Allanın affına mazhar olup cennete gireceklerdir.

c- İbn-i Zeyd’den rivayet edilen bir görüşe göre ise, Allah teala, gökler ve yer durduğu müddetçe bedbahtların cehennemde kalacaklarını beyan etmiş ve kendi dilemesinin müstesna olduğunu bildirmiştir. Ancak bu istisna ettiği kimselerin, cehennemde azapları daha mı fazla olacak yoksa daha mı az olacak, bizlere bildirmemiştir. Halbuki bundan sonra gelecek olan âyette, cennette devamlı kalacaklardan istisna ettiklerine ne yapacağım beyan etmektedir.

d- Diğer bazı âlimlere göre ise istisnadan maksat, kabirde geçen süredir. Zira, Cennetlik ve Cehennemlikler Öldükten sonra, her ne kadar kabirlerinde farklı muamele görseler de hemen cehenneme veya cennete girmemektedirler. Bu süreyi cehennem veya cennetin dışında geçireceklerdir. Âyette belirtilen istisna da bunu ifade etmektedir.

c- Bazı âlimlere göre ise,*ebedi olarak cehennemde kalacaklardan veya ebedi olarak cennette kalacaklardan istisna edilenlerden maksat, bu dünya hayatında yaşamalarıdır. Zira kâfirler de müminler de bu dünya hayatında cehenneme ve cennete girmeden yaşamaktadırlar.

f- Bir kısım âlimlere göre ise, ebedi olarak cehennem veya cennette kalacaklardan istisna edilenlerden maksat, cehennemliklerin, cehennemin daha alt derecelerine cennetliklerin ise cennetin daha yüce mertebelerine konulacak ol ani andır.

g- Bir kısım âlimler bu âyet-i Kerimeye dayanarak, cehennemliklerin azaplarının belli bir süre sonra biteceğini söylemişlerdir. Ancak âlimlerin büyük çoğunluğu, bu görüşün sahih olmadığını beyan etmişlerdir. Zira Allah teala başka âyeta-i Kerimelerde şöyle buyurmaktadır: [3][118]“Şüphesiz ki Allah, kâfirleri lanetlemiş ve onlar için alev alev yanan bir ateş hazırlamıştır. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır. Kendilerine ne bir dost ne de bir yardımcı bulabilecek­lerdir. “Ben ancak Allanın emirlerini tebliğ etmeye ve Peygamberlikle ilgili hususları bildirmeye kadirim. Kim, Allah ve Peygamberlerine karşı gelirse, şüphesiz ona içinde ebedi kalacağı cehennem ateşi vardır. [4][119]“İnkâr edenlere ise cehennem ateşi vardır. Onların ölümlerine hükmedilmez ki ölsünler. Onlardan cehennem azabı da hafifletilmez. Biz, her kâfiri işte böyle cezalandınnz.” [5][120]

Bu hususta Peygamber efendimiz de şöyle buyurmaktadır;

“Ölüm, güzel bir koç şeklinde getirilir. Bir kişi: “Ey cennetlikler” diye çağınr. Onlar da başlanni uzatıp bakarlar. Çağıran onlara şöyle der: “Siz bunu tanıyor musunuz? Onların hepsi onu görünce “evet bu ölümdür” derler. Sonra o kişi: “Ey cehennemlikler” diye çağırır. Onlar da başlarını uzatıp bakarlar. O kişi onlara da: “Bunu tanıyor musunuz?” diye sorar. Onlann hepsi onu görünce “Evet bu ölümdür” derler. Bu koç götürülüp kesilir. Sonra o çağıran kişi şöyle der: “Ey cennetlikler, cennette devamlı kalacaksınız. Artık ölüm diye bir şey yoktur. Ey cehennemlikler, cehennemde devamla kalacaksınız, artık ölüm diye bir şey yoktur… [6][121]

 

108- Mes’ut olanlar ise cennettedirler. Gökler ve yer durdukça onlar orada kalacaklardır. Ancak, rabbinin dilemesi müstesnadır. Bu onlara, rablerinin hiç eksilmeyen bir nimetidir.

