TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUNUS SURESİ 61. VE 65. AYETLER

61- Ey Muhammed, her ne durumda olursan ol, Kur’andan ne okursan oku, sen ve ümmetin, her ne iş yaparsanız yapın, onu yapmaya giriştiğinizde biz ona mutlaka şahit oluruz. Yerde ve gökte zerre kadar bîr şey dahi rabbinden gizli değildir. Bundan daha küçük ve daha büyük hiçbirşey yoktur ki, apaçık bir kitapta mevcut olmasın.
Ey Muhammed, hangi işi yaparsan yap, Allahın kitabından ne okursan oku, ey müminler sizler de ne amel işlerseniz işleyin, sizler o işe başladığınız zaman biz sizin yaptıklarınızı ve halinizi görmekteyiz. Biz onları bilmekte ve hesaplamaktayız. Ey Muhammed, bil ki, yerde ve gökte olan hiçbirşey, rabbinden gizli değildir. O şey, zerre miktarı dahi olsa. İster zerreden daha küçük isterse daha büyük olsun herşey, Allah katında, levh-i mahfuzda kayıtlıdır.
Evet, Allah teala, büyük küçük herşeyi bütün teferruatıyla bilmektedir. Nitekim diğer bir âyet-i Kerime’de de şöyle buyurulmaktadır: “Gaybın anahtarları Aîlahın kalındadır. Onları ancak o bilir. O, karada ve denizde olanları bilir. Düşen hiçbir yaparak dahi yoktur ki, Allah onu bilmesin. Yerin kalınlıklarında olan her tane, kuru ve yaş herşey, mutlaka apaçık bir kitapta kayıtlıdır[1][83]
62- İyi bilin ki, Allahın dostlarına korku yoktur. Onlar üzülmezler de.
Ey insanlar iyi bilin ki, Allahın dostlarına ve sevgili kullarına âhirette hiçbir korku yoktur. Onlar, dünyada iken elde edemedikleri şeylere de üzülecek değillerdir.
Âyet-i Kerime’de zikredilen “Allahın dostlarından (velilerden) kimlerin kastedildiği hususunda çeşitli görüşler zikredilmiştir.
Abdullah b. Abbas, Said b. Cübeyr, Müseyyeb, b. Hazen, Abdullah b. Mes’ud, Abdullah b. Ebi Hüzeyl, âyette zikredilen “Allahın dostlann’dan maksadın, görüldüklerinde simalarından, Allahı hatırlatan kullar olduklarını söylemişlerdir.
Ömer b. el- Hattab, Ebu Hureyre ve Ebu Mâlik el-Eş’arî ise âyette zikredilen “Allahın dostlan’ndan maksadın, aralarında maddi bir çıkar ve akrabalık bağı olmadan birbirlerini Allah için seven kimselerdir.
Bu hususta Peygamber efendimiz (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir:
“Ey insanlar, dinleyin, düşünün ve bilin ki Aziz ve Celil olan Allahın Öyle kullan vardır ki onlar ne Peygamber ne de şehittirler. Fakat Peygamberler ve şehitler, onların, Allah yanındaki derece ve yakınlıklarına gıpta ederler.”
Resulullah’ın bu sözü üzerine uzaktan .bir Bedevi gelip eliyle resulullaha t işaret ederek şöyle dedi: “Ey Allahın Resulü, insanlardan öyleleri vardır ki, onlar ne Peygamberdirler ne de şehittirler. Bununla beraber onların, Allah katındaki derece ve yakınlıklarına Peygamberler ve şehitler gıpta ederler. Bu insanları bize anlat.”
Bu Bedevi’nin sözü üzerine Resulullah’ın yüzünde sevinç belirtileri görüldü ve şöyle buyurdu: “Onlar, tanınmayan insanlardan ve bilinmeyen kabilelerde bir kısım insaniardırki, onları birbirlerine akrabalık bağı yaklaştırmaz. Fakat onlar, Allah için birbirlerini severler bunda samimi olurlar. Kıyamet gününden Allah onlara nurdan minberler kuracak onları orada oturtacaktır. Onlann yüzlerini ve elbiselerini nurdan kılacaktır. Kıyamet gününde insanlar korku içindeyken onlar korkmayacaklardır. îşte onlar, Allahın dostlarıdırlar. Onlara korku yoktur, onlar, üzülmezler de.” [2][84]
Taberiye göre ise AUahin dostlarından maksat, bundan sonra gelen âyetin belirttiği gibi, AUaha iman eden ve ondan korkan müminlerdir. [3][85]
63- Onlar, iman eden ve Allah’tan korkanlardır.
