EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA MÜZZEMMİL SURESİ 15. VE 21. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
15- Hiç şüphesiz biz size,(15) üzerinize şahid olacak bir peygamber gönderdik; Firavun’a da bir peygmber gönderdiğimiz gibi.(16)
16- Fakat Firavun peygambere isyan etti, biz de onu pek vahim bir tarzda (azabla) yakalayıverdik.
17- Eğer küfredecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan(17) bir günde, siz kendinizi nasıl koruyacaksınız?
18- Bu nedenle gök bile yarılıp-çatlamıştır; (artık) O’nun va’di gerçekleştirilip-yerine getirilmiştir.
19- Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir.
20- (Ey Nebi) (18) Gerçekten Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte birinde (namaz için) kalktığını bilmektedir;(19) seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını bilmektedir) .(20) Geceyi ve gündüzü Allah takdir etmektedir. Sizin bunu sayamayacağınızı bildi, böylece de tevbenizi (O’na dönüşünüzü) kabul etti. Şu halde Kur’an’dan kolay geleni okuyun.(21) Allah sizden hastalar olduğunu, başkalarının Allah’ın fazlından aramak için yeryüzünde gezip-dolaşacaklarını (22) ve diğerlerinin de Allah yolunda çarpışacaklarını (23) bilmiştir. Öyleyse ondan (Kur’an’dan) kolay geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin(24) ve Allah’a güzel bir borç verin.(25) Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah katında bulursunuz.(26) Allah’tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır çok esirgeyendir.
AÇIKLAMA
15. Şimdi, Allah Rasulü’ne karşı çok hararetle karşı çıkan Mekke’deki kafirlere hitap edilmektedir.
16. Allah Rasulü’nü insanlar üzerine şahit olarak göndermenin anlamı, dünyada onlar için hem söz, hem de eylem ile Hakk’a işaret etmesidir. Ayrıca şu da düşünülebilir; ahirette Allah’ın mahkeme-i kübrası kurulduğu zaman Allah Rasulü “Ben onlara doğruyu göstermiştim” diye şahitlikte bulunacaktır. İzah için bkz. el-Bakara an: 144; Nisa an: 64; en-Nahl: 84-89; Ahzab an: 82; Fetih an: 14.
17. Yani siz, eğer Rasul’ün dediklerine kulak vermezseniz o zaman bu dünyada tıpkı Firavun’un başına gelenler gibi size de aynı akibetin geleceğinden korkun. Farzedelim ki bu dünyada sizin üzerinize azab gelmeyecek, peki kıyamet günü nasıl kurtulacaksınız?
18. Bu ayetle, teheccüd namazının hükmü hafifletilmiştir. Bunun hakkında değişik rivayetler vardır. Müsned-i Ahmed, Müslim ve Ebu Davud’da Hz. Aişe’den ilk emirden sonra ikinci emrin bir yıl sonra nazil olarak gece kıyamını farz bir ibadetten nafileye çevirdiği naklolunmaktadır. Hz. Aişe’den, başka bir rivayette de İbn Cerir ve İbn Ebi Hatim birinci emir ile ikincisi arasında sekiz ay olduğunu nakletmişlerdir. Diğer bir üçüncü rivayette de İbn Ebi Hatim’den sekiz yerine, on altı ay şeklinde naklolunmuştur. Ebu Davud, İbn Cerir ve İbn Ebi Hatim, Hz. Abdullah bin Abbas’tan bu müddetin bir sene olduğunu nakletmişlerdir. Fakat Said bin Cübeyr’in beyanına göre ise bu ikinci emrin nüzulu on sene sonra olmuştu. (İbn Cerir ve İbn Ebi Hatim) .
Bana göre de doğru olan budur. Çünkü birinci bölümün muhtevasından o bölümün Mekke ve Mekke döneminin başlarında, nübüvvetten en fazla dört yıl kadar sonra nazil olduğu açıkça anlaşılıyor. Öte taraftan ikinci bölümün muhtevasından da bu bölümün Medine’de nazil olduğu (çünkü o zaman kafirlere karşı savaşa izin verilmiş ve zekat farz kılınmıştı) açıkça anlaşılmaktadır. O halde bu iki bölüm arasında en azından on sene bir fark olmalıdır.
19. İlk başlarda gecenin yarısı veya ondan biraz fazla ya da az gece namazı emredilmişti, çünkü namazın meşguliyeti içerisinde vakti tam olarak bilebilmek mümkün değildi. Saat yoktu vs. Bazı gecelerin üçte ikisi, bazı gecelerin de üçte biri kalkılıp kıyam ediliyordu.