Bu âyet-i Kerimede de, gökler ve yer durdukça müminlerin cennette kalacakları beyan edilmekte ancak, Allanın dilemesinin müstesna olduğu bildirilmektedir. Bu istisnadan” neyin kastedildiği hakkında şunlar söylenmektedir:

a- Müminlerin günahkârları, günahlan kadar cehennemde yanacaklardır. İşte cehennemde geçecek olan bu süre, cennette devamlı kalmalarından istisna edilen süredir.

b- Bu istisna, âyetin sonunda belirtilen “Hiç kesilmeyen nimetlerdir”.

c- Bu istisnadan maksat, müminlerin kabirde veya dünyada geçirdikleri zamandır. Zira müminler bu zaman zarfında fiilen cennette.yaşamamışlardır. [7][122]

 

109- Ey Muhammed, şu putperestlerin taptıklarının bâtıl olduğundan hiç şüphe etme. Bunlar da daha önceki atalarının yaptıkları gibi puta tapmaktadırlar. Muhakkak ki biz* onlara, ceza paylarını eksiksiz vereceğiz.

Ey Muhammed, sen kavminin, Allaha ortak koşan müşriklerinden, put ve benzeri şeylere ibadet edenlerin, ibadetlerinin bâtıl ve yersiz olduğundan şüphe etme. Onlar ancak, daha Önceki atalarının put ve benzeri şeylere taptıkları gibi tapmaktadırlar. Onların, atalarını taklit etmekten başka hiçbir delilleri yoktur. Şüphesiz ki biz de onların hak ettikleri ceza veya mükâfaatlan eksiksiz olarak vereceğiz. Onlar, yaptıklarından dolayı serbest bırakılmayacaklardır. [8][123]

 

110- Şüphesiz ki biz, Musa’ya Tevratı vermiştik. Onda ihtilafa düşmüşlerdi. Eğer rabbinin, cezalarını kıyamete kadar erteleyeceğine dair önceden vaadi olmasaydı, onlar hakkında hükmünü verirdi. Doğrusu onlar, kitaptan şüphe içindedirler, kuşkuludurlar.

Şüphesiz ki biz, Musa’ya hak kitap olan Tevratı verdik. Onun ümmeti olan Yahudilerden bir kısmı onu tasdik ettiler. Diğerleri ise onu yalanladılar. Böylece Tevrat hakkında ihtilafa düştüler. Ey Muhammed, şayet rabbinin “Günah işleyenleri hemen cezalandırmayabileceği” vaadi daha önceden verilmiş olmasaydı, onların cezasını derhal verir, Tevratı yalanlayanları helak ederdi. Şüphesiz ki o yahudiler, sana indirilen Kur’an hakkında da şüphe içindedirler.

Müfessirler bu âyet-i Kerimenin son bölümündeki: “Doğrusu onlar, kitaptan şüphe içindedirler, kuşkuludurlar” cümlesini şu şekillerde izah etmişlerdir:

“Musanın kavmi, kendi kitaplan olan Tevrat hakkında şüphe içindedirler” veya “Musa’nın kavmi, senin kitabın olan Kur’an hakkında şüphe içindedirler”. Veya, “Senin kavmin, sana inen- Kur’an hakkında şüphe içindedirler”. Veya “Musanın kavmi yahut senin kavmin: “Öldükten sonra dirilme hususunda şüphe içindedirler”. Veya “Musanın kavmi veya senin kavmin, Allahin takdir ettiği kaza ve kader hakkında şüphe içindedirler”. Veya “Musanın kavmi veya senin kavmin, cezalandırılma hakkında şüphe içindedirler”.

Bu izah şekilleri nasıl olursa olsun aslında âyet-i Kerime Hz. Muhammed (s.a.v.)i teselli etmekte ve ona gönderilen kitabı yalanlama huyunun sadece kendi ümmitende değil daha Önceki ümmetlerde de bulunduğu bildirilmektedir. [9][124]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.