Allahın dostları olan Veliler o kimselerdir ki, Allahı; Peygamberini ve Peygamberinin Allah katından getirdiğini tasdik ederler. Allahın emirlerini yerine getirerek ve yasakladığı şeylerden de kaçınarak ondan korkarlar. [4][86]
64- Onlara dünya hayatında da âhirette de müjde vardır. Allahın sözleri asla değişmez. İşte büyük kurtuluş budur. Allahın dostlarına, daha dünyada iken, Allanın rahmet ve rızasına erecekleri, rüyalarında ve canlan alınırken Melekler tarafından müjdelenir. Cennette ise Allanın rahmeti ve rızasıyla müj İd elenirler. Allah, verdiği vaadden asla dönmez, îşte büyük kurtuluş budur.
Âyet-i kerime’de, Allahın dostlarına dünya ve âhirette verileceği beyan edilen müjde’den neyin kastedildiği hususunda çeşitli görüşler zikredilmiştir.
a- Bazılarına göre dünyada verilen müjdeden maksat salih rüya (doğru çıkan rüya)dır. Bu hususta Resulüllah’tan şu hadisler rivayet edilmiştir. Ebu dder-da diyor ki:
“Onlara dünya hayatında müjde vardır.” âyetinin mânâsını Resulullah’tan sordum, Resulullah da buyurdu ki: “Bu âyet ind iri liginden beri onun mânâsım bana senden başka hiçbir kimse sormamıştı. Dünya hayatında verilen müjdeden maksat, Müslümanın gördüğü veya ona gösterilen salih riiyadır.(O rüya ile yerilen müj dedir) [5][87] (O rüyada, Allahın rahmetine ereceği kendsine müjdelenir.)
Ubade b. es-Samit demiştir ki:
“Ben, Resulullah’tan, “Onlara dünya hayatında müjde vardır.” âyetini sordum. O da buyurdu ki: “O müjde, müminin kendisinin gördüğü veya kendisine gösterilen salih [6][88]
Taberi, bu hadisin benzerini, Ebu Hureyre ve Abdullah b. Amr b. el-Ass’dan da rivayet etmiştir.
Yine Ubade b. es-Samit, Resulullahın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Müminin rüyası, Peygamberliğin kırk altı bölümünden bir bölümü-dür. [7][89]
Ümmü Kürz el-Kâ’biyye de demiştir ki:
“Ben, Resulullahın şöyle buyurduğunu işittim.: “Artık peygamberlik sona erdi. Geriye müjdeîeyici şeyler kaldı. [8][90] (müjldeliyici şeylerden biri de rüyadır.)
Urve b Zü’beyr, Mücahid, Abdullah b. Abbas Abdullah b. Mes’ud ve Atâ da bu âyette zikredilen dünyadaki müjdeden maksadın salih rüya olduğunu söylemişlerdir.
Bu âyette zikredilen, âhiretteki müjdeden maksat ise, Ebudderda, Ebu Hureyre ve Ubade b. es-Samit’ten rivayed edilen hadislerin beyan ettiğine göre cennetir.
b- Zühri ve Kataden nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyette zikredi-lendünyadaki müjdeden maksat, mümin kul’a ölümü ânında verilecek müjdedir. Taberi diyor ki: “Bu âyetin tefsirinde söylenecek sözlerin en evlası şudur: “Allah teala bu âyet-i kerimesinde, kendisinden korkan veli kullarına dünya hayatında müjde olduğunu beyan etmiştir. Müslamanın gördüğü veya kendisine gösterilen salih rüyalar, dünya hayatıdaki müjdelerdendir. Yine, mümin kulun canı çıkarken Resulullahın beyan ettiği gibi, meleklerin onu, Allahın rahmetiyle müjdelemeleri ve onun ruhuna “Çık ve Allahın rahmet ve rızasına git” demeleri, dünya hayatındaki müjdelerdendir. Keza, Allah tealanın, mümin kuluna kitabı ve Peygamberi aracılığı ile bol sevaplar vaadetmesi, dünyadaki müjdelerdendir. Evet, bütün bu müjdeler, Allahın, müminlere, dünya hayatında vereceği müjdelerdir. Allah teala bu âyet-i kerimesinde, bu müjdelerden sadece birinin verileceğini bildirmemiştir. Bu itibarla âyetin mânâsı geneldir. Âhiretteki müjdeden maksat ise cennettir. [9][91]
65- Ey Muhammed, kâfirlerin sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet ve galibiyet Allaha aittir. O, herşeyi çok iyi işiten ve çok iyi bilendir.
Ey Muhammed, Allaha ortak koşan kâfirlerin, Allah hakkındaki bâtıl sözleri, put ve benzeri şeylerin, Allahın ortakları olduğu iddialan seni üzmesin. Zira bütün izzet ve şeref, ancak Allaha aittir. O, onların sözlerini çok iyi işiten ve içlerinde taşıdıkları niyletlerini çok iyi bilendir. Allah, onları devamlı olarak kontrolü altında bulundurmaktadır. Onları, yaptıklarından dolayı cezalandıracaktır. [10][92]