20. Başlangıçta, bu emrin muhatabı yalnızca Allah Rasulü idi; fakat zamanla ashabtan bazıları sevab kazanmak için coşkuyla Allah Rasulüne uyarak gece namazına önem vermeye başladılar.
21. Çünkü namazda en uzun olan şey Kur’an kıraati idi. Onun için teheccüd namazında Kur’an’ın ne kadarı kolayınıza gelirse o kadarını okuyun, buyurulmaktadır. Bu tabii ki namazın hafifletilmesi olacaktır. Bu buyruk görünüşte bir emir gibi gözüküyorsa da, teheccüd namazının farz değil, nafile bir namaz olduğu hususunda ittifak vardır. Bir hadis-i şerfte de şöyle denilmektedir: Birisinin sorusu üzerine Allah Rasulü “Size gece ve gündüz beş vakit namaz farzdır” dedi. O zat “Bunun dışında bir şey lazım mı? diye sorunca Allah Rasulü “Hayır, yalnız kendin arzuluyorsan o başka” diye cevapladı. (Buhari ve Müslim)
Bu ayetten aynı zamanda, rükû ve secde etmek nasıl namazın farzı ise, Kur’an’ı kıraat etmenin de öyle farz olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü pekçok yerde namazın karşılığı olarak rükû etmek ve secde etmek kelimeleri kullanıldığı gibi, kıraat zikredilerek namazın kast edildiği de vakidir. Bundan yola çıkarak “teheccüd namazı madem ki nafiledir o halde onda Kur’an okumak nasıl farz olabilir?” şeklinde bir soru sorulmamalıdır. Gene de cevap olarak deriz ki: İnsan nafile bir namaz kılmak için bedeni ve elbiseyi temizlemek, abdest almak, avret yerlerini örtmek vs. gibi şartları yerine getirmek gerekmez diyemez. Öyleyse bu namazda kıyam, ruku, secde etmek ve teşehhüde oturmak da nafiledir denilemez.
22. Caiz ve helal görülen yollardan rızık kazanmak için sefer etmeyi Kur’an “Allah’ın fazlını aramak” tabiri ile ifade etmiştir.
23. Burada Allah (c.c) helal rızık aramak ile Allah yolunda cihada çıkmayı nasıl birarada zikretmişse, aynı şekilde, hastalığın yanısıra iki sebep nedeniyle teheccüd namazını affetmek ya da hafifletmek de zikredilmiştir.
Burada, İslâm’da helal rızk kazanmanın ne kadar büyük bir fazilete sahip olduğu anlaşılmaktadır. Abdullah bin Mesud’dan rivayet edilen bir hadiste, Allah Rasulü şöyle söylüyor: “Her kim ki müslümanların meskûn oldukları yere buğday getirir de o buğdayı günün fiyatına göre satarsa işte o, Allah’a yakınlığa nail olacaktır. Bunun üzerine bu ayeti okudu. (İbn Merduye) Hz. Ömer, bir keresinde “Eğer Allah yolunda cihaddan başka bir yolda canımı teslim etmek istesem o da Allah’ın ihsanını aramak için bir vadiden geçerken ölümün beni yakalamasıdır.” dedi ve sonra bu ayeti okudu. (Beyhaki – imanın şubeleri)
24. Müfessirler beş vakit namaz kılmanın ve zekat vermenin farz olduğu hususunda müttefiktirler.
25. İbn Zeyd, “Bundan murat zekatın dışında malından sarf etmektir” demiştir. Bu Allah yolunda cihad için de, Allah’ın kullarından birisine yardım etmek gayesiyle de veya halkın refahını sağlamak ya da başka bir hayır iş için de olabilir. Allah’a borç vermeyi ve karz-ı haseni daha önce bir çok yerlerde açıklamıştık. Bkz. el-Bakara an: 267; el-Maide an: 33; Hadid an: 16
26. Yani, ahiret için önceden ne göndermişsen sana faydası dokunacak olan odur. Bu dünyada tuttuğun ve Allah rızası için bir iyilikte harcamadığın malın Abdullah İbn Mesud’tan rivayet edilen şu hadiste ne işe yarayacağı güzel izah edilmektedir: “Bir defa Allah Rasulü ‘içinizden kim kendi varisinin malını kendi malından daha çok sever?’ dedi. Hepimiz ‘Kendi malımızı daha çok severiz’ dedik. Allah Rasulü ‘İyice bir düşünün bakalım’ dedi. Yeniden hepimiz, ‘Ey Allah’ın Rasulü! Doğrusu budur’ dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: ‘Senin malın ileriye ahiret için gönderdiğindir, burada bıraktıkların ise onlar senin varislerinindir.” (Buhari, Müslim, Ebu Ya’lâ.)
MÜZZEMMİL SURESİNİN SONU